İran Mehr Haber Ajansı’nın geçtiği bir habere göre Devrim Muhafızları mensubu Yusuf Hamzelu, 6 Haziran’da İran’ın kuzeybatı sınırı yakınında Kürdistan İşçi Partisi (PKK) tarafından öldürüldü. Hamzelu, 10 Haziran’da Zindan’da toprağa verildi.
Ancak PKK’nin İran’daki kolu olan Kürdistan’da Özgür Yaşam Partisi (PJAK), bu haberi yalanladı. PJAK, konuya ilişkin yaptığı basın açıklamasında İranlı askerin aslında Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) tarafından öldürüldüğünü iddia ederek İran’ı gerçekleri gizlemekle suçladı.
İran’ın Suriye lideri Beşar Esad’a fiilen destek verdiğine ilişkin iddialar yeni değil. Aynı şekilde Hizbullah da Esad’ın isyancılara karşı yürüttüğü operasyonlara etkin destek vermekte ve bu destek sayesinde Esad, Lübnan sınırındaki Kuseyr şehrini ele geçirmiş bulunmaktadır.
PJAK dış ilişkiler sorumlusu Şamil Beşir, Al-Monitor’a yaptığı açıklamada PJAK’ın 19 Mayıs’tan bu yana İran ordusu ile çatışmadığını, bu tarihten önce sınıra yakın Maku ve Sardeşt bölgelerinde çatışmaların yaşandığını belirtti.
Sardeşt vilayetinin Vezine ilçesinde yer alan Candaran bölgesinde 19 Mayıs’ta yaşanan çatışmada Devrim Muhafızları mensupları Muhammed Şemsi ve Kemal Şemsi PJAK militanlarınca öldürülmüştü.
PJAK ve Devrim Muhafızları, bunun öncesinde de nisan ortalarında Türkiye sınırına yakın Kürt yoğunluklu bölgelerde iki defa çatışmıştı.
PJAK, İran’ın Suriye’de hayatını kaybeden Devrim Muhafızları’nı, İran içinde PJAK tarafından öldürüldüklerini söyleyerek toprağa vermeye devam etmesinden endişeli.
Beşir, Al-Monitor’a şöyle konuştu: “Başka kaç kişinin daha Suriye’de hayatını kaybettikten sonra PJAK tarafından öldürülmüş gibi gösterildiğini bilmiyoruz. İran kamuoyu bizim herhangi bir çatışmaya girmediğimizi bilsin. O asker, Suriye’de ÖSO ile savaşırken öldürüldü, PJAK ile değil.”
İran ve Irak, Türkiye’deki PKK militanlarının Irak’ın PKK kontrolünde olan Kandil dağlarına çekilmesine tepki göstermişti. Çekilme kararı, PKK ile Türk hükümeti arasında halen devam eden barış görüşmelerinde sağlanan anlaşma gereğince alınmıştı.
PKK ile Türkiye arasında varılan bu anlaşmaya rağmen PJAK ve PKK, eylül 2011’de PJAK’la İran arasında yapılan ateşkesi sürdürmek istiyor. Beşir bu konuda şöyle konuştu: “İran’la aramızdaki ateşkesi muhafaza etmek bizim için çok önemli. Ateşkesi bozmak Türkiye’deki barış görüşmelerinin lehine olmaz.”
PKK komutanı Murat Karayılan da T24 yazarı Hasan Cemal’e verdiği mülakatta iddiaları reddetmiş ve şöyle demişti: “Altı üstü 2 bin gerilla çekiliyor! Şimdi Bağdat diyor ki PKK bu güçleri Kerkük’e gönderecek. Bazıları Suriye’ye, bazıları İran’a, PJAK’a gönderecek diyorlar. Böyle bir niyetimiz kesinlikle yoktur.”
PKK ile Türkiye arasındaki barış süreci hâlâ kırılgan. Türkiye’de patlak veren hükümet karşıtı gösteriler de Ankara’nın süreci devam ettirme iradesini zayıflatabilir.
Dahası, birçok uzman barış süreci konusunda karamsar. London School of Economics’te Türkiye’deki Kürt açılımı konulu konferansta konuşan akademisyen Zeynep Kaya’nın deyimiyle “PKK’nin talepleriyle Türkiye’nin verebilecekleri örtüşmüyor.”
İran’ın Türkiye büyükelçisi Ali Rıza Bigdeli, Milliyet gazetesine verdiği mülakatta İran’ın barış sürecine karşı olmadığını belirterek şöyle devam etti: “Biz şuna inanıyoruz ki Türkiye tarafından daha fazla istikrarı korumak adına atılan her adım, İran’ın da menfaatinedir. Biz, bu süreçte bölgemizin dışındaki ülkelere bu süreci suistimal etme fırsatı tanımamalıyız.”
Ancak Beşir bu sözlere itibar etmiyor ve şöyle diyor: “Dünyada hiç kimse çıkıp barış sürecine ve demokrasiye karşı olduğunu söyleyemez. Önemli olan, gerçek hayatta, sahada nelerin olup bittiğidir. İran, barış süreci nedeniyle bölgede daha da yalnızlaşacağını çok iyi biliyor, bu nedenle sürecin tamamını İran’ın güvenliği ve ulusal çıkarlarına yönelen bir tehdit olarak ele alıyor. İran yönetimi, farklı yollar deneyerek ateşkes anlaşmasını bozmaya çalışıyor.”
İran’ın, Irak Kürdistanı’ndaki Kürt partileri üzerinde Suriye ve Türkiye’ye ilişkin baskısını artırdığını, bunun da ötesinde sınır bölgelerinde yeni bir operasyon dalgası başlattığını söyleyen Beşir, şöyle devam etti: “Bu durum, iki-üç ay önce söz konusu değildi. Sınıra yakın Kürt bölgesinin tamamı şu an bütünüyle askerileştirilmiş durumda.”
İran’da İnsan Hakları İçin Uluslararası Hareket isimli sivil toplum örgütü de Beşir’in iddialarını destekliyor. Örgütün yayımladığı makalede, 19 Mayıs’ta yaşanan çatışmaların ertesinde Batı İran’daki Kürt bölgelerine takviye olarak Devrim Muhafızları birliklerinin gönderildiği belirtiliyor. Makalede şu satırlara yer veriliyor: “Yerel kaynaklardan gelen bilgiye göre bu birlikler, son haftalarda Merivan, Huramenat, Sardeşt, Piranşehir ve Maku sınır bölgelerinde konuşlandırıldı. Bu birlikler, yerel Devrim Muhafızları kuvvetleriyle birlikte dağlık alanlarda ve sınır bölgelerinde devriye gezmektedir.”
PJAK’la İran hükümeti arasındaki gerginlikler, önümüzdeki dönemlerde yeni çatışmaların olabileceğine işaret ediyor. Bu, Türk hükümetinin PKK ile müzakerelerindeki başarısına bağlı olacak.
Barış süreci şunu göstermektedir ki müzakereler sadece Türkiye’yi değil, ülkenin tüm komşularını da etkilemektedir.
İranlı yorumcu Siyamek Behrami, 29 Mayıs’ta Etemad gazetesinde yazdığı makalede, sürecin sonuçlarına dikkat çekiyor: “Kürtlerin geleceği açısından çok çeşitli neticelerin ortaya çıkması mümkün. Türkiye Kürtlerinin sorunu kapsamlı bir çözüme kavuşursa bu, Kürt nüfusa sahip diğer ülkeler için bir örnek haline gelebilir.”
Ne var ki İran’ın bu süreci örnek olarak değil, kendi güvenliğine yönelmiş bir tehdit olarak gördüğü anlaşılıyor.
Yine de Büyükelçi Bigdeli, Milliyet’e İran’ın barış umudu taşıdığını söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Biz, topraklarımızın içerisinde çeşitli etnik grupların bir arada yaşadığı, huzur içerisinde bir ortam bulamayacağız diye bir şey yoktur. Allah’ın izniyle hep birlikte, el birliğiyle, herkes kendi hudutları içerisinde, kendi etnik unsurları çerçevesinde huzur içerisinde yaşayabilecektir.”