Ana içeriğe atla

PYD Eş başkanı Salih Müslim Türkiye’ye Tekara Zeytin Dalı Uzattı

PYD Eş başkanı Salih Müslim Türkiye’ye Tekrar Zeytin Dalı Uzattı
A Syrian Kurd Asaish stands at a security checkpoint at Derik in Al-Hasakah October 31, 2012. Picture taken October 31, 2012. REUTERS/Thaier al-Sudani (SYRIA - Tags: CIVIL UNREST CONFLICT) - RTR39WOM
Oku 

Bir yılı aşkın süredir Suriye’de Kürt nüfusu ağırlıklı bir dizi kent ve kasabayı kontrolünde tutan ve “halk meclisleriyle” idare eden Demokratik Birlik Partisinin  (PYD) eş başkanı Salih Müslim Al Monitor aracılığıyla Türkiye’ye  ılımlı mesajlar yolladı. Bir süredir Türkiye’yi Suriye’deki cihatçı grupları destekleyerek PYD’ye karşı vekalet savaşı yürütmekle suçlayan Müslim Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın son günlerde İslam adına terör saldırıları düzenleyen gruplara yönelttiği sert eleştirileri takdirle karşıladığını belirtti. Esad ile bir olup Türkiye’ye karşı herhangi bir düşmanca eylemin söz konusu olamayacağını açıkladı.

Sanırım son dokuz ayda PYD eş-başkanı Salih Müslim’le yaptığım ya altıncı ya da yedinci söyleşiydi. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümü mezunu Salih mükemmel Türkçe konuştuğu için de her seferinde Türkçe konuştuk. İngilizcede konuşabilirdik zira Müslim bir çok Kürt liderinden farklı olarak gayet güzel İngilizce de biliyor. Ne var ki tüm bu görüşmeleri Skype üzerinden yapmak zorunda kaldık. Bu kez de öyle oldu çünkü Müslim sürekli seyyar halde. En son Irak’ta yakaladığım Müslim bu kez Belçika’daydı. Tüm bu yorgunluğuna rağmen  babacan bir sevecenliğe sahip Müslim hep güler yüzlü. Bir de şaka yapmayı çok seviyor. Yine de bir önceki görüşmemizde Müslim Ankara’ya ateş püskürüyordu. Temmuz ve Ağustos aylarında iki kez Türkiye’nin resmi davetlisi olarak İstanbul’da Dışişleri, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ve diğer güvenlik yetkililerinden oluşan heyetle görüşen Müslim başta Jabhat al-Nusra ve El Kaide’ye bağlı Irak ve Şam İslam Devleti (ISİD) olmak üzere, Selefi grupların Kürt halkına karşı düzenledikleri sistematik ve acımasız saldırırlar hakkında bilgi vermişti. 

Sunduğu bilgiler içinde bu grupların Türkiye üzerinden girip çıktıkları ve aralarında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olduğuna dair belgeler de vardı. Türk tarafı cihatçıların Türkiye’yi geri üs olarak kullandıklarına dair herhangi bulguya sahibi olmadıklarını iddia ederken yine de devletin bilgisi dışında Türkiye üzerinden Suriye’ye sızabileceklerini teslim etmişlerdi. Türkiye ile dostane ilişkiler kurmaya çabalayan Müslim bu açıklamalara iyi niyetle yaklaşmıştı.

Ancak görüşmelerden sonra da  Türkiye’nin  mayınlı arazilerde yol açarak sınırları ayıran dikenli telleri kesmeye devam ederek cihatçıların geçişini kolaylaştırmakla suçlayan Müslim en son görüşmemizde Ankara’ya yönelik sert ifadelerde bulunmuştu.

Ankara’yla diyaloğu sürdürmeyi arzuladığını ancak Türkiye’nin aşırı dinci unsurlara  sağladığı  desteğe hiç anlam veremediğini ifade etmişti.

Bu gruplara Türk hastanelerinde tedavi imkanları, silah ve mühimmat temin etmenin yanı sıra Türk sınır güçlerinin de nokta atışlarıyla  PYD’nin silahlı kolu Halk Savunma Gücüne (YPG) bağlı militanları vurup öldürdüğünü savunan  Müslim öfkeliydi. Üstelik Ankara, Türkiyeli Kürtlerin topladığı yardımların Suriye’deki kardeşlerine ulaşmasını engelliyordu. “Ilımlı Selefi” tabir edilen Ahrar es Şam ve diğer Arap muhaliflerin denetimindeki sınır kapılarını açık tutarken PYD denetimindeki sınırları kapalı tutuyordu.

Salih’e göre Türkiye Suriyeli Kürtleri zayıflatmak istiyordu. Hedef Kürt halkından ziyade PYD’nin kendisi. Çünkü PYD Türkiye’nin 29 yıldır çeşitli yöntemlerle yok etmeye çabaladığı PKK tarafından kurulmuştu. Başka bir ifadeyle Türkiye’nin güney sınırlarında Irak Kürdistan’ın ardından ikinci bir özerk Kürt bölgesi oluştu. Dahası ilk kez PKK yönetiminde sivil yerleşim bölgeleri söz konusuydu. Bu durum karşısında AK parti iktidarı da devletin Türkiye’deki Kürtlere yönelik sürdürdüğü böl yönet politikaların bir benzerini uygulayarak Suriyeli Kürtlere karşı selefi grupları güçlendirmeye karar verdi. “Ama biz hiç bir zaman misilleme de bulunmadık. Türkiye’ye bir tek kurşun dahi sıkmadık,” diyor Müslim.

Ancak geçtiğimiz günlerde ISİD’in muhaliflerin en önemli lojistik merkezleri arasında sayılan Azaz kentini  “Kuzey Fırtına” adı altında kendilerine muhalif süsü veren ancak  yıllardır kaçak sınır ticaretini elinde tutan çetelerin elinden almasıyla ve Türk sınırına yerleşmesiyle birlikte Ankara’daki hesapların değişmiş olabileceğine işaret ediyor Müslim.

“Bakalım Türkiye bundan sonra insanların kellelerini kesen, ciğerlerini koparıp yiyen bu çeteleri Bolu dağında, Ceylanpınar’daki devlet çiftliği arazisinde bulunduğu söylenen kamplarda eğitmeye devam edecek mi ” diye soruyor ve ekliyor: “Bu politikanın bizden çok Türkiye’ye zarar verdiği ortada. Reyhanlı saldırısını kim yaptı, belki de el Nusra, değil mi?”

Bu arada  ISİD’in 28 Eylül günü Irak Kürdistan’ın başkenti Erbil’de yedi kişinin hayatına mal olan intihar saldırısını üstlenmesi işleri daha da karmaşık hale getirdi. ISİD saldırının gerekçesi olarak Irak Kürdistan’ı başkan Mesut Barzani’nin Suriyeli Kürtlere verdiği desteği öne sürmesi de bir diğer tuhaflık arz ediyor. Zira sol Marksist eğilimli PYD ile kimyası hiç bir şekilde tutmayan Barzani kısmen Türkiye’nin telkinleriyle de PYD’yi sıkıştırmak için Rojava’dan Irak’ın Kürtlerin denetimindeki bölgesine geçişleri sınırlıyor. Iraklı Kürt yetkililer mülteciler ve insani yardımın geçişine izin veriyorlar ama ticareti ve bireysel geçişleri engelliyorlar çünkü bir üst düzey Iraklı Kürt yetkilinin ifadesiyle “PYD bu işten kendine rant sağlıyor, vergi alıyor.” “Sadece bizler değil onlarda vergi alıyorlar” diyen Müslim “ eğer vergileri sıfırlamaya kabul ederlerse biz de sıfırlarız” diyor.

Peki  Ankara’nın Suriye’nin Kürt bölgesi veya “Rojava’ya” yönelik tutumunda bir yumuşama gerçekten var mı? Salih’e göre bazı olumlu sinyallerin bulunmasıyla birlikte bu konuda karara varmak için henüz erken. Daha geçtiğimiz gün dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu PYD ile ilişkilerin normalleşmesi için “üç şart” sıralamıştı. “Birincisi Suriye rejimine karşı net tutum takınmak. İkincisi, Suriye muhalefeti içinde yer almak. (İstanbul merkezli Suriye Ulusal Koalisyonunu (SUK) kastediyor)  Üçüncüsü Suriye’nin seçilmiş parlamentosu devreye girip halkın kaderi konusunda meşru bir şekilde karar alana kadar ‘de facto’ herhangi bir adım atmama konusunda irade sergilemek.”

Müslim’e göre Suriyeli Kürtler zaten yıllardır Baas rejimine karşı net bir tavır sergiliyorlar. 2003 yılında Suriyeli Kürtlerin ulusal haklarını aramak için kurulan PYD zaman zaman rejim askerleriyle de çatışmaya girdi. Bir çok PYD’li hapse atıldı. Kendisi de siyasi faaliyetleri yüzünden cezaevinde yatan Müslim PYD’nin Esad rejimiyle işbirliği içerisinde olduğu iddiaları şiddetle ret ediyor.

PYD’nin  Esad’a karşı fiilen savaşa katılmamasının gerekçesi pek de mantıksız sayılmaz. Rejimin hışmını üstlerine çekerek Kürtlerin kazanımlarını riske sokmak istemiyor. “Muhalefet dediğin şey nedir Allah aşkına? Hepsi bölünmüş birbirlerini yiyorlar” diyen Müslim sözlerini şöyle sürdürüyor: “Suriye’de savaşanlar İstanbul’da oturan takım elbiselileri meşru temsilcileri olarak kabul etmiyorken biz neden edelim?” Davutoğlu’nun “de facto durum” yaratmama noktasındaki uyarlarına karşın Müslim ısrarla “Suriyeli Kürtler ne bağımsızlık ne de Irak Kürdistan’ına benzer federal bir yapılanma talep ediyorlar” diyor. “Biz siyasi ve kültürel haklarımızın tanımasını istiyoruz, kendi bölgemizde kendimizi idare etmek istiyoruz, o kadar,” şeklinde sözlerini sürdürüyor. Şu an Rojava’da  kurulan yönetimin de savaş ortamında güncel hayatı düzenlemeye yönelik  “geçici” bir idare olduğunu vurguluyor.

“Türkiye’nin Suriye ile ortak sınırının 900 kilometreye yakın olduğunu hatırlatan Müslim “biz Türkiye ile iyi ilişkiler istiyoruz. Sınırın Türk tarafında yine bizim insanlarımız yaşıyor. Aileler bölünmüş. Kavuşsunlar istiyoruz.”

Yani Türkiye ile birleşmeyi mi hayal ediyordu Müslim? “Hayır” diyor. “Çok yakın ilişkiler istiyoruz ama biz Suriye’nin bir parçasıyız ve öyle kalacağız. Araplarla da sağlıklı kardeşlik ilişkileri kurmak zorundayız. Birlikte sulh içinde yaşamak istiyoruz.”

Türk politikasındaki olası yumuşamaya dönecek olursak... Müslim Başbakan Erdoğan’ın son günlerde İslam adına yapılan çeşitli terör saldırılarını son derece net ve keskin bir dille kınamasını Suriye’deki aşırı grupları da hedef aldığını savunuyor.

“Erdoğan çok doğru şeyler söyledi. Yüzde yüz katılıyorum ve bu sözlerini alkışlıyorum.” Müslim bir diğer olumlu gelişme olarak Türkiye’nin son zamanlarda Rojava’ya yardım konvoylarının geçişlerini izin vermesini gösteriyor. “Halkımızı çok rahatlattı bu anlamda Türkiye’ye minnettarız,” diyor Müslim. Son olarak da bugünlerde PYD dahil çoğu Suriyeli Kürt partileri  çatısında altında barındıran Kürt Yüksek Konseyine ait bir heyetin Ankara’ya gidip dışişleri yetkilileri tarafından kabul edilmesini yine olumlu bir gelişme olarak yorumluyor. Her ne kadar Davutoğlu “ özel bir gündem yok” diyerek ziyaretin “rutin”  olduğunu vurgulasa da heyetin içinde PYD ile organik bağları olan Demokratik Toplum Hareketine  (TEVDEM) ait iki temsilci bulunuyor. “Bakarsınız yakında ben de gelirim” diyen Müslim Türkiye ile ilişkilere yeniden temkinli bir iyimserlik ile yaklaştığını söyleyebiliriz.

Bu mülakat yayına girmek üzereyken Müslim'in YPG saflarında savaşan oğlu Şervan'ın Tel Abyad kasabasında  ISİD tarafından vurularak öldürüldüğü haberi geldi. Müslim'e tepkisini almak (ve baş sağlığı dilemek)  için kendisine ulaşamadık.

 

Access the Middle East news and analysis you can trust

Join our community of Middle East readers to experience all of Al-Monitor, including 24/7 news, analyses, memos, reports and newsletters.

Subscribe

Only $100 per year.