Ana içeriğe atla

Suriye’de bir savaş ağası

Otomobil satıcısı Hatim Ali, Alevileri hedef alan söylemler ve saldırılar üzerine silahlanıp bir savaş ağasına dönüştü. Şimdi Ulusal Savunma Birlikleri’nde 93 adamıyla yönetim için savaşıyor.
DSC_1375.JPG
Oku 

Suriye sahnesinde rejimin yanında milis gücü olarak savaşan Ulusal Savunma Birlikleri muhaliflerin gözünde ‘şebbiha’ adıyla kanlı sarmalın lanetlenmiş kesinini oluşturuyor. Humus’un Akrama mahallesinde fotoğraf ve isim yayımlamamak kaydıyla benimle konuşan bir ‘şebbiha’ neden silahlanıp milis gücüne katıldığını anlattı. Taksiciliği bırakıp silaha sarılması konusunda tetikleyici iki neden sıraladı: Birincisi 17 Nisan 2011'de Zehra semtindeki evine giderken Bab el Tedmur’da durdurulup iki oğlu ve kuzeniyle birlikte satırla öldürülen General Abdu Hudr el Tellavi’in başına gelenler. Uzuvları kesilen Tellavi Alevi’ydi. İkincisi bu cinayetten hemen sonra Zehra’ya giden bir otobüsün Halidiye'den geçerken durdurulup üçü kadın 13 kişinin öldürülmesi ve sağ bırakılan bir kadının çıplak vaziyette sokaklarda yürütülmesiydi. Kurbanların hepsi Alevi’ydi. “Kimse misilleme saldırısında bulunmadı. Aleviler 4 ay boyunca sustu. Aileler Temmuz 2011’de sorumluların bulunması için şikâyette bulundu. Bu olaydan sonra Aleviler kontrol noktaları kurmaya başladı. ‘Vali istifa etmeli’ dediler, vali görevden alındı. ‘Olağanüstü hal yasası kalkmalı’ dediler, kalktı. Yetmedi Haziran 2011'de saat kulesinin yanındaki resmi binalara girdiler. ‘Ya rejim gidecek ya savaş ilan edeceğiz’ dediler. Yolları kesip Alevileri ayırıp götürüyorlardı. İnsanların araçlarına el koyup bombalı eylemlerde kullandılar. Cenazelere ateş açan kendileriydi. El Cezire televizyonu bu planlı saldırıları canlı yayınlıyordu. Kurdukları kontrol noktalarında iki kez onların elinden Sünni Arapların şivesiyle konuşarak kurtuldum. Sünniler de mağdur oldu, onlar da kendi mahallelerinde kontrol noktaları kurdu” dedi. Akrama’da konuştuğum emekli bir albaya göre de 2011’de olaylar başladıktan sonra sadece Eski Humus'ta 900 kişi kaçırıldı. Kaçırılan insanlar Humus'un altındaki tünellerde tutuldu.

Humus’un ardından Tartus’a gittiğimde karşılaştığım bir kişi ‘gazeteci olarak Suriye’de ne aradığımı’ sordu. “Savaşın toplumu ve ekonomiyi nasıl etkilediğini gözlemlemeye çalışıyorum” dedim. “Aradığın yanıt benim” deyip beni Duver Taha Köyü’ndeki villasına davet etti. Villada büyükçe bir salonda bir tarafta Tokyo, Pekin, Moskova gibi şehirlerden getirilmiş biblolar, diğer tarafta silah, mermi, dürbün, telsiz, şarj cihazları… Kendini “Adım Hatim Ali Steyti. Sizin Şebbiha dediğiniz Ulusal Savunma Komiteleri’nde komutanım. Otomobil distribütörlüğü yapıyordum. (Teleskopunu gösterip) Astronomi ile ilgileniyordum” diye tanıttı. Şüpheli bakışlarım üzerine “Anlıyorum bir işadamı olduğuma inanmıyorsun, gel benimle” deyip üst kata çıkarttı. Üç adet pasaport, çok sayıda çek defter, içinde azcık para ve 3 el bombasının bulunduğu para kasasını gösterdi. “Bu kasa para doluydu, bu savaşta boşaldı” diye ekledi. Sonra bilgisayarını açtı, Şam’dan Kalamun’a, Keseb’ten Humus’a birçok cephede çekilmiş görüntülerini gösterdi.

Access the Middle East news and analysis you can trust

Join our community of Middle East readers to experience all of Al-Monitor, including 24/7 news, analyses, memos, reports and newsletters.

Subscribe

Only $100 per year.