İsrail’in eski bakanlarından emekli Tuğgeneral Ephraim Lapid geçtiğimiz günlerde Al-Monitor’a yaptığı açıklamada İsrail’in, ılımlı bölgesel ülkelerle beraber İran’ın yayılmacılığına karşı “yeni bir stratejik ittifak” kurması gerektiğini söylemişti. Savunma Bakanı Benny Gantz’ın 3 Şubat’taki Bahreyn ziyaretinde bir güvenlik işbirliği anlaşması imzalaması, İsrail’in artan bir ivmeyle tam da bunu yapmaya çalıştığını gösteriyor.
Bahreyn’le anlaşma, İsrail’in son aylarda bir Arap ülkesiyle sağladığı bu türdeki ikinci anlaşma oldu. Gantz kasım sonlarında gerçekleştirdiği Fas ziyaretinde de benzer bir anlaşma imzalamıştı. Bir hafta önce ise kıdemli İsrail güvenlik uzmanlarından oluşan bir heyetin Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) gittiği ve BAE’yi hedef alan Yemen’deki İran destekli Husilerin İHA ve füze saldırılarına karşı erken uyarı ve önleme sistemlerinin geliştirilmesini görüştüğü bildirildi.
Bunların sadece kamuoyuna duyurulan gelişmeler olduğu düşünülürse İsrail’le henüz resmi ilişki kurmayan ya da gizli ilişkilerini açığa vurmayan Suudi Arabistan gibi Arap ve Müslüman ülkeler ile perde arkasında yoğun temasların sürdüğü anlaşılıyor.
Kimliğinin saklı kalması kaydıyla Al-Monitor’a konuşan üst düzey bir güvenlik yetkilisine göre “Gözlerimizin önünde yeni bir Orta Doğu NATO’su şekilleniyor”. ABD’nin son yıllarda bölgeden apar topar çekildiği düşünülürse bu süreç İsrail’i bölgenin yeni savunma çapası hâline mi getiriyor? Yetkili şöyle cevap verdi: “Hem evet hem hayır. Evet çünkü olan budur ve biz, bölgedeki en önemli ülkelerin bazılarının güvenliğine katkıda bulunabiliriz. Hayır çünkü İsrail bir ABD olamaz. İsrail küçük bir devlettir, dünya çapında bir güç veya küresel jandarma değildir. Bununla beraber İsrail’i ve bölgedeki ılımlı Sünni devletleri kapsayan bir ittifakın kurulması, bölgede kimsenin göz ardı edemeyeceği güçlü bir kuvvet çarpanı oluşturur. Tahran tüm bunları büyük bir endişeyle izliyor.”
Krallıkla yönetilen Bahreyn, İran’la deniz sınırı olan ufak bir takımada devleti. Gantz Bahreyn ziyareti sırasında ABD Beşinci Filo Komutanı Koramiral Brad Cooper’la da görüştü. Eşanlı olarak İsrail gemileri Kızıldeniz’de ABD öncülüğünde düzenlenen büyük bir deniz tatbikatına katılıyordu. Tatbikatta yer alan onlarca katılımcı arasında İsrail’le diplomatik ilişkisi olmayan ülkeler de vardı. Tatbikatın zamanlamasının tesadüfi olması zor. İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid de yakın zamanda Bahreyn’e gitmiş ve Beşinci Filo’ya ait bir uçak gemisinin önünde fotoğraf çektirmişti.
İsrail böylece İran’ın dibindeki stratejik askeri üslerde varlık gösterdiği mesajını veriyor ve bunun Tahran’da uykuları kaçırdığı düşünülüyor.
Üst düzey bir askeri kaynak birkaç hafta önce Al-Monitor’a şöyle konuşmuştu: “Onlar sinsice bize doğru ilerleyip [Suriye’de] sınırlarımıza yerleşmeye çalışırken biz de aynısını yapıyoruz. İsrail şu an İran’ın çevresinde epey bir noktada önemli etkiye sahip. Bu, oyunun kurallarını değiştirir.”
İsrail’in etkisi sadece sembolik değil, kapsamlı stratejik sonuçlar doğurabilecek somut bir etki. İsrail, İran’ın yakınında bulunan devletlere, füze ve İHA’lara karşı gelişkin uyarı ve önleme sistemleri sağlayabilir ve bundan kendisi de fayda sağlar. Örneğin bu devletlere yerleştirilecek uyarı sistemleri sayesinde İran’dan füze atıldığında İsrail anında, saliseler içinde haberdar olur.
Dahası, böyle bir coğrafi yakınlık, İsrail’in İran’ın nükleer tesislerini vurmaya dönük olası planlarında en önemli pürüzlerden biri olan mesafe sorununu çözmüş olur. İran semalarında büyük bir hava gücü bulundurmak, iki ülke arasındaki mesafeden dolayı havada yakıt ikmalini gerektiriyor. İsrail uçaklarının İran’ın çok daha yakınında iniş ve yakıt ikmali yapabileceği bir durak, oyunun kurallarında muazzam bir stratejik değişiklik olur. İran da bunun farkında.
Gantz Bahreyn’de İsrail’in tutumunu olukça net bir şekilde ortaya koydu. İsrailli bakan, Bahreyn’de İngilizce yayınlanan Gulf Daily News gazetesine yazdığı makalede, “İsrail Devleti, vatandaşlarını, varlıklarını ve topraklarını koruma hakkını saklı tutarken, bizler ortaklarımızın yanında duruyor ve onların egemenlik ve güvenliklerini savunma hakkını da destekliyoruz” ifadesini kullandı.
İsrail Donanma Komutanı David Salama’nın da katıldığı Bahreyn ziyaretinde Gantz krallar gibi karşılandı ve Kral Hamad El Halife, Veliaht Prens Selman Bin Hamad El Halife ve Savunma Bakanı Abdullah Bin Hasan Naimi ile görüştü. Naimi Gantz’a eşlik eden kalabalık heyetle tek tek el sıkıştı, Bahreyn Savunma Bakanlığı’na giriş izni verilen İsrailli gazetecileri de es geçmedi. Bu, görülmemiş bir dostluk gösterisiydi. İki üç yıl öncesine kadar böyle bir tablo hayal sayılır, Avrupa’nın loş bir otel koridorunda İsrailli bir gazeteciye denk gelen Körfez yetkilileri yol değiştirirdi. Orta Doğu’daki bu beklenmeyen yeni gerçeklik, İsrail’le her temas ve görüşmeyi Körfez yetkilileri için övünç kaynağı hâline getirdi.
İsrail ile Orta Doğu’daki Sünni devletler arasında diplomasi ve savunma alanında yaşanan bu hızlı gelişmeler değerlendirilirken Başbakan Naftali Bennett’in İsrail’in “görülmemiş güç artırımı” ve İran’a karşı güç kullanım politikasında yaşanabilecek büyük stratejik değişime dair Al-Monitor’a ve diğer bazı medya kuruluşlarına ocakta yaptığı açıklamalar da dikkate alınmalı.
Bennett’in tezine göre İsrail doğrudan “ahtapotun başını” vurmalı, vaktini ve enerjisini ahtapotun dokunaçlarına, yani vekil güçlere misilleme yapmakla harcamamalı. Bennett’in geçmişte de benzer ifadeleri olmuştu. Bu söylemini şimdi hayata geçirebilir mi? Bunu zaman gösterecek. Ancak İsrail’deki her bir karar verici ve üst düzey yetkili, İran’ın nükleer programı konusunda küresel güçlerle sağlayacağı hiçbir anlaşmanın İsrail için bağlayıcı olmayacağını ısrarla söylüyor. İsrail’in yeni bölgesel müttefiklerinin güvenliği konusunda dile getirdiği son taahhütlere bakılırsa oyunun kuralları ve gidişat değişecek gibi görünüyor. Merhum Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in tahayyül ettiği ‘yeni Orta Doğu’yu bile belki görebiliriz.