Libyalı parlamenterlerden oluşan bir heyet 15 Aralık’ta Türkiye’ye gitmiş ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve TBMM Başkanı ile görüşmüştü. Libya parlamentosu Başkanvekili Fevzi El Nuveyri başkanlığındaki yedi kişilik heyetin Ankara ziyareti TBMM’deki Libya-Türkiye Dostluk Grubu’nun davetiyle gerçekleşmişti. Heyetin görüşmelerine ilişkin detaylı bilgi verilmemekle birlikte Libya tarafı ticari ve konsolosluk konularının ele alındığını belirtti.
Libya parlamentosunun web sitesinde yayınlanan açıklamaya göre Bingazi’deki Türk Konsolosluğu’nun yeniden açılması, doğu Libya ile Türkiye arasındaki hava ve deniz seferlerinin yeniden başlaması gibi konular görüşüldü. Türkiye Bingazi’deki konsolosluğunu Mayıs 2014’te General Halife Hafter’e bağlı güçlerle çeşitli milis grupları arasındaki çatışmalar sürerken güvenlik gerekçesiyle kapatılmıştı.
Heyetin açıklamasında ziyaretin “meclis başkanlığının” onayıyla yapıldığının belirtilmesi dikkat çekiciydi. Zira Libya’nın Tobruk şehrinde bulunan meclis ile Ankara arasındaki ilişkiler son yedi yılda kötüye gitmişti. Libyalı parlamenterler ilk kez resmi bir davetle Türkiye’yi ziyaret ediyordu.
Aradaki husumet, Hafter’in 2014’te Libya’yı “terörist ve milislerden” temizleme iddiasıyla Bingazi’de askeri operasyonlara girişmesiyle başladı. Parlamento Hafter’e destek verdi.
Kaddafi rejiminin 2011’de devrilmesinin ardından doğu Libya’nın büyük bölümüne – bölgenin baş şehir Bingazi dâhil -- aralarında Ensar El Şeriat ismindeki terörist örgütün de olduğu silahlı milisler hâkim olmuş ve askeri personele, güvenlik görevlilerine, aktivistlere yönelik suikastlar günlük vaka hâline gelmişti. Hafter Bingazi’den başlayarak, aralarında IŞİD hücrelerinin de bulunduğu tüm milisleri temizlemek istiyordu.
Bingazi Üniversitesi’nde siyaset bilimci olan Salim Belgasem’e göre Türkiye ziyaretinin zamanlaması ve Meclis Başkanı Akile Salih’in onayıyla gerçekleşmesi, “ittifakların hızla değiştiği” Libya’da büyük siyasi resme bakarak değerlendirilmeli. Al-Monitor’a konuşan Belgasem, ziyaretin, doğu Libya’nın iki güçlü müttefiki Hafter ve Salih arasındaki “siyasi çatlağın” en bariz işaretlerinden biri olduğunu vurguladı.
Hafter ve Salih son yedi yılda doğu Libya’nın en etkili güçleri hâline geldiler. Parlamento üyelerinin Hafter’e verdiği destekte Salih’in önayak olması etkili olmuştu.
Belgasem’e göre Tobruk merkezli meclis Hafter’in Libya Ulusal Ordusu’na (LUO) “meşruiyet ve milli kimlik” sağladı, onun diğer milis gruplarından farklı olarak “disiplinli, profesyonel bir ordu” olduğu algısını başarılı bir şekilde yaydı. Nitekim Kaddafi döneminden pek çok eski subay LUO’ya katıldı.
Hafter güçleri Mısır sınırına kadar uzanan geniş bir bölgeyi ele geçirerek doğu Libya’nın hâkim gücü hâline geldiler. Libya Arap Silahlı Kuvvetleri olarak da bilinen kendinden menkul Hafter ordusu 2015 yılında ülkenin güney kesimlerinde de büyük kazanımlar sağladı. Güneyin büyük bir bölümü ve petrol üreticisi olan orta kesimler halen bu güçlerin kontrolünde. Tüm bu askeri kazanımlar sayesinde Hafter Libya’daki siyasi çözüm arayışında “asli unsur” hâline geldi.
Libya’daki cumhurbaşkanlığı seçimleri şu an ertelenmiş olsa da adaylığını açıklayan Hafter’in ardından Salih de kasım ayında adaylığını koymuştu. Bingazili hukukçu Ahmed El Varfelli Al-Monitor’a yaptığı değerlendirmede Salih’in adaylığının bir zamanlar sadık müttefiki olan Hafter ile “doğrudan rekabet etmesi” anlamına geldiğini vurguladı.
Doğu Libya’da oyların bölünmesine yol açacak bu durumun Hafter için kötü bir haber olduğu muhakkak. Parlamenterlerin Ankara ziyareti de iktidar heveslisi generali Libya’daki konumu ve siyasi ittifakları konusunda düşündürmüş olmalı. Görünen o ki Hafter siyasi planlarını Ankara’yla nasıl yakınlaşacağını hesap ederek yapmalı. Türkiye Libya meselesinde göz ardı edilemeyecek, önemli bir aktör.
Hafter ziyaret hakkında yorum yapmış değil ancak Ankara’yla arasını düzeltmek istediğini düşündüren işaretler var. Örneğin 21 Aralık’ta Bingazi’de bazı cumhurbaşkanı adaylarıyla görüştü ve bunların arasında bir zamanlar en şaşırtıcı düşmanı hâline gelen Fethi Başağa vardı. Ankara’yla yakından çalışmış bir isim olan Başağa, Birleşmiş Milletler’in tanıdığı ve geçtiğimiz aylarda son bulan Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti’nde (UMH) işçileri bakanıydı. Görüşmenin ardından açıklama yapan Başağa birlik çağrısında bulundu.
Aynı Başağa içişleri bakanıyken Hafter için “haydut” ve “savaş suçlusu” gibi sıfatlar kullanıyordu. UMH’nin Kasım 2019’da Hafter güçleri Trablus’u kuşatırken Ankara ile imzaladığı anlaşmalara Başağa da destek vermişti.
Trablus’a yönelik harekât emrini 4 Nisan 2019’da veren Hafter, UMH’yi devre dışı bırakacak şekilde Trablus’u “İslamcılar ve teröristlerden kurtaracağını” iddia etmişti. Hafter güçlerinin şehir merkezine ulaşmasına birkaç kilometre kalmışken ve karşılarındaki milisler koalisyonu çökmek üzereyken Türkiye müdahale etti. UMH’ye destek olarak silahlı insansız hava araçları, askerler ve Suriye’den binlerce paralı savaşçı gönderen Türkiye, Hafter güçlerinin geri püskürtülmesini sağladı ve UMH’yi adeta son dakikada kurtarmış oldu.
Ankara bu yardımına karşılık UMH ile askeri işbirliği anlaşması ve Libya ile deniz yetki alanlarını belirleyen bir anlaşma imzaladı. Bu durum, Hafter ile müttefiki Salih’i iyice küplere bindirdi ve neticede anlaşmalar meclisten onay alamadı. Deniz sınırları anlaşmasının Libya’nın yararına olduğu söyleniyor ancak güvenlik anlaşmasına ilişkin detaylı bilgi verilmiş değil.
Her hâlükârda Ankara ve Trablus anlaşmaları uygulamaya geçirdiler. Türkiye’nin bugün Libya’nın çeşitli noktalarında üsleri var. Buna, Akdeniz kıyısına nazır stratejik önemdeki El Vatiyye üssü de dâhil. Hafter’in batı Libya’daki tüm önemli operasyonlarının sıçrama tahtası olan üssün Mayıs 2020’de kaybedilmesi, LUO için yenilginin başlangıcı olmuştu.
Trablus’ta yaşayan siyasi araştırmacı Milad Said’e göre Hafter Türkiye’ye karşı askeri anlamda kaybetmiş olsa da “kamuoyu savaşını” kazandı. Zira Libya topraklarındaki Türk askeri varlığı ona bu savaşta yeterince mühimmat sağladı. Al-Monitor’a konuşan Said, Hafter cephesinin Türkiye’yi karşı konulması gereken “işgalci” olarak resmetmekte başarılı olduğunu söyledi. Öyle ki Hafter ve müttefikleri bir noktada “Osmanlı işgalcileri” geri püskürtmek için cihat çağrısında bulunmuştu.
LUO güçleri Haziran 2020’de Trablus’un kapısında yenilgiye uğratılınca Libya’nın orta kesimlerinde Sirte bölgesindeki mevcut mevzilerine çekilmek zorunda kaldılar. Savaş sırasında memleketinden kaçmak zorunda kalan Trabluslu Selame Salih’e göre Türkiye’nin “cömert ve hızlı” yardımı olmasaydı Hafter güçlerini geri püskürtmek mümkün olmazdı.
Hafter’le yakından çalışan bir isme göre Libya’da ittifaklar ve “siyasi dostluklar” sürekli değiştiği için Salih’in Ankara açılımında -- belki zamanlaması hariç -- olağandışı bir şey yok. Kimliğinin saklı kalması kaydıyla konuşan kaynak, Hafter’in de Salih’in de iktidar peşinde olduğunu, iktidar mücadelelerinde her şeyin olabileceğini belirtti.
Öyleyse Hafter de Ankara’ya gidebilir mi? Belgasem bu soruyu “Beni şaşırtmaz” diye yanıtladı ancak böyle bir ziyaret için henüz çok erken olduğunu ekledi.
Peki, Hafter Ankara’nın Trablus’taki dostlarıyla yakınlaşarak dolaylı bir diyalog kanalı mı açmak istiyor? Belgasem, Hafter’i ziyaret eden Başağa’nın “Ankara’nın Trablus’taki adamı” olarak bilindiğini vurguladı. Ancak böyle bir adım Hafter’e destek veren Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi bölgesel güçleri memnun etmeyebilir. Belgasem, BAE’nin Ankara’yla arasının ısındığını ancak bu, BAE’nin “Ankara’nın Hafter’i kucaklamasından” memnun olacağı anlamına gelmediğini belirtti.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin 24 Ocak’a kadar ertelenmiş olması, Hafter ve Salih’e yeni hamleler için zaman tanıyabilir. İkisi de 70’li yaşlarında olan Hafter ve Salih, bu seçimi ıskalarlarsa iktidar şansını bir daha yakalayamayabilirler. Bu da onların olabildiğince çok müttefik peşinde olduğu anlamına geliyor.