Suriye, Ürdün ve Irak arasındaki üçgen son aylarda pek çok çatışma, ateşkes, dağılan ve yeni kurulan ittifaklara tanık oldu. Rus medyası da son haftalarda bölgeyi gündemine almış durumda. Bu ilginin sebebi Suriye makamlarının Ürdün’de ABD öncülüğünde Suriye’nin güney bölgelerini ve Dara’yı işgal etme planları yapıldığına dair ısrarlı iddiaları. Şam böyle bir girişimi saldırı olarak göreceğini söylüyor.
Rusya’daki kimi sertlik yanlıları bu gelişmelere Batı komplosu gözüyle bakarak Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a verilen desteğin artırılması gerektiğini savunuyor. İddiaları tetikleyen gelişmelerden biri Ürdün’de ABD ordusunun desteği ve 20 ülkenin katılımıyla 7-18 Mayıs tarihleri arasında düzenlenen yedinci olağan Hevesli Aslan tatbikatı oldu.
İkinci gelişme ise “işgal” iddialarına ilişkin bir Lübnan gazetesinde yayımlanan haberdi. Haberde “saldırgan” tarafın Suriye’nin El Bukamal bölgesine (Irak’ın El Kaim kenti yakınlarındaki) ilerleyeceği ve Dara ile Kuneytra’yı Ürdün’ün nüfuz alanına katacağı, hatta Suveyde ve Dürzi bölgelerinin de alınabileceği iddia edildi. İddialara göre, operasyonun boyutları Türkiye’nin düzenlediği Fırat Kalkanı Harekâtı’nın boyutlarını bile aşacaktı.
Amman nihayet işgal iddialarını yalanladı ve Moskova’daki kimi çevreler bunu Ürdün’ün Amerikan baskıları karşısındaki “metaneti” olarak yorumladı.
Şam’ın açıklamalarının güçlü bir propaganda etkisi yarattığı görülüyor. Şam yönetimi muhaliflerin Kalamun’un doğusunda İslam Devleti’yle mücadelede kazandıkları başarıyı etkisiz hâle getirmeye çalışıyor. Esad yönetimi, silahlı güçler, ulusal savunma ordusu ve Şii milisleri kullanarak Kalamun’un doğusuna ve Deyrizor’un batısına saldırmayı ve hem Kalamun’un doğusundaki hem de Ürdün sınırındaki muhalif saflarını dağıtmayı amaçlıyor. Rejim ABD güçlerinin Suriyeli milisleri eğittiği El Tanıf’a da ulaşmaya çalışıyor. Irak sınırında olan El Tanıf Ürdün’e oldukça yakın.
Aslına bakılırsa İngiltere, ABD ve Ürdün’ün Suriye’yi kuzeyden ve güneyden işgali uzun zaman önce zaten gerçekleşti. El Tanıf’ta koalisyona bağlı eğitmenler ve özel harekât birlikleri muhaliflerle birlikte hareket ederek Amerikan ve İngiliz özel kuvvetlerinin konuşlandığı Ürdün sınırındaki yakın bir bölgeye 10-15 kilometrelik bir tampon bölge kurmuş durumdalar. Hatta 2016 yazında ABD’ye bağlı helikopterler El Bukamal bölgesindeki İD militanlarına karşı taktiksel saldırı operasyonları da düzenlediler ama operasyonlar başarıya ulaşmadı. Başarısızlığın sebebine ilişkin farklı iddialar söz konusu. Bunlar arasında İslamcı militanların Yeni Suriye Ordusu’nu (YSO) arkadan vurmak için Suriye-Irak sınırında yer altı tünellerini kullanmaları ve YSO içindeki Şehit Ahmet El Abdo savaşçılarının ve yerel aşiretlerin ABD destekli “kurtarıcıları” desteklemedikleri de var. Tüm bunlar Yeni Suriye Ordusu’nun dağılmasına yol açtı ve dağılan gruplar Şehit Ahmet El Abdo, Ceyş Usud El Şarkiya ve Suriye çölünde Muhanned Ahmed El Talla liderliğinde faaliyet gösteren bireysel militanlardan oluşan Komando Devrimi isimli yeni bir ittifak kurdu.
El Bukamal önemli bir kapı konumunda ve kontrol altına alınması hem ABD hem de Ceyş Usud El Şarkiya gibi örgütlerin menfaatine. ABD’nin hedefi El Bukamal’ı ele geçirerek burada sınır kontrolü için bir askeri üs oluşturmak. Bu fikri Amerikalı uzmanlar da uzun zamandır dile getiriyor. Ceyş Usud El Şarkiya ise kaybettiği toprakları geri kazanmak için bölgeyi ele geçirmek istiyor. Zira örgüt içinde yüzlerce Deyrizorlu militan bulunuyor. Ürdün’deki Askeri Harekât Merkezi militanlara İD’le mücadele için aylık 150 dolar maaş ödüyor.
Öte yandan, ABD ve müttefiklerinin askeri bakımdan Dürzi bölgeleri de dâhil tüm “güney üçgeni”ni niçin istediklerini anlamak güç. Bu bölgenin ele geçirilmesi için Dara ve Suveyde’de faaliyet gösteren ve Komando Devrimi’ne bağlı olmayan Güney Cephesi’nin de devreye girmesi gerekiyor.
Komando Devrimi ile rejim güçleri arasındaki çatışmalar ise sürüyor. Ceyş Usud El Şarkiya hava saldırılarına misilleme olarak hükümet yanlısı güçlerin mevzilerinı top atışlarıyla vuruyor. Ürdün 10 Mayıs’ta Suriye’ye ait bazı insansız hava araçlarını düşürdü. 13 Mayıs’ta Suriyeli örgütün saflarında Sovyet yapımı Strela-10 SAM uçak savar füzeleri görüldü. Bu uçaksavarların psikolojik bir caydırıcılık amacıyla ortaya çıkarıldığı düşünülüyor. El Tanıf’ta hükümet yanlısı güçlerle muhalifler arasındaki mesafenin yaklaşık 70 kilometreye kadar düştüğünü belirten Talla şöyle diyor: “Bayraklarını görebiliyoruz. Onlar saldırırsa biz de karşılık vereceğiz”.
Dolayısıyla Şam, Ürdün’de konuşlu Batı koalisyonunun işgal hazırlığı içinde olduğunu iddia ederek Kalamun’un doğusundaki muhaliflerle El Tanıf’taki muhaliflerin arasındaki bağlantıyı koparmayı ve Şam-Bağdat otoyolu üzerindeki Deyrizor’a ilerlemeyi amaçlıyor. Şam’ın iddialarını desteklemek için yayımladığı İHA görüntüleri rejime ait zırhlı araçların Suriye sınırından 70 kilometre kadar uzakta olduğunu gösteriyor.
Hükümet yanlısı basın Irak’la ticari ilişkilerin geliştirilmesi için bu hamlelerin gerekli olduğunu savunuyor. Fakat İD’in El Tanıf’ın karşısındaki Anbar da dahil Irak’ın dört bir yanında sürekli saldırılar düzenlediği düşünüldüğünde orta vadede herhangi bir ticari ilişki geliştirmek mümkün değil. El Tanıf’ta ABD ve İngiltere özel kuvvetleriyle aynı bölgede faaliyet gösteren bir isyancı grubunun yanı sıra sınırın Ürdün tarafında 75 bin kişilik El Rukban mülteci kampı da yer alıyor. Ürdün’ün Suriye sınırındaki Mafrak vilayetinde bulunan bir hava üssünün ise Deyrizor’daki muhalifleri desteklemek için düzenlenecek hava operasyonları için yakında faal hale geçmesi muhtemel.
Suriye güçlerinin Ürdün ile Irak arasında kalan böylesi kritik bir mahalleden vazgeçmeyecekleri aşikar. Ancak topyekûn bir şekilde El Bukamal’a ilerlemek Suriye güçlerini hem isyancıların hem de İD’in saldırılarına açık hale getireceği için bu oldukça zorlu bir hedef.
Hükümet yanlısı grupların Palmira’daki güçlerle birleşip Kalamun’un doğusuna saldırmaları muhtemel. Bu ateşkesin ihlali anlamına gelse de rejim güçlerinin gerekçesi hazır: Muhaliflerin elindeki bu bölge Kazakistan’ın Astana kentinde imzalanan ilk belgedeki “güvenli bölgeler” arasında yer almıyordu. Şam ve İran bu senaryoda saldırganları yine “El Kaide bağlantılı teröristler” olarak lanse etmeye çalışır.
Ne var ki, Suriye’den Irak’a bir “Şii koridoru” kurma çabaları sadece ABD-Rusya görüşmelerini yoldan çıkarmakla kalmaz aynı zamanda Körfez devletlerini de misillemeye sevk eder. Bu olası gelişmelerin hiçbiri de siyasi çözüme hizmet etmez.