Filistin Yönetimi 1994’te Oslo Anlaşması gereğince kurulduğunda uluslararası toplum ona mali ve ekonomik destek taahhüdünde bulunmuştu. Bu yardımlar o günden bu yana 17 milyar dolara ulaştı. Paranın büyük bölümü Filistin hükümetinin bütçesini desteklemeye ayrıldı, bu bütçeyle de öncelikle Filistin Yönetimi memurlarının maaşları ödendi. Filistin Yönetimi’nin kuruluşundan 20 yıl sonra memur sayısı bugün 180 bini aşıyor.
Filistin Başbakanı Rami Hamdullah 16 Şubat’ta bağışçı ülkelerden gelen yardımların 2015’te yarı yarıya azaldığını açıkladı. Yani dış desteğin çarpıcı şekilde düştüğü anlaşılıyor ki normalde Filistin bütçesinin yüzde 37’si bu yardımlardan oluşuyor. Filistin Ekonomik Politikalar Araştırma Enstitüsü’nün ocak 2016 tarihli mali raporuna göre geri kalan kaynaklar İsrail üzerinden gelen vergi gelirleri ve gümrük harçlarından oluşuyor.
Filistin Maliye Bakanı Şükrü Bişara da 2 Şubat’ta Filistin Yönetimi’ne sağlanan dış desteğin giderek azaldığını belirtti. 2007-2012 döneminde yılda yaklaşık 1,2 milyar doları bulan yardımlar 2013-2014 döneminde 200 milyon dolar azaldı. Bişara, 2015’te de sert bir düşüşün yaşandığını ve rakamın 800 milyon doların altına indiğini kaydetti. Bakana göre Arap ülkeleri arasında en büyük yardımı toplam 241,6 milyon dolarla Suudi Arabistan yaptı, ikinci sıradaysa 52,8 milyon dolarla Cezayir yer aldı. Öte yandan Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, ABD ve Dünya Bankası 2015’te Filistin bütçesine hiçbir katkıda bulunmadı.
Al-Monitor’un 2016 bütçe raporlarında yaptığı incelemeye göre Filistin Yönetimi’ne 2015’te gelen dış yardımlar 750 milyon dolar düzeyinde kaldı.
Eski Planlama ve Çalışma Bakanı Samir Abdullah konuya ilişkin Al-Monitor’a şu bilgileri verdi: “Filistin Yönetimi, uluslararası toplumun yardımları tümden kesmesi gibi bir durumla karşı karşıya değil. Ancak kademeli kesintiler oldu, bağışçı ülkeler verdikleri yardımı her sene belli oranda azalttı. Örneğin ABD yardımları yılda 400 milyon dolardan neredeyse sıfıra indi. Arap ülkelerinden daha önce yılda 500 milyon dolar gelirken, bu rakam 150 milyon dolara kadar düştü. Avrupa Birliği’nin verdiği 500-600 milyon avro (550-660 milyon dolar) ise 300 milyon avroya (330 milyon dolar) düştü.” Bu rakamlar takribidir, bağışçı ülkenin imkânlarına göre her sene değişir.
Yardımların yanı sıra Filistin davasına uluslararası ilgi de azaldı. Uluslararası gündemin üst sıralarına Suriye, Yemen ve Irak’taki savaşlar, yüz binlerce Suriyeli ve Iraklı mültecinin Avrupa’ya akın etmesi çıktı.
Samir Abdullah bu konuda şöyle diyor: “Filistin meselesi ve Filistin-İsrail ihtilafı dünyanın büyük güçleri için stratejik anlamda hâlâ daha önemli görünüyor olabilir ama Filistin Yönetimi’ne yapılan uluslararası yardımlar azalıyor.”
Filistin Yönetimi 18 Ocak’ta 2016 bütçesinin büyüklüğünü 4,25 milyar dolar olarak açıkladı. Vergiler, İsrail’den gelecek gelir transferleri ve yabancı yardımlardan oluşan toplam gelirin 2 milyar doların üzerinde olacağı belirtildi.
Batı Şeria Birzeit Üniversitesi’nde ekonomi dalında öğretim görevlisi olan Nasır Abdül Kerim Al-Monitor’a şu değerlendirmede bulundu: “Filistin Yönetimi’nin dış yardımların azalmasıyla yaşadığı mali kriz yeni değil. Bu durum Filistin Yönetimi’nin kurulduğu günden beri devam ediyor. Filistin Yönetimi neredeyse tamamen dış yardıma bağımlı, 15 yıldır bütçe açıkları veriyor. Ancak bu defa yardımların azalması Filistinliler ile İsrailler arasındaki çatışmadan ve ufukta bir çözümün görünmemesinden kaynaklanıyor. Bu durum Filistin Yönetimi’nin nefesini kesen bir likidite krizine yol açabilir. Belirtmek gerekir ki Avrupa Birliği yıllarca Filistin Yönetimi’nin başlıca finansörü oldu, düzenli mali yardımın yüzde 45’ini sağladı.”
Filistin Yönetimi uluslararası yardımın öylesine değil, İsrail’le barış sürecinin sürdürülmesi beklentisiyle verildiğini çok iyi biliyor. Avrupa’da vergi ödeyen halk Filistinlilere yardımın sürmesi konusunda ikna edilmeli. Dolayısıyla barış süreci tümden sona ererse yardımlar daha da azalabilir.
Ancak işler o noktaya varmadan önce Avrupa ülkelerinin barış sürecinde Filistinlilerle İsrail arasında tüm siyasi seçenekleri deneyip tüketmesi bekleniyor. Yardımları kesme kararı ancak ondan sonra gündeme gelebilir. Nitekim Fransa temmuzda Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında bir zirveye ev sahipliği yapacağını 19 Şubat’ta duyurdu. Bu girişimin amacı barış sürecini canlandırmak ve nisan 2014’te kesilen müzakereleri yeniden başlatmak.
Gazze’yi ziyaret eden Avrupalı bir diplomat kimliğinin gizli kalması kaydıyla Al-Monitor’a şöyle konuştu: “Filistinlilerle İsrail arasında siyasi durumun giderek kötüleşmesi, siyasi bir müzakere sürecinin olmaması nedeniyle AB Filistin Yönetimi’ne mali yardımı kesebilir. Filistin topraklarında güvenliği ve siyasi istikrarı sağlayacak bir barış süreci olmazsa AB öylesine para vermez. Zira Avrupa’nın yardımları Filistin Yönetimi’nin kuruluşundan itibaren bu barış sürecine dayandırılmıştır.”
Dünya Bankası’ndan 12 Şubat’ta yapılan açıklamada barış görüşmelerinde ilerleme sağlanamaması nedeniyle dış yardımların yüzde 60 oranında azaldığı, bunun sonucunda Filistin Yönetimi’nin mali sıkıntı yaşadığı ve ekonomik toparlanmanın yavaş olduğu belirtildi. Uluslararası Para Fonu da aynı gün Filistin Yönetimi’ne sağlanan dış yardımların 2008’deki 2,7 milyar dolar seviyesinden 2015’te 800 milyon doların altına düştüğünü açıkladı.
Gazze’deki Pal-Think Stratejik Çalışmalar Merkezi’nin başkanı Ömer Şaban’ın konuya ilişkin değerlendirmesi şöyle oldu: “AB, Filistin Yönetimi’nin Gazze’deki 70 bin memurunun maaşlarını artık ödemek istemiyordu. Zira Hamas’ın 2007’de Gazze’yi ele geçirmesinin ardından bu memurlar Filistin Yönetimi’nin talimatı doğrultusunda işe gitmemeye başladı. Bu arada uluslararası toplum, bilhassa Belçika ve Hollanda gibi Avrupalı ülkeler Filistin Yönetimi’ne sağladıkları yardımı zaten genel olarak azaltıyordu. Son aylarda Suriye ve Irak’tan binlerce mültecinin akın etmesi de AB üzerinde mali baskıyı artırdı.”
Dünya Bankası geçtiğimiz eylül ayında Filistin Yönetimi’ne dış yardımların azalmaya devam etmesi hâlinde istikrasızlık ve siyasi çatışma riskine dikkat çekmişti. İsrail’le yaşanan çıkmaz Filistin devletinin kuruluşunu engellerse yabancı hükümetler Filistin Yönetimi’ni finanse etme konusunda kendi kamuoylarını ikna etmekte zorlanır. O durumda Filistin Yönetimi de Filistin halkı için yerine getirmesi gereken görevleri, hizmetleri ve idari sorumlulukları yerine getiremez hâle gelir. Bu da onun nihai çöküşünü getirir.