Türkiye kuzeydoğu Suriye’de ABD destekli Kürtlere karşı yeni bir askeri harekâta girişir mi? Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir süredir tehditte bulunduğu gibi operasyon “her an” başlayabilir mi? Al-Monitor yazarı Fehim Taştekin’in belirttiği gibi Erdoğan’ın Tahran’da İran Dini Lideri Ali Hamaney ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le yaptığı görüşmelerden eli boş dönmesiyle operasyon ihtimali zayıflar gibi göründü. Ancak Erdoğan ısrarını sürdürüyor, Suriyeli Kürt liderler ise yalnız bırakıldıklarını düşünüyor ve Batı’ya giderek artan bir tepki duyuyorlar.
Nitekim bir Türk insansız hava aracının (İHA) 22 Temmuz’da Türkiye sınırı yakınlarındaki Kamışlı’da üç Kürt kadın savaşçıyı öldürmesi, yeni bir operasyon yapılıp yapılmayacağı, operasyonun ne zaman başlayacağı sorusunu adeta anlamsız kılıyordu. Öldürülenlerden biri, halkın sevgi ve saygısını kazanmış bir komutan olan Selva Yusuf idi. Daha çok Jiyan Afrin kod adıyla tanınan Yusuf, İslam Devleti ile mücadelede kritik bir rol oynamıştı. 24 Temmuz’da yine MİT’in gerçekleştirdiği İHA operasyonuyla Kobani’de bölge sorumlusu olduğu belirtilen ve Ankara’nın en çok arananlar listesinde yer alan Şahin Tekinağaç’ın “etkisiz hâle getirildiği” duyuruldu. Türkiye’nin üst ve orta düzey Kürt silahlı kadrolarını yok etmek için başlattığı bu operasyonlar hem Suriye’de hem de Irak’ta devam ediyor.
Rusya ve İran Türkiye’nin yeni bir harekât yapmasına karşı olduklarını açıkça ortaya koydular. İtirazlarını bizzat Erdoğan’a da söyleyen Hamaney, Türkiye destekli Sünni muhalif isyancıları ve İdlib’i kontrol eden radikal Sünni örgüt Heyet Tahrir El Şam’ı kastederek yeni bir harekâtın sadece “teröristlere” yarayacağını söyledi.
Türkiye’nin düğmeye basması için Kremlin’in onayı gerekli görülüyor. Ankara’nın hedefinde, kendisinin de açıkça belirttiği gibi, Fırat Nehri’nin batısında yer alan ve Rus hava koruması altında olan Tel Rıfat ve Menbiç var.
ABD de yeni bir Türk harekâtının bir başka terörist örgüt olan İslam Devleti’ne yarayacağını düşünüyor. ABD’nin sahadaki başlıca müttefiki olan Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Türkiye’nin kuzeydoğu Suriye’de önemli bir toprak parçasını ele geçirdiği Ekim 2019’da olduğu gibi kendilerini savunmak için Türkiye sınırına doğru gitmek zorunda kalacaklarını ve cihatçıların yeniden örgütlenmeye çalıştığı bölgelerden uzaklaşacaklarını söylüyor.
Tahran dönüşünde operasyon ısrarını koruyan Erdoğan, uçakta gazetecilere yaptığı açıklamalarda Türkiye'nin milli güvenlik endişeleri giderilmediği sürece operasyonun gündemde kalacağını ve sınırda bir güvenlik şeridi oluşturma hedefinin süreceğini belirtti.
Suriyeli Kürtlerin oluşturduğu özyönetimin ortaklarından biri olan Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) Eş Başkanı Salih Müslim, “Türkiye’nin ne yapacağı konusunda hiçbir fikrimiz yok” dedi. Al-Monitor’un telefonla ulaştığı Müslim, Türkiye’nin harekete geçmesi için Rusya’nın “en azından sarı ışık” yakması gerektiğini düşünüyor.
Müslim ve özyönetimin diğer üst düzey yetkilileri, arkadaşlarına düzenlenen saldırıların ardından kuzeydoğu Suriye semalarında uçuşa yasak bölge oluşturulması için ABD önderliğindeki koalisyona bir kez daha çağrıda bulundular.
Türk askerlerinin son dönemdeki hareketlerinde operasyonun yakında başlayacağına dair bir işaret olup olmadığı sorusuna Müslim şu yanıtı verdi: “Sınırın Türk tarafında ve Tel Rifat ile Menbiç çevresinde [Türkiye’nin kontrol ettiği bölgelerde] hazırlıklarını büyük ölçüde tamamladılar. Yapacakları çok fazla bir şey kalmadı, saldırıya geçmek dışında.”
Financial Times gazetesinin 25 Temmuz’daki haberine göre Türkiye destekli muhalif Suriye Milli Ordusu’ndan yetkililer, Türkiye’nin Suriye’ye ilave asker ve silah gönderdiğini, operasyon konusunda “ciddi” olduğunu söylüyor ancak başka bir ayrıntı vermiyorlar.
Kürtçe kısa adıyla ENKS olarak bilinen kuzeydoğu Suriye'deki en büyük muhalif bloktan üst düzey bir yetkili ise Al-Monitor’a yaptığı açıklamada Türkiye’nin muhalif güçlere “Şimdilik bekleyin” dediğini söyledi. Adının saklı kalmasını isteyen kaynak, “Yine de Erdoğan her zaman fırsat kollayacaktır” dedi.
Son durum ne olursa olsun bu tehdit Suriyeli Kürtleri Şam’a yöneltmiş ve Türkiye’nin hedefindeki bölgelerde Suriye devletinin bayrağını astırmış durumda. Müslim, olası bir Türk taarruzuna birlikte karşı koymak için Menbiç ve Tel Rıfat’a birkaç yüz Suriye askerinin gönderildiğini teyit etti. İran destekli milislerin de takviyeler yaptığı bildiriliyor.
Müslim, bahsi geçen birliklerin yeni bir anlaşma kapsamında değil, Ekim 2019’da Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı’ndan sonra Rusya’nın aracılığıyla sağlanan anlaşma uyarınca gönderildiğini vurguladı.
Rusya o günlerde kendi himayesindeki bölgelerde Halk Savunma Birlikleri’nin (YPG) yerine Suriyeli ve Rus güçleri konuşlandırma sözü vermişti. Türkiye’nin yeni harekât için öne sürdüğü gerekçelerden biri, Rusya’nın bu sözünü tutmamış olması.
Suriye ordusunun NATO eğitimine sahip Türk güçleriyle baş edemeyeceği konusunda çoğu gözlemci hemfikir. Rusya Kürtlerin sıkışmışlığını kullanarak onları, ABD’yle bağlarını kesecek ve özellikle petrol kaynaklarının kontrolünü Şam’a bıraktıracak kapsamlı bir anlaşmaya zorlamak istiyor. Bu anlaşmanın kademeli bir teslimiyete dönüşeceği ve bu süreçte Rusya’nın Kürtler üzerindeki etkisini koruyacağı düşünülüyor.
Nitekim Müslim de “Rusya bize ‘Gidin rejime teslim olun’ diyor, başka bir şey demiyor” diye sitem ediyor. Ancak onun asıl öfkesi, “Bizim için parmağını bile oynatmadı” dediği Washington’a yönelik. Müslim, “İnsanlar bunu görüyor ve İslam Devleti ile mücadelede onca fedakârlık yaptıktan sonra kızgın ve ihanete uğramış hissediyorlar” diyor.
ABD Merkez Komutanlığı bir dayanışma ifadesi olarak öldürülen üç kadın savaşçı için başsağlığı mesajı yayınladı ancak bu hareket hem Kürtleri hem de Türkleri kızdırdı.
Mesajda saldırının faili olarak Türkiye’nin anılmamasının Kürtleri özellikle öfkelendirdiğini belirten Müslim, “Kullanılan ifadeler, ölümler sanki doğal sebeplerle olmuş, Allah’tan gelmiş gibiydi” dedi.
Fırat’ın batısında ABD Türkiye üzerinde fazla bir etki gücüne sahip değil. Barış Pınarı’nın ardından olduğu gibi Kongre bazı yaptırımlar uygulayabilir ama bunun ötesinde fazla bir şey yapamaz. Türkiye’nin Kobani’ye yönelmesi belki daha ağır bir yaptırıma neden olabilir. ABD askerlerinin 2019’da çekildiği Kobani de Türkiye’nin hedef tahtasında. Rusya’nın sırf Türkiye ile ABD arasında daha derin bir çatlak açmak adına Türkiye’nin Kobani’ye girmesine daha sıcak bakabileceği düşünülüyor.
Suriyeli Kürtler ile ABD’nin İslam Devleti’ne karşı ortaklığı Kobani’de başladığı için bu sınır kasabasının sembolik önemi var. Erdoğan’ın tam da bu nedenle Kobani’yi hedef alabileceğini düşünenler var. Bu yorumlara göre Türkiye son yılların en ağır ekonomik krizini yaşarken Erdoğan böyle bir hamleyle hem kamuoyunun dikkatini başka yöne çekecek hem de Washington’a nanik yapmış olacak.
ABD’nin baskısıyla Suriye’de bir süredir geri plana çekilen PKK, Türkiye’nin gerilimi yükseltmesiyle kuzeydoğu Suriye’deki varlığını yeniden daha güçlü bir şekilde hissettirmeye başladı. Bu tavır değişikliği, özyönetimin ve silahlı kanadının PKK’den ayrı olduğunu savunan ABD’nin işini zorlaştırıyor. Türkiye’nin savaş tehdidi karşısında Kürt önderliğindeki bölgede ekim ayında yapılması planlanan yerel seçimler de giderek sallantıda görünüyor. Aynı şey, Kürtlerin Sezar yaptırımlarının hafifletilmesiyle filizlenen yabancı yatırım umutları için de geçerli.
ABD Başkanı Joe Biden’dan Suriyeli Kürtlere desteği kesmesini isteyen Erdoğan, bu çağrısı karşılıksız kaldığı için Biden’a duyduğu garezi gizlemeye bile çalışmıyor. Tahran dönüşü yaptığı açıklamalarda NATO’nun Madrid zirvesinde Biden’a şöyle konuştuğunu söyledi: “Bakın, bunca tırları buraya siz gönderiyorsunuz. Buradaki bütün terör örgütlerine bu destekleri siz veriyorsunuz. Ondan sonra da 'Terörle mücadelede beraberiz, NATO’da beraberiz' diyorsunuz.”
Erdoğan ilk kez ABD’nin Suriye’den çekilmesi gerektiği konusunda Rusya ve İran’la hemfikir olduğunu da belirtti ve şu ifadeleri kullandı: “Diyorlar ki ‘Fırat'ın doğusundan Amerika askerini çeksin’. Şimdi buradan çıkacak bir netice Türkiye'nin de beklentisidir. Çünkü oradaki terör örgütlerini besleyen Amerika. Biz de bu terör örgütleriyle mücadele ettiğimize göre [ABD] oradan çekildiği anda veya bu terör örgütlerini beslemediği takdirde bizim işimiz kolaylaşacaktır.”
İran ve Rusya’dan destek beklediğini belirten Erdoğan, PKK, PYD ve YPG’ye gelince, “terörle ilgili konularda” Ankara ve Şam’ın “ister istemez” aynı noktada buluştuğunu söyledi. Erdoğan, “Bu rejime de en çok zararı veren sorun. Şu anda terör örgütü, Fırat'ın doğusunda özellikle petrol kuyularını emiyor, sömürüyor, ondan sonra rejime de satıyor” şeklinde konuştu.
Türk istihbarat yetkilileri düzenli aralıklarla Suriyeli mevkidaşlarıyla bir araya geliyor ancak görüşmelerin içeriği meçhul.
Türkiye’nin ana muhalefet bloku, iktidara geldiğinde ilk yapacağı işlerden biri olarak Şam’la ilişkileri bütünüyle canlandıracağını söylüyor. Böyle bir uzlaşma Kürtlerin ve Türkiye destekli Sünni isyancıların aleyhine olur. Muhalefet, Türkiye’nin isyancılarla bağını keseceğini ortaya koymuş durumda. Suriyeli Kürtlerle ilgili ne tür taleplerde bulunacağı ise hem Suriye’deki hem de Türkiye’deki Kürtler için son derece önemli. Muhalefet seçimleri ancak Türkiye’deki Kürtlerin desteğiyle kazanabilir ve onlar Suriye’deki kardeşlerine büyük bir yakınlık duyuyor.
Tarihsel tecrübelere bakılırsa Türkiye’yi kim yönetirse yönetsin, müesses nizamın gerek içerideki gerekse dışarıdaki Kürtlerin siyasi kazanımlarından duyduğu derin korku, eninde sonunda diğer tüm kaygılardan üstün çıkıyor. Erdoğan’ın, PKK ve hapisteki lideri Abdullah Öcalan’la ilk kez yapılan doğrudan görüşmelere 2015’te son vermesinin ve PKK’ye karşı savaşı daha da büyük bir şiddetle yeniden başlatmasının en büyük sebebi de bu olabilir. Ancak 38 yıldır süren bu mücadele, iki tarafın da kesin bir zafer kazanamayacağını, can kayıplarının ise günbegün artacağını gösteriyor.