İngiliz Energean şirketi tarafından İsrail açıklarında keşfedilen ve 9 Mayıs’ta duyurulan yeni gaz rezervi, İsrail’in doğalgaz alanında yükselen bir bölgesel güç olduğunu bir kez daha teyit etti. Mevcut rezervler, İsrail’in kendi ihtiyaçlarını karşılamakla kalmıyor, komşulara ve hatta başka ülkelere gaz satışını olanaklı kılıyor.
Athena kuyusundaki son keşifle birlikte Energean şirketi, 12. Parsel olarak adlandırılan arama bölgesinde yaklaşık 60 milyar metreküp gaz bulunduğunu kesine yakın bir şekilde söyleyebileceğini açıkladı.
Şirketin İsrail sorumlusu Shaul Zemach Al-Monitor’a yaptığı açıklamada geçen hafta Singapur’dan yola çıkan yeni gaz platformunun yaz başında İsrail’e ulaşacağını ve böylelikle Kariş, Tanin ve 12’nci Parsel’deki mevcut rezerv dâhil şirketin tüm yataklarında üretim sağlanacağını belirtti. Planlara göre tüm bu yataklardan geçerek platforma ulaşan bir boru hattı döşenecek.
Enerji Bakanlığı verilerine göre İsrail’in kanıtlanmış gaz rezervleri son keşiften önce 921 milyar metreküpe ulaşmıştı. Oysa İsrail’in azami gaz ihtiyacının önümüzdeki 25 yılda 500 milyar metreküpü aşmayacağı öngörülüyor. Mütevazı bir tahmine göre henüz tespit edilmemiş çıkarılabilir gaz rezervlerinden de 500 milyar metreküplük bir üretim sağlanabilir. Bu da İsrail’in dışarıya satabileceği yaklaşık 900 milyar metreküp gazının olması demek. İsrail gazının başlıca alıcısının ise Avrupa olması bekleniyor.
Rusya 27 Nisan’da rubleyle ödeme yapmayı kabul etmedikleri sürece Polonya ve Bulgaristan’a gaz vermeyi durdurduğunu duyurmuştu. Rusya’nın gaz silahı, Ukrayna savaşının başından itibaren Avrupa’yı kara kara düşündürüyordu. Uluslararası gaz piyasasında tanınmış bir uzman olan ve özellikle Doğu Akdeniz bölgesini izleyen Gina Cohen’in aynı gün Brüksel’de verdiği bilgiye göre İsrail ihracat kotalarını artırarak Avrupa üzerindeki Rus gaz baskısını bir ölçüde hafifletebilir.
Avrupa Parlamentosu’na sunum yapan Cohen, Rus gazına ikame olarak İsrail dâhil Doğu Akdeniz’den gaz ihracat potansiyelini değerlendirdi. Buna göre öncelikle bölgedeki geniş gaz yatakları geliştirilmeye devam etmeli ve gazı Avrupa’ya taşıyacak yollar tespit edilmeli.
Cohen’in sunumu Avrupa Birliği için gerçekleştirdiği kapsamlı bir araştırma projesine dayanıyordu. Araştırmanın sonuçları, yol gösterici olarak İsrail Dışişleri Bakanlığı’na da verildi.
AB’nin Rusya’dan gaz alımını 2027 yılına kadar tamamen sonlandırmayı hedeflediği bildiriliyor. Cohen’e göre İsrail yönetimi hızlı hareket etmeli ve gazın Avrupa’ya nasıl taşınacağı sorununa teknik çözümler üreterek mesafe almalı. Böylece gaz şirketleri Avrupa ülkeleriyle uzun vadeli anlaşmalar yapabilir ve bu da Doğu Akdeniz’de hem mevcut sahaların geliştirilmesine hem de yeni arama çalışmalarına ekonomik dayanak sağlar.
Al-Monitor’un sorularını yanıtlayan Cohen, “İsrail yönetimi doğalgaz rezervlerimizin stratejik önemini hiç anlamadığı izlenimini veriyor. (…) Bu potansiyeli idrak etmemiz ve gaza ihtiyaç duyan Avrupa’ya gaz satışını teşvik etmemiz lazım. Bu, 20 yıllık bir döneme yayılır ve ülkeye en az 30 milyar dolar kazandırır” şeklinde konuştu.
İsrail gazının Avrupa’ya nasıl taşınacağı konusunda birkaç olasılık var.
Birincisi, deniz altından Türkiye’ye ulaşacak bir boru hattının inşası. Türkiye hâlihazırda Avrupa’ya gaz taşıyan boru hattına sahip.
İkincisi, gaz yataklarını doğrudan Mısır’ın sıvılaştırma tesislerine bağlayacak bir boru hattının yapılması ve hâlihazırda karadan Mısır’a ulaşan boru hatlarından daha çok gaz gönderilmesi.
Üçüncü bir seçenek ise Kıbrıs üzerinden Yunanistan ve İtalya’ya ulaşacak bir boru hattının yapımını öngören EastMed projesinin geliştirilmesi. Ancak bu projenin fizibilitesi hâlâ belli değil. Fizibilite çalışmasıyla görevlendirilen Poseidon şirketi nihai raporunu bu yıl sonuna kadar açıklayacak.
Bir başka ihtimal de İsrail açıklarındaki denizde bir sıvılaştırma tesisinin kurulması.
Cohen, en hızlı ve en verimli yöntem olarak sonuncu seçeneği öneriyor. Bu yöntemin İsrail’i tamamen bağımsız kılacağını savunan uzman, gaz ihracatı için Mısır veya Türkiye’ye bel bağlanmayacağını, alıcıları seçme konusunda da esneklik kazanılacağını belirtti.
Cohen’e göre dünyada bugün denizde kurulmuş beş tane gaz sıvılaştırma tesisi bulunuyor. Yılda 5-7 milyar metreküp gaz sıvılaştırabilen bir tesisin maliyeti 5 milyar doların üzerinde. Uzman, böyle bir tesisin doğrudan denizdeki gaz yataklarına getirilebilmesi için hükümetin gerekli düzenlemeleri yapması gerektiğini söyledi.
İsrail Enerji Bakanlığı gaz rezervlerini sürekli takip ediyor ve ihracat kotalarına ilişkin tavsiyelerde bulunuyor. Bu konudaki ana çalışmalardan biri geçtiğimiz yıl yayınlandı. Dönemin Enerji Bakanlığı Müsteşarı Ehud Adiri’ye atfen “İkinci Adiri Komisyonu” olarak bilinen çalışma grubunun hazırladığı bu raporda gaz ihracat kotalarının artırılması tavsiye ediliyor.
Al-Monitor’un sorularını yanıtlayan mevcut müsteşar Lior Schillat, raporun tavsiyesi ışığında, İsrail’in gaz rezervlerinin arttığını gösteren Energean’ın son açıklamasını memnuniyetle karşıladıklarını belirtti.
Schillat şöyle konuştu: “Tüm Batı dünyası gibi İsrail de farklı enerji kaynaklarının kullanıldığı ve bu arada yenilenebilir enerjiye büyük bir geçişin yapıldığı hibrit bir döneme doğru ilerliyor. İsrail’in doğalgazı da bir geçiş yakıtı olup bu dönemi atlatmamızı sağlayacak, aynı zamanda hem ekonomimizi hem de komşular ve Avrupa’yla ilişkilerimizi güçlendirecek.”
İsrail’in mevcut gaz ihracatı yılda yaklaşık 10 milyar metreküp. Bunun bir kısmı, elektrik santrallerinde kullanılmak üzere Ürdün’e veriliyor. Bu alışveriş Ürdün ekonomisi için elzem olsa da Ürdün parlamentosunda sıklıkla anlaşmanın iptali için çağrılar yapılıyor.
İhracatın kalan kısmı ise Mısır’a. Bunun büyük bir bölümü, Mısır’ın Akdeniz kıyısındaki sıvılaştırma tesislerine, oradan da Avrupa’ya gönderiliyor.
Cohen’e göre hâlihazırda Ürdün ve Mısır’a satılan gaza ek olarak İsrail tek başına Avrupa’ya yılda 10 milyar ila 25 milyar metreküp arasında gaz tedarik edebilir. Ancak bunun için sondaj ve geliştirme çalışmalarının artırılması, Avrupa’ya yönelik taşıma güzergâhlarının iyileştirilmesi gerekir. Cohen’in beklentisi, gaz fiyatlarının en az iki-üç yıl daha yüksek seyredeceği yönünde. Dolayısıyla üzerinde çalışılan çözümleri hayata geçirmek için vakit var ama İsrail’in elini çabuk tutması lazım.
İkinci Adiri Komisyonu’nun raporuna göre İsrail’in deniz yetki alanlarında 2012 yılından bu yana sadece üç kez gaz arama sondajı yapıldı. Bunların ikisi 2013’te, üçüncüsü 2019’da gerçekleştirildi. Komşu ülkeler ise bu süre zarfında onlarca arama yaptı. İsrail hükümetinin, bu önemli enerji kaynağından azami ölçüde yararlanmak için çalışmaları hızlandırmak isteyip istemediğine yakın bir zamanda karar vermesi bekleniyor.
">