Yabancı güçlerin ve paralı askerlerin Libya’yı terk etmesi için defalarca çağrıda bulunan Libya Dışişleri Bakanı Necla El Manguş, en son 3 Mayıs’ta Trablus’u ziyaret eden Türk mevkidaşıyla düzenlediği basın toplantısında bu çağrısını yineledi. Libya’nın ilk kadın dışişleri bakanı olan Manguş, Libya topraklarında bulunan “tüm yabancı güçler ve paralı askerlerin varlığına son vermek” için Türkiye’yi işbirliğine çağırdı, bu adımın Libya’nın egemenliğini korumak için gerekli olduğunu vurguladı.
Ancak konuk bakan Mevlüt Çavuşoğlu aynı fikirde değildi. Çavuşoğlu konuya doğrudan değinmemekle birlikte Libya’dan öncelikle kimin gitmesi gerektiğini sorguladı. Türkiye'nin Libya'daki askeri varlığını “gayrimeşru şekilde ülkede bulunan savaşçıların varlığıyla bir tutanları” eleştiren Çavuşoğlu, Türkiye’nin Trablus’un savunmasına destek olmak için asker gönderdiğini vurguladı. Basın toplantısında farklı görüşler dile getiren iki bakan, konuyu kapalı toplantıda da ele aldı.
Bir önceki Trablus hükümeti Kasım 2019’da Ankara’yla güvenlik mutabakatı imzalamıştı. Mutabakatın ayrıntılarını iki taraf da açıklamış değil ancak özünde anlaşma Türkiye’ye eğitim ve başka görevler için Libya’ya asker gönderme imkânı tanıdı. Türk parlamentosu da 2 Ocak 2020’de Libya’ya asker gönderilmesine onay verdi. Ne var ki Ankara Libya’ya sadece düzenli asker değil, Suriye’de Türkiye’yle birlikte hareket eden çeşitli silahlı gruplardan da binlerce paralı savaşçı getirdi.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın tahminine göre Ankara’nın Libya’ya taşıdığı Suriyeli savaşçıların sayısı 3 bin 500’ün üzerindeydi. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre ise Eylül 2020 itibarıyla Libya’da en az 15 bin Suriyeli savaşçı bulunuyordu.
Bu arada şuna da dikkat çekmek gerekir: Manguş yabancı güçlerin çekilmesine yönelik pek çok açıklama yapmış olsa da Türk askerlerini hiçbir zaman açıkça zikretmedi. Manguş’u destekleyen çevreler Bakan’ın defalarca “tüm yabancı güçler ve paralı askerler” dediğini, bu ifadenin Türk askerlerini de kapsadığını savunuyor. Bakan’ı eleştirenlere göre ise “tüm yabancı güçler ve paralı askerler” ifadesi fazlasıyla genel ve halen Libya’da bulunan Türk ordusuna mensup askerleri kapsayıp kapsamadığı net değil.
Bir önceki Libya hükümetinde siyasi danışman olan ve 2019’daki güvenlik anlaşmasını ilk elden bilen bir kaynak Al-Monitor’a yaptığı açıklamada anlaşmanın imzalandığı günlerde “Trablus’un kuşatma altında olduğu unutulmamalı” dedi.
Danışman, Trablus’u kuşatan Libya Ulusal Ordusu’nun (LUO) lideri Halife Hafter’i kastederek, “Trablus’un kendisini Hafter’e karşı savunmak için çırpındığını” ve Türkiye’nin yardıma geldiğini söyledi. Peki, güvenlik anlaşması Suriyeli paralı savaşçıların kullanılmasını da meşru kılıyor mu? Danışmana göre güvenlik anlaşmasının hükümlerine açıkça aykırı olmadığı sürece “Türkiye’nin Libya’ya getirdiği her şey meşru”. Ne Trablus ne Ankara anlaşmaya dair detay açıklamadığı için belgenin ne gibi hükümler içerdiği de bilinmiyor.
Yabancı savaşçılar ve paralı askerler meselesi ve özellikle kimlerin ne zaman gitmesi gerektiği sorusu hâlâ bir muamma.
Hafter güçleri 2019 yılında Trablus şehir merkezinin birkaç kilometre yakınına kadar ilerlemiş, başkenti 2019 yazı boyunca ve 2020’nin başlarında kuşatma altında tutmuştu. Kuşatmanın gevşemesi ancak Türk askerleri ile Suriyeli paralı savaşçıların gelmesiyle başlamıştı.
Haziran 2020’ye gelindiğinde LUO Trablus çevresindeki mevzilerini kaybetmiş ve dağılmaya başlamıştı. Eski danışman bu kayıpların domino etkisi yarattığını ve LUO’nun kısa bir sürede Trablus’un güneyinden Tarhuna’ya kadar olan mevzilerini peş peşe kaybettiğini söyledi.
Ancak tüm bunlar mazide kaldı ve soru artık şu: Tüm yabancı güçler ve paralı askerler Libya’dan gidecekse bunun kararını kim verecek? Güvenlik anlaşması bu askerlerin ve diğer güçlerin Libya’dan ayrılması için bir zaman dilimi öngörüyor mu? Bu konu da halen meçhul çünkü Trablus-Ankara anlaşması hakkında fazla bir şey açıklanmış değil.
En önemli soru ise paralı askerler dâhil hangi yabancı güçler halen Libya’da bulunuyor? Trabluslu hukukçu akademisyen El Hadi Ömer Al-Monitor’a yaptığı değerlendirmede yabancı savaşçıların çok sayıda olduğunu vurgulayarak, “Sudan, Çad ve Suriye’den yüzlerce paralı savaşçının yanı sıra Rus Wagner Grubu’na bağlı 3 binden fazla kişi var” dedi.
Tüm bu unsurlar son birkaç yılda LUO’nun yanında çarpıştı ve pek çoğu halen Libya’da. Suriyeli paralı savaşçılar ikiye ayrılıyor: Bir grup LUO’ya destek olurken, çoğu Türkiye tarafından getirilen diğerleri ise bir önceki Trablus hükümetine yardım etti.
Ömer, Manguş’un “tüm yabancı güçlerin” çekilmesine yönelik sözlerinin “doğru bağlamda” değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
LUO yandaşları Bakan’ın sadece LUO’ya yardım eden güçleri kastettiğine, bir önceki Trablus yönetiminin yanında savaşan Türk güçleri ile Suriyeli savaşçıları bunun dışında tuttuğuna inanıyorlar. LUO yandaşlarına göre bu güçleri Libya’ya getiren güvenlik anlaşması gayrimeşru bir belge, dolayısıyla Türk askerleri ve Suriyeli paralı savaşçılar da Libya’yı terk etmeli. Doğal olarak bu, Hafter’in de ana taleplerinden biri.
Ömer ise hukuken “selefi tarafından yapılmış olan her türlü anlaşma ve mutabakatın” Ulusal Birlik Hükümeti’ni bağladığını belirtti. Bu da Ankara ile Trablus arasındaki resmi mutabakat uyarınca Libya’ya gelen Türk askerlerinin kapsam dışı olduğu anlamına geliyor. “Libya bu askerlerin gitmesini isterse o zaman onların da gitmesi gerekir” diyen Ömer, karar alınırken tartışma yaratması beklenen bir başka noktaya işaret etti.
LUO’ya bağlı yabancı savaşçılar şu an ülkenin iç kesimlerindeki Sirte bölgesinde bulunuyor. Türk askerleri ve Suriyeli paralı savaşçılar ise iki noktada konuşlu: Trablus’un doğusunda yer alan Mısrata yakınındaki deniz üssünde ve başkentin güneydoğusunda Akdeniz kıyısına hâkim bir noktada bulunan El Vatiyye hava üssünde. Libya ordusunun eski üslerinden biri olan El Vatiyye daha önce LUO’nun elindeydi.
Neticede kimler ne zaman gidecek, kimler kalacak kararı ne LUO’nun ne de Ulusal Birlik Hükümeti’nin elinde görünüyor.
Wagner mensuplarına gelince Rusya bu yapının üzerinde kontrolü olmadığını iddia ediyor. Geçtiğimiz aylarda Devlet Başkanı Vladimir Putin’in kendisi de Moskova’nın Libya’daki Wagner Grubu üzerinde kontrol sahibi olmadığını söyledi. Rusya’nın BM Daimi Temsilcisi Vasili Nebenzya Eylül 2020’de Rusya’nın Libya’ya müdahil olduğunu reddederek Libya’da “bir tane bile Rus askeri olmadığını” söyledi.
Doğu ve batı Libya’dan eşit sayıda subaydan oluşan ve “5+5 Komisyonu” olarak da bilinen Ortak Askeri Komisyon, ateşkes ve tutsak takası konusunda anlaştı ancak yabancı savaşçıların gönderilmesi konusunda halen bir mutabakat sağlayabilmiş değil. Komisyon 16 Mart’ta Sirte’de yaptığı son toplantısında bu konuda BM Güvenlik Konseyi’nden yardım talep etti.
Türk Savunma Bakanı Hulusi Akar 3 Mayıs’ta Libya’daki Türk askerlerini ziyaret ederken yaptığı konuşmada Türkiye'nin Libya'daki varlığının Doğu Akdeniz'deki hak ve menfaatlerini koruması bakımından “hayati önemde” olduğunu belirtmişti. Ömer’e göre bu ifade Ankara’nın uzun vadeye odaklandığını ve Libya’da en az 10 yıl kalmak istediğini gösteriyor.
Pratikte bu, aralık ayında yapılması planlanan seçimleri rayından çıkarabilir. Zira mevcut hükümetin Libya’daki tüm yabancı güçleri seçimlere kadar ülkeden göndermesi gerekiyor.
Ömer, ne Hafter’in ne de Başbakan Abdülhamid Dibeybe’nin yabancı güçlerin ne zaman gideceğine karar veremeyeceğini, bu kararın Trablus’un hatta BM Güvenlik Konseyi’nin değil Ankara ve Moskova’nın elinde olduğunu düşünüyor.
Bu durumda Ulusal Birlik Hükümeti’nin oluşumu ve meşruiyetini sağlayan yol haritası tümden tehlikeye düşebilir. Yol haritasına göre özgür ve adil seçimlerin yapılabilmesinin önkoşullarından biri yabancı güçlerin Libya’dan çekilmesi. Planlanan seçim tarihi her gün biraz daha yaklaşırken bu koşul halen gerçekleşmiş değil.