Tahrikler bu defa da yüksek sesle ve açıkça yapılıyor. Ancak geliyorum diyen tehlike, Başbakan Yitzhak Rabin’in 1995’te uğradığı suikast öncesinden çok daha net görülüyor. Bu defa kimse “Görmedim, duymadım, bilmiyordum.” diyemez. Rabin bir Yahudi’nin bir başka Yahudi’yi katledebileceğine inanmadığı için kurşungeçirmez yelek giymek istememişti. Ne var ki bir Yahudi’nin bir başka Yahudi’yi katledebileceğini acı bir şekilde öğrenmiş olduk ve artık kurşungeçirmez yelek de yeterli olmayacak. İsrail bugün siyasi, toplumsal ve dini bölünmenin kavşağında. Keskin ve şiddetli olan bu bölünmede ülkenin tüm siyasi akımları yer alıyor. Ancak en büyük sorumluluk Başbakan Benjamin Netanyahu’ya ait.
Netanyahu İsrail solunu itibarsızlaştırmayı kendine hedef olarak koydu. Her şey 1996-1999 yıllarında Netanyahu’nun ilk başbakanlık döneminde başladı. 1999’da Kudüs’ün Bukharim semtinde bir sinagoga giden Netanyahu, Şas Partisi’nin ruhani liderlerinden haham Yitzhak Kaduri’nin kulağına eğilip “Sol, Yahudiliğin ne olduğunu unuttu.” diye fısıldamıştı ve bu tavrını tüm iktidar dönemlerinde sürdürdü.