KAHİRE — Geçen ay Çeçenistan’da düzenlenen bir İslam Konferansı, Suudi Arabistan’da yaygın olan Selefi ve Vahhabi akımlarının Sünniliğin dışında olduğunu ima eden bir sonuç bildirgesiyle kapandı. Konferansa temsilci gönderen Mısır’daki El Ezher, Suudi Arabistan’dan gelen sert tepkiler üzerine toplantıyla arasına mesafe koymaya çalıştı.
Çeçenistan’ın başkenti Grozni’de “Sünniler Kimdir?” başlığıyla 25-27 Ağustos’ta düzenlenen konferansa El Ezher Baş İmamı Ahmed El Tayyip ve geniş bir Mısır heyeti katıldı. El Ezher yetkilileri konferansta önemli bir rol oynamadıklarını söylerken olup bitenlerin nasıl sonuçlar doğuracağı, bilhassa Riyad-Kahire ilişkilerinin nasıl etkileneceği henüz net değil. Suudi Arabistan, 30 Haziran 2013 devriminden bu yana Mısır Cumhurbaşkanı Abdül Fettah El Sisi’nin en önemli destekçilerinden biri.
6 Eylül’de basına açıklama yapan El Ezher’in iki numaralı ismi Abbas Şuman El Ezher’in konferansın organizatörleri arasında olmadığını, konferans etkinliklerinde ve hatta sonuç bildirgesinde yer almadığını belirtti. El Ezher adına katılımın Tayyip’in açılışta yaptığı ve hiçbir eleştiri almayan konuşmasından ibaret olduğunu vurguladı. Şuman’a göre konferansın organizatörleri sonuç bildirgesini Tayyip’in sözleri doğrultusunda hazırlasaydı bu tartışmalar hiç yaşanmayacaktı.
Tayyip, 25 Ağustos’taki açılış konuşmasında Sünnilerin Eşariler, Maturidiler ve Selefilere atfen ‘Ehl-i Hadis’ten oluştuğunu belirtmişti. Sonuç bildirgesinde ise Sünnilerin tanımı “İnanç açısından Eşari, Maturidi olanlar, fıkıh açısından dört fıkıh öğretisini (Hanefi, Maliki, Şafi, Hanbeli) takip edenler, ahlak ve iffet açısından da halis tasavvufu benimseyenler” şeklinde yapıldı.
Bildirgede ayrıca konferansın “aşırıcıların bu sıfatı ele geçirip tekelleştirme girişimleriyle birlikte Sünnilik kavramını etkileyen keskin ve tehlikeli sapmanın düzeltilmesi” bakımından “önemli ve elzem bir dönüm noktası” olduğu kaydedildi. Başlıca İslam okulları da El Ezher Üniversitesi, Fas’ın Fes kentindeki El Karaviyin Üniversitesi, Tunus’taki El Zeytune Üniversitesi ve Yemen’deki El Hadramevt Üniversitesi gibi eski, saygın kurumlarla sınırlı tutuldu, Rusya Federasyonu’nda bulunan dini kurumlara da atıf yapıldı.
Suudi Arabistan’ın Kıdemli Âlimler Konseyi konferansın tavsiyelerine tepki gösterdi ve bunları “İslam mezhepleri arasında bölünmeyi kışkırtan çağrılar” olarak niteledi, bu tarz yaklaşımların Müslümanları birleştirmediğini, aksine böldüğünü kaydetti. Konseyin 2 Eylül tarihli açıklamasında şu ifadeye de yer verildi: “Yaşanan kriz ve trajedilerin belli siyasi eğilimler veya entelektüel aidiyetler adına kullanılması ne uygar ne akıllı ne de sağduyulu bir davranıştır.”
El Ezher Üniversitesi’nde karşılaştırmalı fıkıh hocası olan Ahmed Kerime, aşırıcıların tekelleştirmeye çalıştığı “Ehl-i Sünnet” kavramına sahip çıkması bakımından konferansı genel anlamda olumlu karşılıyor. Al-Monitor’a konuşan Kerime, Selefilerin El Ezher tarafından da benimsenen Eşari itikadının takipçilerini dışlayarak gerçek Sünniliğin tek temsilcisi oldukları fikrini yaymaya çalıştıklarını vurguladı ve ekledi: “Hatta daha da ileriye giderek (Suudi Dünya Müslüman Gençlik Meclisi tarafından basılan) Çağdaş Dinler, Mezhepler ve Fırkalar Ansiklopedisi’nde bizleri dinsiz saydılar.”
Kerime, El Ezher müfredatına göre “Sünni” kavramının İmam Ebu Mansur El Maturidi’nin takipçileri yanı sıra aslen İmam Ebu El Hasan Eşari’nin takipçileri için kullanıldığını belirtti. “Çeçenistan’daki konferans bunu tekrar yerli yerine oturtmak, Sünnilerin Eşariler olduğunu ortaya koymak için düzenlendi.” şeklinde konuşan Kerime, El Ezher’in konferansa mesafe koyan açıklamayı toplantıda mezhepçilik yapıldığı algısını düzeltmek için yayımladığını söyledi.
Konu Twitter’da da ses getirdi. “Kıdemli Âlimlerin Açıklaması Beni Temsil Ediyor” etiketiyle başlayan paylaşımlar Suudi Arabistan’da hızla en çok konuşulan konular arasına girdi ve bu etiket altında 10 binden fazla tweet atıldı. Paylaşımda bulunanların birçoğu, Konsey’in açıklamasını desteklerken Çeçenistan’daki konferansın başlığı ve amaçlarına tepki gösterdi. Kimilerine göre konferans Rusya’nın Suudi Arabistan’a verdiği bir mesajdı. Kimi kullanıcılar ise çatışmadan kaçınma çağrısı yaparak bölgedeki siyasi krizlerin öğreti ve mezhep çekişmesine dönüşmemesi gerektiğini söylediler.
Öte yandan “Çeçenistan Konferansı” etiketiyle paylaşımda bulunan bir başka kesim de toplantıdan övgüyle söz etti, bunu terörle mücadelede doğru yönde atılmış bir adım olarak gördü.
Suudi gazeteci yazar Muhammed El Şeyh ise yine Twitter’dan şu mesajları paylaştı: “Tayyip’in (…) Grozni’deki konferansa katılması bizi Mısır’a karşı tavır değiştirmeye zorlayacak. Ülkemiz her şeyden önemlidir, Sisi’nin cehenneme kadar yolu var. (…) Müslüman Kardeşler ve Selefiler ortak düşmanımız olduğu için Sisi’ye destek vermiştik ama (Mısır) Grozni’de bize sırt çevirdi. O yüzden bırakın ne hâlleri varsa görsünler.” Konferansın Suudi Arabistan’ı hedef aldığının aşikâr olduğunu savunan Şeyh, El Ezher’in toplantıya katılmış olmasının Riyad’ın “komploculara” karşı hızla ve kararlı şekilde harekete geçmesini gerektirdiğini söyledi.
Grozni’de Tayyip’e eşlik eden heyet üyelerinden eski Mısır Baş Müftüsü Ali Cuma’ya göre Selefilik dini yorumlar bakımından Arapça “ata” anlamına gelen ve Müslümanların ilk üç nesli için kullanılan “selef” kavramıyla çelişiyor. Ocakta verdiği televizyon mülakatında Selefiliğin tekçi bir anlayış benimsediğini ve buna uymayan her şeyi geçersiz saydığını vurgulayan Cuma, bu katı yorumun İslam Devleti gibi radikal grupların yükselişine yol açtığını belirtti. Selefiliği sık sık hedef almasıyla tanınan Cuma, Müslüman dünyasında Selefilerin sadece %3’lük bir kesim olduğunu, büyük çoğunluğun ise Eşarilerden oluştuğunu söyledi.
El Ahram Siyasi ve Stratejik Çalışmalar Merkezi’nde uluslararası ilişkiler uzmanı olan Said El Lavendi, bu tartışmanın Kahire-Riyad ilişkilerini etkilemeyeceğine inanıyor. Al-Monitor’a konuşan Lavendi, iki ülke arasında bölgesel sorunlara yaklaşım bakımından bazı “taktiksel farklılıklar” bulunduğunu ama ikili ilişkilerin Tayyip’in Grozni’deki konferansa katılımından etkilenmeyecek kadar güçlü olduğunu kaydetti. Lavendi ayrıca Baş İmam’ın toplantıya sadece Mısır’ı temsilen değil genel olarak İslam dünyasını temsil eden bir imam olarak katıldığını savundu.
Arap Siyasi ve Stratejik Çalışmalar Merkezi Başkanı Muhammed Sadık İsmail de aynı görüşte. Al-Monitor’a değerlendirmede bulunan İsmail, iki ülke arasında ortak menfaatler gibi bağlayıcı faktörler bulunduğunu vurgulayarak şöyle dedi: “Konu Suudi dış politikası için önemli olsa da ilişkilerde bu tip bir dini konu nedeniyle ciddi gerilim yaşanması zor.”
İsmail, Sisi’nin 30 Haziran devrimiyle iktidara gelmesinden bu yana Suudi-Mısır ilişkilerinin istikrarlı seyrettiğini ve Suriye krizi gibi bölgesel konularda var olan görüş ayrılıklarından etkilenmediğini vurguladı. Mısır Suriye krizinde siyasi çözümü savunurken Suudi Arabistan askeri çözümden yana.
İsmail’e göre ilişkileri güçlendiren faktörlerden biri Yemen krizinde iki ülkenin eş güdüm hâlinde olması. Devlet Başkanı Abid Rabbo Mansur Hadi yönetimini meşru hükümet olarak gören ve bu hükümeti iktidara iade etmek gerekçesiyle Yemen’e askeri müdahalede bulunan Suudi önderliğindeki Arap koalisyonunda Mısır da yer alıyor.