Türkiye’nin dış politikası “komşularla sıfır sorun” noktasından “değerli yalnızlık” noktasına savrulurken, sınır komşuları ve Rusya’da kaybedilen pazarları telafi arayışlarında Afrika “can simidi” haline geldi. Ocak 2015’te Doğu Afrika’da Etiyopya, Cibuti ve Somali’ye giden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 28 Şubat-3 Mart 2015 tarihlerinde Batı Afrika’da Fildişi Sahili, Gana, Nijerya ve Gine’ye resmi ziyarette bulundu. Geziye 150 iş adamı katıldı.
Peki, Türkiye’nin Afrika’da altyapısı var mı? Dışişleri Bakanlığı’nın resmi internet sitesinde verilen bilgi özetle şöyle: “2008 yılında 49 Afrika ülkesinin katılımıyla İstanbul’da 1. Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi düzenlendi. Bu zirvede yol haritası oluşturuldu. Daha sonra İstanbul ve Adis Ababa’da toplantılar yapıldı. Ekvator Ginesi’nin başkenti Malabo’da Kasım 2014’te gerçekleştirilen 2. Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi ile 2015-2019 dönemine ilişkin Ortak Uygulama Planı kabul edildi. Afrika’daki Büyükelçilik sayısı 12’den 39’a yükseltildi. Türkiye ile 38 Afrika ülkesi arasında Ticari ve Ekonomik İşbirliği, 17 ülkeyle Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması, 8 ülkeyle Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi anlaşmaları imzalandı. Ayrıca 19 Sahraaltı Afrika ülkesinde İş Konseyleri kuruldu. Türkiye, Ocak 2013’te Afrika Kalkınma Bankası’nın üyesi oldu.”
Afrika kıtası ile ticaret hacmi 2003 yılında 5.47 milyar dolar düzeyindeyken, 2014 yılında 4 kat artışla 23,4 milyar dolara ulaştı. İhracat 2.13 milyar dolardan 13,7 milyar dolara, ithalat ise 3.34 milyar dolardan 9,6 milyar dolara çıktı. Türkiye’nin Afrika kıtasına doğrudan yatırımları 2014 sonu itibariyle 6 milyar doları aştı. Ayrıca Türkiye Afrika ülkelerine 2012 yılında 772 milyon dolar, 2013 yılında 783 milyon dolar “kalkınma yardımı” yaptı.
Afrika ile ihracat ve ithalat toplamının 23 milyar dolar civarında bulunması büyük bir ticaret hacmi gibi görünse de, bu rakamın 49 ülkeyi kapsadığı düşünüldüğünde o kadar büyük olmadığı açıkça görülebilir.
Peki, Türkiye bu pazarda ne arıyor? Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Hüseyin Yayman, geçen yıl Cumhurbaşkanı’nın gezisine katıldıktan sonra soruyu şöyle yanıtlamıştı: “Türkiye Afrika kıtasında geçmişiyle yüzleşip yeni bir dış politikanın test sürüşünü yapıyor. Türkiye laik demokrasisiyle model oluyor. Türkiye dünyaya açılırken iç sorunlar önemini yitiriyor. Jeo-stratejistler 21. Asrın Afrika yüzyılı olacağını söylüyorlar. Türkiye aslında Kara Kıtada kendi tarihini ve yeni geleceğini arıyor.”
Hüseyin Yayman’ın “laiklik” vurgusu Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında da yer alıyor. İç politikada laikliğe yönelik olumlu mesajlar vermekten kaçınan Hükümet ve çevresindekilerin Afrika ülkelerinde bu vurgu üzerinden zemin kazanmaya çalışması ironik.
Güncel soru şu: Afrika’daki pazar payı, sınır komşularındaki ve Rusya’daki kaybı karşılayacak kadar artırılabilir mi?
Cumhurbaşkanının ziyaret ettiği Nijerya ile ihracat ve ithalatımızın toplamı 2015 yılının Ocak-Ekim döneminde 426 milyon dolar. Fildişi Sahili ile 2015 yılı ticaret hacmi 390 milyon dolar, Gana ile 399 milyon dolar.
Bu pazarlarda yüzde 100 artış sağlansa bile toplamda 3 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaşılamıyor. Oysa Türkiye’nin 2015 yılında sadece sınır komşusu İran’daki pazar kaybı, hedeflenen rakamın 25 milyar dolar gerisinde.
Geçen yıl Irak pazarında yaklaşık 2 milyar dolar, Rusya pazarında yaklaşık 2,5 milyar dolarlık kayıp var. Rusya pazarında 2015’te yüzde 39 olan kayıp oranı bu yılın ilk 2 ayında yüzde 60’a ulaştı.
Al-Monitor’a konuşan Hazine ve Dış Ticaret eski Müsteşarı, CHP Milletvekili Faik Öztrak, bir başka noktaya dikkat çekti: “Pazar çeşitlendirmesi önemli ama yeterli değil. Türkiye’nin ne ürettiğine bakmak lazım. İhraç mallarının teknolojik seviyesi düşüyor. İleri teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ihracatı içindeki payı 2002 yılında yüzde 6,2 iken bu oran 2016 Ocak ayı itibariyle yüzde 3,2’ye düşmüştür. Yani Türkiye ‘yükte hafif pahada ağır ürünleri’ ihraç edememekte, bu nedenle düşük teknolojili ürünleri satabileceği pazarlara yönelmek zorunda kalmaktadır.”
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı Ömer Cihat Vardan ise “Çin, ABD ve Avrupa ülkeleri buralarda çok yol aldılar. Bizim bu saatten sonra daha hızlı hareket etmemiz gerekir” dedi. Vardan, Fildişi Sahilinde maden, enerji ve inşaat alanlarında 46 milyar dolarlık yatırım hacmi bulunduğuna dikkat çekti. Cihat Vardan, ülkelere göre iş imkânlarını şöyle sıraladı: “Nijerya 200 milyona yaklaşan nüfusuyla Türk ihraç ürünlerine büyük ihtiyaç duyuyor. Türk tekstil ürünlerine rağbet yüksek. Her hafta bavul ticaretiyle 70 ton ürün gidiyor. Fildişi Sahili ise 2016’da yüzde 10’a yakın büyüme hedefliyor. Hâlihazırda burada 25 Türk firması aktif. Yatırımların önemli kısmı inşaat sektöründe. 400 bin adet konut açığı mevcut. Türk müteahhitlerine olumlu yaklaşılıyor. Gana’da ise sanayi sektörü tarıma kıyasla daha hızlı büyüyor. Kalkınma ajandasında enerji sektörü ilk sırada.”
DEİK’e göre, Gana’da demiryolu, yenilenebilir enerji, turunçgiller alanında fırsat var. Fildişi Sahilinde ise Türk müteahhitlerin Fransız ve Çinlilerle rekabet etmesi gerekiyor.
Türkiye sınır komşularındaki pazarları kaybederken, büyük umutlar beslenen Afrika pazarının binlerce kilometre uzakta olduğunu hatırlamak gerekir. Dünyanın en yoksul, en az alım gücüne sahip insanlarının yaşadığı uzak Afrika ülkelerine yapılacak ihracatla komşulardaki kaybı telafi etmek zor. Kaldı ki, kıtaya hâkim olan Çin’in ucuz malları ile rekabet gerekiyor. Özetle; ticaret fazla umut vermiyor, ama uzun vadede müteahhitlik sektörü ve yatırımcılar Afrika pastasından pay kapabilir.