SÜLEYMANİYE, Irak — İki Türk istihbaratçının 3 Ağustos’ta Süleymaniye yakınlarında PKK tarafından kaçırıldığı haberiyle ilgili bilgiler hâlâ çok kısıtlı düzeyde. Türkiye sessizliğini koruyor, PKK ve Iraklı Kürtler ise yaşananlara dair ayrıntı açıklamaktan kaçınıyor.
Irak Kürdistanı 1990’ların başından bu yana PKK ile Türkiye’nin mücadele sahası. 1980’lerden itibaren kuzey Irak’ın sarp dağlarını sığınak olarak kullanan PKK, bu süre zarfında Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ve Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) dâhil olmak üzere çeşitli Kürt gruplarıyla nüfuz ve toprak kontrolü için çatışmalara girdi. 1990’ların ortalarında sınır ötesi harekâtlar yapmaya başlayan Türkiye, Kürdistan bölgesinde sınırlı da olsa belli bir operasyonel kabiliyet ve bağımsız istihbarat faaliyetleri geliştirmiş durumda.
2014 yazında saldırıya geçen İslam Devleti (İD) doğrudan Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (KBY) temellerini tehdit edince yüzlerce tecrübeli savaşçısını sahaya sürerek Irak Kürdistanı’nı ve Sincar’daki Ezidileri savunan PKK Kürtler arasında yaygın bir itibar kazandı. Eski PKK komutanlarından oluşan bir grup ise komşu Suriye’de güçlü bir ordu oluşturdu ve bu yapı İD’e karşı kurulan ABD önderliğindeki uluslararası koalisyonun kritik bir ortağı haline geldi.
2015 temmuzunun sonunda Türkiye’de iki buçuk yıldır devam eden barış süreci aniden son buldu. Görünen o ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve kendisine sadık bir isim olan Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı Hakan Fidan, Türkiye’nin en çok aranan ismi olan 60 yaşındaki gerilla savaşçısı Cemil Bayık’a göz koymuş durumda. PKK kurucusu Abdullah Öcalan’ın 1999’da MİT elemanlarınca Kenya’da yakalanıp gözü ve elleri bağlı halde Türkiye’ye getirildiğini Erdoğan pekâlâ hatırlıyor.
Al-Monitor olay hakkında bilgi sahibi olan kaynaklarla görüştü. Konunun hassasiyeti nedeniyle kimliklerinin gizli kalmasını isteyen kaynaklar olup biteni şöyle aktardı:
Temmuz 2015’ten sonraki bir tarihte MİT’in Bayık’ın yakın çevresine sızmaya çalışması üzerine PKK Bayık’ın bir korumasını yem olarak kullanmaya karar verir. MİT yemi yutar ve PKK bu koruma üzerinden MİT ajanlarını iki yıl boyunca doğru bilgilerle besler. Böylece taraflar arasında sağlam bir güven ilişkisi oluşur. MİT’e verilen bilgiler o kadar önemlidir ki PKK-Kürt masasında çalışan iki üst düzey yetkili en az iki kez Süleymaniye’de köstebekleriyle görüşmek ister.
Korumanın ağustos başlarında iki MİT görevlisine Bayık’ın tıbbi bir tedavi için Süleymaniye’ye gideceği bilgisini ilettiği anlaşılıyor. Bayık’ı kaçırmak veya öldürmek Erdoğan için büyük bir istihbarat başarısı olur.
Ancak koruma son anda MİT görevlileriyle buluşmak için Süleymaniye’ye gelemeyeceğini çünkü KYB’nin burada gelişkin bir istihbarat aygıtına sahip olduğunu ve gözetlenmekten çekindiğini söyler. Koruma, MİT görevlilerinin Süleymaniye ile Kandil’in arasında dağlık bir tatil yerine gelmesini ister. Büyük bir gölün bulunduğu Dukan adındaki bu bölge, kavurucu yaz sıcaklarından kaçmak isteyen güney Iraklı Arap turistler ile yerel Kürtler arasında oldukça popüler bir yer. Bu bağlamda gizli operasyonlar için de ideal bir paravan.
3 Ağustos’ta PKK’lı bir grup tatil noktalarının birinde iki istihbarat görevlisini ve onlara eşlik eden Kürtleri yakalar ve 43 kilometre ötedeki Kandil Dağı’na götürür. PKK bu operasyonu videoya alır. Kandil yolunda KYB’nin bir sürü kontrol noktası vardır ama PKK’lılar MİT görevlilerini bir şekilde buradan geçirmeyi başarır ve Kandil’e ulaştırır. PKK istihbaratçıları hemen sorgulamaya başlar. PKK’yı yakından tanıyan eski bir yetkili, sorgu ve bilgi alma sürecinin en az üç ay süreceğini tahmin ediyor.
Ankara’ya gelince planlarından KYB’yi haberdar etmemiş olan Erdoğan ve Fidan şimdi KYB’nin devreye girmesini rica eder. KYB en az iki kez heyetler gönderir, MİT’çilerin serbest bırakılması için PKK’yı ikna etmeye çalışır. Ancak PKK bu talepleri reddeder.
Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 23 Ağustos’ta Erbil’e giderek KYB’den bir heyetle görüştü. Ancak görüşmeden herhangi bir sonuç çıkmadığı anlaşılıyor.
Olayla ilgili bilgi sahibi olan iki kaynağın Al-Monitor’a aktardığına göre Ankara Tahran’dan da yardım istedi. Bunun üzerine İranlı bir heyet PKK sorumlularıyla görüştü ama onlar da eli boş döndü.
Erbil’deki görüşmenin ardından 24 Ağustos’ta örneği görülmemiş bir adım atan Türkiye, 2000 yılından beri Ankara’da görev yapan ve Türkiye’deki Kürt partilerle de yakın ilişkileri olan KYB temsilcisi Behruz Gelali’yi sınır dışı etti. 11 Türk özel kuvvet mensubunun Süleymaniye’de KYB’nin yardımıyla ABD’li komandolar tarafından ele geçirildiği 4 Temmuz 2003 tarihli olayda bile Gelali sınır dışı edilmemişti.
Gelali 24 Ağustos’ta Süleymaniye havaalanına indiğinde PKK’ya karşı eleştirel bir tonda konuştu. Örgütün istediği gibi davranamayacağını, KBY’nin egemenliğine saygı göstermesi gerektiğini söyledi. KYB sözcüsü ise partinin operasyondan haberdar olmadığını belirtti ve hem Türkiye’yi hem PKK’yı eleştirdi.
Aralarında Bayık’ın da olduğu üst düzey PKK’lı isimler buna sert bir karşılık verdiler. Türk diplomatların kovulması gerektiğini savunan PKK’lılar, KYB ya da KDP’nin Türkiye’nin oyunlarına katılması halinde bunun Kürt halkına ihanet olacağı uyarısında bulundular.
PKK’nın KYB bölgesindeki faaliyetleri bazı KYB yetkililerini gerçekten kaygılandırıyor. Ancak KYB’de durumlar o kadar karışık ki partinin herhangi bir adım atması imkânsız olabilir. PKK ve Öcalan yanlısı duvar yazıları bugün Süleymaniye’de sık rastlanan bir görüntü.
PKK çektiği görüntüleri yayınlayacak olursa Erdoğan, Türk istihbarat tarihinin belki de en utandırıcı fiyaskolarından birini üstlenmek zorunda kalacak. Bağımsızlık referandumuna hazırlanan Iraklı Kürtlere gelince PKK’nın bölgede yaptıklarından doğan istenmeyen sonuçlar onlar için ciddi bir baş ağrısına dönüşebilir.