Filistinliler, İsrailli yetkililerin Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’nce (UCM) soruşturulmasını istiyor. Bu talep karşısında ABD yönetiminin niçin telaşla İsrail’i savunmaya giriştiğini anlamak zor. Zira İsrail hükümetleri yıllardır 1967 Arap-İsrail savaşında ele geçirilen topraklarda yapılan tüm uygulamaların mübah olduğunu savunuyor. İsrail Dışişleri Bakanlığı’na göre Batı Şeria işgal edilmiş değil “ihtilaflı” bir bölge. Dolayısıyla İsrail’in burada yaptığı her şey tamamen hukuki. Öyleyse Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas İsrail’in işgal topraklarındaki faaliyetlerinin araştırılması için UCM’ye gitme tehdidinde bulununca ABD yönetimi ile Kongre’nin paçaları niçin tutuştu? Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, 17 Kasım’da Abbas bu tehdidi geri almazsa Washington’daki FKÖ temsilciliğini kapatma uyarısına niçin ihtiyaç duydu? İsrail madem hukuka uygun davranıyor Filistinlilerin mahkemeye gitmesi iddiaları çürütmek için iyi bir fırsat olmaz mı? İsrail işgalci olmadığını, bu bölgelerde yerleşim yapmaya devam edebileceğini kanıtlama ve bu konuyu nihai olarak kapatma fırsatını niçin kullanmıyor?
Filistinlilere ceza olarak Washington’daki FKÖ temsilciliğini kapatma uyarısı Kongre’nin 1994’te onayladığı bir yasaya dayanıyor. Söz konusu yasa, İsrail ile FKÖ’nün 1993’te bayram havasında imzaladığı Oslo Anlaşması’ndan kısa bir süre sonra kabul edilmişti. Oslo Anlaşması’nın 23 yıl sonra bir Filistin devletinin kuruluşuna değil de İsrail’in C Bölgesi denen ve Batı Şeria’nın yüzde 60’ını oluşturan toprakları ilhak etme çabasına hizmet edeceğini o günlerde en iflah olmaz karamsarlar bile tahmin etmemişti. Batı Şeria’daki İsrailli yerleşimcilerin dört kat artarak 110 bin civarından 400 binin üzerine çıkacağına da herhalde çok az kişi inanırdı.