SÜLEYMANİYE, Irak — Türk savaş uçaklarının Irak Kürdistanı’nda 23 Ocak’ta düzenlediği hava saldırılarının yeni sivil ölümlere yol açması ve ardından bölgede konuşlu Türk askerlerine karşı düzenlenen protestoların şiddetli çatışmalara dönüşmesi bölgedeki Kürt halkının öfkesini tırmandırdı. Bölge halkı hem Türk hükümetine hem PKK militanlarına hem de onları koruyamayan Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) ve Irak devletine öfkeli. Hasım gruplar arasındaki çatışmanın ortasında kalan halk, kendini kaderine terk edilmiş hissediyor.
Olayların patlak verdiği Şeladize’de insan hakları aktivisti olan Ahmet Şemki hissettiklerini Al-Monitor’a telefonda şöyle aktarıyor: “Bölgede ailesinden en az birini Türk hava saldırılarında kaybetmeyen tek bir aile kalmadı. Ben 1996’daki saldırılarda 17 yaşındaki oğlum Ali’yi kaybettim. Cesedini Türkiye sınırındaki köyümüze getirebilmek için 13 gün uğraştık. Aynı yıl eşimin üç akrabası daha hava saldırılarında öldürüldü, onların cesedine ulaşılamadı.”
Aslında Türk uçakları tarafından bombalanan Dohuk’a bağlı Şeladize bölgesi, PKK militanları ve Türkiye’ye ait insansız hava araçları (İHA) ile savaş uçaklarının tehdidi olmasa oldukça rağbet görecek turistik bir bölge olabilirdi.
Ben de geçen yaz kavurucu sıcaklardan kaçmak için Şeladize’ye bağlı Belinda Vadisi’ne gitmeye karar vermiştim. Son hava saldırılarında bu vadide dört kişi öldürüldü. Yemyeşil ormanları, tepeleri ve Avaşin Nehri’yle insanı doğasına hayran bırakan bölge, hem kamp yapmak hem de yüzmek için son derece elverişli. Tehlikeli olmasaydı ülkenin dört bir yanından Araplar ve Kürtler yazın çöl sıcaklarından kaçmak için soluğu burada alırdı.
Gezide Dohuk ile Şeladize’yi birbirine bağlayan yolda biri Şeladize’nin merkezinde olmak üzere en az üç Türk askeri üssüne rastladık. Bu üslerin tarihi ağustos 1996’da Saddam Hüseyin ve Türkiye’nin desteklediği Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ile İran’ın Devrim Muhafızları tarafından desteklenen Kürdistan Yurtseverler Birliği (PYD) arasındaki Kürt iç savaşına dayanıyor. 13 Temmuz’daki gezimizde vadinin girişindeki Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne bağlı Asayiş’in güvenlik noktasından geçerek insanı hayran eden doğanın ve ormanın derinliklerinde ilerlemeye karar verdik. Bölgedeki PKK mevzilerinden ve gökte sessizce dolaşan Türk İHA’larından haberdardık. Türkiye, ABD’nin de yardımıyla 2007’den bu yana Irak Kürdistanı’ndaki PKK’ya karşı geniş çaplı bir askeri mücadele yürütüyor. Bunun için Ankara’da oluşturulan ortak bir komuta merkezi var. Peşmerge Genel Sekreteri Caber Yavar’ın verdiği bilgilere göre bu kapsamda Türkiye ocak 2015’ten bu yana Irak Kürdistanı’na yaklaşık 400 hava saldırısı ve 400’ü aşkın top atışı düzenlendi.
Bunları bildiğimiz için gezimizi ilerletip PKK bölgesine girip girmeme konusunda aramızda hararetli bir tartışma da yaşadık. Arabada iki gazeteci, bir iş adamı ve bir resmi yetkili vardı. Türk ordusunun Şeladize’deki üssünün yaklaşık 20 kilometre uzağında PKK bayrakları ve PKK’nın hapisteki lideri Abdullah Öcalan’ın posterini gördüğümüzde nihayet sağduyu galip geldi ve geri dönmeye karar verdik.
Nehrin öte tarafında muhtemelen Türk İHA’ları ya da uçakları tarafından vurulan ve kömüre dönen araç hurdalarını görebiliyorduk. Yüzmek için Asayiş’e bağlı güvenlik noktası yakınlarında mola verdik, ardından da geceyi geçirmek için güvenli bölgeye, Dohuk’a döndük. Bizim PKK’nın kontrolündeki araziye girmeme lüksümüz vardı ama geçimini hayvancılık, arıcılık ve bağcılıktan gibi doğadan kazanan bölge halkı için aynı şey söz konusu değil.
Nitekim gezimizin hemen ertesi günü, gittiğimiz bölge Türkiye tarafından bombalandı. PKK saflarında Türk ordusuna karşı 26 yıl savaşan kıdemli PKK komutanlarından Delil Karakoçan ve iki adamı bu saldırıda öldürüldü. Bu saldırının hedefi PKK’ydı ama hedefin şaştığı ve bedeli sivil halkın ödediği pek çok saldırı da yaşandı. Örneğin, Türk uçaklarının geçen yıl mart ayında Erbil vilayeti yakınlarındaki Çoman bölgesine düzenlediği bombardımanda dört sivil hayatını kaybetti. 14 Kasım’da Şeladize’ye düzenlenen saldırılarda da bölgede arıcılık yapan üç sivil öldürüldü.
Bu saldırılar, Dohuk’un Müslümanlar, Hristiyanlar ve diğer azınlıklara ev sahipliği yapan Amediye bölgesinde gerginliği tırmandırdı. Irak ve Kürt makamlarının saldırılar karşısındaki tutumları da zayıftı ve yerel halkın acısını bastırmaya yetmedi. Bunun üzerine 23 Ocak’ta yine Dohuk’un Deraluk bölgesinde düzenlenen saldırılarda dört sivilin daha hayatını kaybettiği haberi halkı harekete geçirdi. Popüler bir Facebook hesabından yapılan paylaşımda bölge milletvekilleri trajedi karşısında sessiz kaldıkları için kınandı.
Bölgeyi kontrol eden KDP’nin durumu zor. Zira deniz sınırı olmayan bölgenin başlıca ticaret kaynaklarından biri olan Türkiye, KDP’nin stratejik müttefiki ve Kürdistan bölgesindeki İran etkinliğine karşı bir denge unsuru. Ayrıca uluslararası hukuka göre KDP’nin topraklarının komşu ülkeye saldırı amaçlı kullanılmasına müsaade etmemesi gerekiyor.
Ancak Kürtler PKK’yı Türk devletine karşı silahlı mücadele yürüten ulusal bir Kürt hareketi olarak görüyor. 40 yıldan fazla süre Bağdat’a karşı benzer bir mücadele veren KDP, PKK savaşçılarına karşı harekete geçip onları bölgeden çıkmaya zorlarsa “kardeş katili” olmakla suçlanacak.
Öte yandan yıllardır PKK’nın yakın müttefiklerinden olan KYB bile artık örgütün Irak Kürdistanı’nda eskisi kadar özgürce hareket edemeyeceğini düşünüyor.
25 Ocak’taki protesto gösterisi aktivistler tarafından Facebook üzerinden örgütlendi. Öldürülen dört sivilin anısına Deraluk’tan yürüyüşe geçen kadın ve çocuklar da dahil yüzlerce kişi Türkiye’nin hava saldırılarını kınarken PKK’ya da daha fazla sivilin hayatını kaybetmemesi için bölgeyi terk etme çağrısı yaptı.
Hem PKK hem de Türkiye’nin Kürdistan bölgesinin egemenliğine saygı göstermesini isteyen kalabalık “bir daha böyle trajediler yaşanmasın” sloganıyla Kürdistan Bölgesel Yönetimi topraklarındaki mücadelenin sona erdirilmesini talep etti.
26 Ocak’ta düzenlenen ikinci protestoya katılanlardan biri 17 yaşındaki Hüseyin Rekani idi. Rekani, Şeladize ve Deraluk’tan gelen diğer göstericiler akşam üstü üç civarı Türk askeri üssünü bastılar. Türk askeri kalabalığı dağıtmak için gerçek mermi kullandı. Rekani, akşam beş sularında göğsüne isabet eden iki kurşun ile olay yerinde hayatını kaybetti. 10’u aşkın gösterici de yaralandı. Kısa süre sonra olay yerine intikal eden KBY ekipleri ise aktivistleri ve gazetecileri tutukladı.
Bu, bölgedeki Türk üslerine karşı görülmemiş bir saldırıydı ve sosyal medyada Kürtler tarafından “ayaklanma” olarak tanımlandı. KBY makamları saldırının ardından olayları kontrol altına almaya çalışırken yerel halk da zorlu bir kıskacın içinde olduğunu bir kez daha anladı: Ufukta onlar için bir çözüm görünmüyordu.
PKK ve Ankara gerginliği tırmandırırken vadinin tehlikeli yamaçlarında geçimlerini kazanmaya çalışan yerel halk, canlarının bölgedeki büyük savaş oyunu için zaiyattan ibaret olduğunu anladı.
Göstericilerden Şamki Al-Monitor’a şöyle dedi: “İnsanlar bıktı. PKK’nın da Türk güçlerinin de bölgemizi terk etmesini istiyoruz. Böyle giderse bir dahaki sefere PKK da halkın öfkesinden nasibini alır.”