AMUDA, Suriye — Suriye’yi ve özellikle Kürt bölgeleri kasıp kavuran savaş devam ederken Kürtler arasındaki iç kavgalar da Kürt-Arap çatışması da sürüyor. Ayaklanma beşinci yılına girerken Humus ve Hama gibi bölgeler virane hâline geldi, halkları da ya sürüldü ya kaçmak zorunda kaldı.
Rojava adıyla da bilinen Kürt bölgeleri, büyük çalkantılar ve krizin kendilerine de sıçramasına rağmen rejim idaresinden kalan altyapı ve kurumlarını genel olarak korumayı başardı.
Halep Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan Ekrem Heso şu an Cezire kantonunun başbakanı konumunda. Amuda’da ulaştığımız Heso, Kürt halkının karşılaştığı sorunları, Kürt bölgelerinde güvenliği korumak adına yapılan fedakârlıkları Al-Monitor’a anlattı. Mülakatın metni şöyle:
Al-Monitor: Sahadaki mevcut durumu anlatabilir misiniz? Başlıca paydaşlar kimlerdir? Tek başına mı hareket ediyorsunuz, yoksa ortaklarınız var mı?
Heso: Araplar ve Süryaniler dâhil Rojava’daki tüm halklar Kürt önderliğindeki ortak demokratik özerk yönetimde temsil ediliyor. Rojava’daki mevcut durum budur. Özerk yönetim, bir öz savunma görev gücünün yanı sıra kamu hizmetleriyle askeri birimleri de kapsıyor. Bu ulusal yapı hem içeride hem dışarıda etkili oldu, kuruluşundan itibaren iki yıl içinde birçok zorluğun üstesinden geldi. Bu dönem boyunca öncü bir rol üstlendi ve yeni bir Suriye’nin inşası için bir formül ortaya koydu. Burada halkların tarihsel ve coğrafi gerçekleri üzerine kurulu federal bir Suriye’den bahsediyoruz.
Al-Monitor: Mevcut koşullar altında bölgenizdeki kontrolü nasıl sürdüreceksiniz?
Heso: Özerk yönetim silahlı güçlerine güveniyor. Bu güçler kurtardıkları bölgeleri de koruyabiliyor. Başlıca sıkıntımız artan yük karşısında mali destek ve hizmetlerin yetersizliğidir. Kurtardığımız bölgelerde de etnik kimliğe bakılmaksızın halkın günlük gereksinimleri ve tıbbi hizmetler özerk yönetim tarafından sağlanıyor.
Al-Monitor: 12 Aralık 2015’te düzenlenen Riyad Konferansı öncesinde, 8-9 Aralık’ta Suriye Ulusal Demokratik Konseyi (SUDK) kuruldu. Bu yapının amacı nedir?
Heso: SUDK, sahada siyasi ve askeri kararları belirleyen kilit oyuncular arasındaki müzakereler sonucunda ortaya çıktı. SUDK Riyad Konferansı’na katılmış olsa da bu konferans farklı bir yapı. Zira o, Suriye halkının genel menfaatleriyle örtüşmeyen belli bölgesel gündem ve çıkarlara hizmet ediyor. Seçilmiş konseyde Riyad Konferansı’na katılan taraflar yer alıyordu. Kaldı ki müzakere heyetinin oluşumuna açıkça müdahale edildi ki bu da konferans kararlarının ne kadar anlamsız olduğunu gösteriyor. Riyad’da alınan kararlardan hiçbiri uygulamaya konmadı ki bu kararlar zaten Suriye halkına hizmet etmiyor.
Al-Monitor: Cenevre-3’e katılma talebiniz reddedildikten sonra hedefiniz şimdi nedir? Sizce bu talebiniz niçin reddedildi?
Heso: Suriye’de siyasi çözüm öngören her türlü konferansı destekleriz ama bazı temel ilkelerimiz doğrultusunda. Cenevre-3’ten dışlanmamız Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın yanı sıra Suriye Ulusal Devrimci ve Muhalif Güçler Koalisyonu’nda yer alan bazı grupların baskısı sonucunda oldu. Cenevre-3’ten gerçekten fayda sağlayacak taraflardan birinin özerk yönetim olduğu söylenebilir. Nitekim kimi uluslararası taraflar bizim katılmamız için ısrarcı oldu ki bu aslında bizim için önemli bir başarıdır. Burada Rusya ve ABD’yi kastediyorum. ABD’nin desteği olmasaydı Cenevre Barış Görüşmeleri’nden bir gün sonra Rojava’daki üst düzey görüşmeler gerçekleşmezdi. ABD Özel Temsilcisi Brett McGurk başkanlığında Rojava’ya gelen heyette Suriye ve Irak’ta İslam Devleti’yle mücadele eden uluslararası koalisyonun komutanı, İngiliz ve Fransız özel kuvvetlerinin komutanları gibi askeri yetkililer vardı. Üst düzey bir heyetti ve iki gün boyunca görüşmeler yaptı. Ayrıca özerk yönetimin koordinasyon birimiyle yapılan toplantı tam bir gün sürdü. Toplantılarda özerk yönetimin Suriye için çözüm olarak önerdiği federal sistem ve yeni bir toplumsal sözleşme konusu görüşüldü. Söz konusu federal devlet, halkların ve özellikle Kürtlerin tarihsel ve coğrafi gerçekleri temelinde kurulmalı.
Al-Monitor: Kürdistan’ın Suriye kısmında Rojava’daki kontrolünüzü güçlendirirken halkın ihtiyaçlarını nasıl karşılamayı düşünüyorsunuz? Madaya’da yaşananların tekrarını önlemek için fiyat artışlarının etkisini nasıl hafifleteceksiniz?
Heso: Türk hükümeti, izlediği politika gereği ve Kürt bölgelerinde Türkiye’nin yardımıyla kurulan İD’in başarısızlığı nedeniyle bize haksız bir abluka uyguluyor. Ayrıca Başur’daki, yani Irak Kürdistanı’ndaki kardeşlerimiz de kimi konulardaki görüş ayrılıkları nedeniyle bize abluka uyguluyor, başka bazı engeller çıkarıyor. Ancak Rojava’da güçlü bir yapılanmaya sahibiz. Özerk yönetim olarak Rojava’daki emekçilerle beraber bunca zarar gören altyapıyı ayağa kaldırmaya çalışıyoruz. Fiyat artışları ve hayat pahalılığına gelince bu problemin Orta Doğu genelinde yaşandığını anımsatmak gerekir. Başlıca sebep ABD dolarının değer kazanmasıdır.
Al-Monitor: Irak Kürdistanı ve Türk hükümetiyle herhangi bir siyasi ilişkiniz var mı?
Heso: Özerk yönetim kurulduğundan beri Başur halkına dostluk elimizi uzatıyoruz. Kendimizi onlarla aynı halkın, aynı coğrafyanın parçası olarak görüyoruz. Ancak Rojava’daki siyasi durum ve Kürt partileri arasındaki ilişkiler bakımından alınan bazı tutumlar kaçınılmaz olarak görüş farklılıklarına yol açıyor. Farklılıklardan kasıt ihtilaf değildir. Rojava ile Başur arasında herhangi bir kavga yoktur, sadece belli konularda görüş ve yorum farkları söz konusudur. Daha iyi ilişkiler kurmak adına önümüzdeki engelleri aşmak için elimizden geleni yapıyoruz.
Türk hükümetine gelince özerk yönetim iyi komşuluk politikası kapsamında Türk kardeşlerimize elini uzattı. Türkiye’nin Rojava ve Suriye’ye yönelik müdahalelerine rağmen özerk yönetim Türk halkıyla iyi ilişkiler içinde olmayı arzuluyor. Türk halkı, komşuluk ilişkilerimizi zedeleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yönetimine daha fazla baskı uygulamalı.
Al-Monitor: Cenevre-3’ün ertesinde Rojava’ya giden ABD heyetinden önce eski Fransız Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner de dâhil başka Batılı ziyaretçileriniz de oldu. Bu bağlamda Avrupa ve ABD ile stratejik ilişkilerinizin özü nedir?
Heso: Rojava devrimi patlak verdiğinden beri sınırlarında bir Kürt oluşumu istemeyen Türkiye gibi bazı bölgesel ülkeler ve hatta demokrasi isteyen ama kendisi demokratik olmaktan çok uzak olan Suriye muhalefeti tarafından sistematik şekilde dışlandığımızı görüyoruz. Ancak Rojava halklarının Kürt önderliğindeki mücadelesi tüm Suriye halkı için yeni bir federal sistem hedefiyle Orta Doğu’da demokrasinin gerçek savunucusu olarak uluslararası meşruiyet kazandı. Dolayısıyla Avrupa ve uluslararası koalisyonla ilişkilerimiz Suriye’de demokratik bir yönetimin kurulması, İD’in bertaraf edilmesi, Suriye’deki tüm halkların ve özellikle Kürtlerin haklarına kavuşacağı yeni bir Orta Doğu düzeninin kurulması gibi ortak menfaatlere dayanıyor.
Al-Monitor: Bölgenizi tek başınıza, Kürt Ulusal Konseyi’nden (KUK) bağımsız olarak yönetebiliyor musunuz? Aranızda ilişkiler veya görüşmeler var mı?
Heso: KUK, Rojava Kürtlerinin bir bölümünü kapsayan siyasi bir şemsiyedir. Ancak kimi siyasi gruplar konseyden faydalanmaya kalktı, konseyin isminin ve statüsünün içini boşalttı, siyasi karar sürecini gasp etti. Öte yandan demokratik özerk yönetim şu an sahip olduğumuz her şeyi KUK’tan bağımsız şekilde halkın desteğiyle, Halk Savunma Birlikleri, Kadın Savunma Birlikleri ve Asayiş’teki kahramanların savaş alanındaki tarihi direnişi ve özverisiyle kendi gücünü kullanarak inşa etti. Dolayısıyla demokratik özerk yönetim halkıyla birlikte sadece Rojava’yı değil, tüm Suriye’yi yönetmeye muktedirdir.