RAMALLAH, Batı Şeria — İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), 1948’de işgal edilen Filistin topraklarını belirleyen Yeşil Hat’ın içinde yaşayan Hristiyan gençleri askere almak için uğraşıyor. İsrail bu amaçla ağustos 2012’de bir kampanya başlattı ve bir forum oluşturdu. Bu çabaların başını İsrail hükümetinden destek alan Ortodoks rahip Gabriel Nadav çekiyor. İsrail’in nisan 2014’te başlattığı orduya katılım çağrılarının yanı sıra Nadav da Hristiyanları işgal ordusuna katılmaya teşvik ediyor.
Hristiyanlar bu çağrıların Dürzi gençlerin 1950’lilerden itibaren IDF’ye katılmaya zorlanmasına benzer bir mecburi hizmete dönüşmesinden endişeli. Askerlik yapmayı reddedenler, Mahar Celile köyünden bir Dürzi olan ve Edward Said Enstitüsü’nde müzikle uğraşan Ömer Saad gibi hapse atılmaktan korkuyor. Saad ilk olarak ekim 2012’de tutuklanmıştı.
Askere alınmayı Benjamin Netanyahu ve dönemin Savunma Bakanı Ehud Barak’a mektup göndererek reddettiğini belirten Saad, bunun gerekçelerini Al-Monitor’a şöyle anlatıyor: “Ben barış insanıyım. Askerliğin tüm biçimlerini reddediyorum. Enstrümanımı bırakıp elime kardeşlerimi, başka insanların çocuklarını öldürebilecek bir tüfek almayı reddediyorum. Ben neşe ve özgürlük için çalıyorum. Yerleşimlerin ve Filistin işgalinin bitmesini, başkenti Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulmasını, tüm tutukluların bırakılmasını ve mültecilerin evine dönmesini sağlayacak adil bir barış için müzik yapıyorum. Dürzi Arapları Filistinli Araplardan ayrıştırmayı, aradaki bağları koparmayı amaçlayan bu yasaya uymayı reddediyorum.”
Saad IDF’de askerlik yapmayı reddettiği için yedi kez tutuklanmış: “İlk altı tutuklamanın her birinde 20 gün hapis yattım. Sonuncusunda ise 40 gün hapiste kaldım. O sırada cezaevi şartları ve sağlık hizmetinin olmayışı nedeniyle hastalandım. İşgal makamları beni askerlikten muaf tutmaya karar verdiğinde hepatit hastası olmuştum.”
İsrail’in Hristiyanları askere alma girişimlerine siyasi çevrelerden ve Hristiyan dini makamlardan da sert tepki var. Sebastia Rum Ortodoks Başpiskoposu Atallah Hanna Al-Monitor’a şöyle konuşuyor: “Biz Hristiyanlar Filistin halkının asli unsuruyuz. Milli, dini ve ahlaki inancımız gereği çocuklarımızın baskıcı ve adaletsiz uygulamalar içinde olan bir orduya hizmet etmesini reddediyoruz. Hristiyanların askere alınmasına karşıyız. Bunu kabul edenlerin sayısı çok az ki onlar da Hristiyan cemaatini ya da Filistin toplumunu temsil etmiyor.”
Siyasi partiler de İsrail’in niyetlerinden kaygı duyduklarını gizlemiyor. Al-Monitor’a konuşan Knesset’in Arap vekillerinden Basil Gattas’a göre İsrail’in hedefi “Toplumsal dokuyu zedeleyen, ulusal birliği bozan ayrıştırma politikası doğrultusunda bizden önce Dürzilere yaptığı gibi halk arasında huzursuzluk çıkarmak ve insanları mezheplere bölmek.”
Filistin Haber ve Bilgi Ajansı’na göre Dürzilerin sayısı 2008-2009 itibarıyla yaklaşık 120 bin. Bunların çoğu, tarihi Filistin bölgesinin kuzeyinde yer alan 18 dağ kasabası ve köyünde yaşıyor. Dürzilere askerlik mecburiyeti getiren karar 1956’da İsrail Başbakanı David Ben Gurion tarafından imzalanmıştı. İsrail 1959’da da Dürzileri Arap kimliğinden uzaklaştırmak için Dürzi mahkemelerini şeri mahkemelerden ayırmıştı.
Yeşil Hat’ın içindeki Hristiyan yetkililer ve aktivistler Arap dünyasında yükselen mezhep çatışmasının etkilerinden ve İsrail’in bu durumu istismar etme çabalarından endişeli. Ortodoks Merkez Komite üyesi Alif Sabah, Al-Monitor’a şu değerlendirmeyi yapıyor: “İsrail, Orta Doğu’daki koşullardan, bölgedeki mezhepsel çatışmadan yararlanarak Hristiyan gençleri kendi ordusuna katmaya çalışıyor. Biz Filistinlileri Hristiyan, Müslüman ve Dürzi olarak bölmeye ve mezhepsel azınlıklara dönüştürmeye çalışıyor.”
Hanna’ya göre İsrail, Arap toplumlarını mezhep ve inanca göre bölerek Arapları iç çatışma ve mücadelelere yöneltmek istiyor ve böylelikle Filistin’deki ırkçı projesini ilerletebileceğini düşünüyor: “Arap dünyasında şu an olanlar İsrail’in işine geliyor. Nitekim bazıları Arap Baharı’nın aslında Arap dünyasındaki İsrail Baharı olduğunu söylüyor.”
Askerliğe karşı yaygın tepkilerini dile getirmek isteyen genç Hristiyanlar, “Arap Hristiyanlarının Askere Alınmasına Geçit Yok” isimli bir Facebook sayfası açtı. Bunun yanı sıra 4 Mayıs’ta Beytüllahim’in Manger Meydanı’nda bir oturma eylemi planlandı. Eylem çağrısında ayrıca “Kutsal Kabir’in kilisesine ve cemaatine hükmeden tacir ve hırsızlar” kınanarak şöyle dendi: “Bu oturma eylemi, Hristiyan piskopos Gabriel Nadav’ı ve Ortodoks Patriği III. Teofilos’un ABD ve İsrail gizli servisleriyle şüpheli ilişkilerini protesto amacıyla yapılıyor. Onlar kendilerine rahip denmesini hak etmiyor.”
Nadav Hristiyanları askere alma projesinin “vaftiz babası” olarak görülüyor. Gattas da piskoposu “yasak olduğu hâlde dini konumunu kullanarak askerliği teşvik etmekle” suçluyor ve şöyle devam ediyor: “Ortodoks Patrikhanesi’ni Nadav’ı engelleme konusunda ikna edemedik. Bu da Patrikhane’nin de bir şekilde bu işin içinde olduğunu gösteriyor.”
Ortodoks Hristiyan cemaatinin Ortodoks Patrikhane’ye yönelik tepkisi ve eylemleri her yeni olayda biraz daha büyüyor. Sabah’a göre rahipler, kendilerine kafa tutanları İsrail makamlarına şikâyet ederek İsrail hükümeti ve yargısıyla iş birliği yapıyor. Ancak tüm bunlara rağmen rahipler artan direnç karşısında fazla bir başarı sağlayamıyor.
Gattas bu konuda şöyle diyor: “Ortodoks Patriği Teofilos, rahipler Nadav ve Dimitri Musa’yı destekleyip faaliyetlerini cesaretlendirmek yerine din adamlarının Hristiyan Ortodoks gençlerin askere alınmasına verdiği desteği durdurmalı. Bunun için ona baskı yapılmalı.”
Gattas’a göre her yıl yaklaşık bin 700 Hristiyan kız ve erkek liseden mezun oluyor ama işgal ordusuna katılanların sayısı yılda 30’u geçmiyor. Doğu Kudüs hariç Yeşil Hat içinde yaşayan Filistinli Hristiyanların sayısı ise 100 bin civarında.
Gattas direniş çabaları kapsamında bazı siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının okullarda ve kulüplerde karşı propaganda ve farkındalık kampanyaları yürüttüğünü anlatıyor. Hristiyan gençlere askere almanın altında yatan gerçek plan ve hedefler anlatılarak milli kimlikleri pekiştirilmeye çalışılıyor. Bu kapsamda askerliğe direnmek için özel bir komite de kurulmuş durumda.
Yeşil Hat içinde yaşayan İsrail vatandaşı Araplar için oluşturulan Yüksek Takip Komitesi haziran 2014’te IDF’de askerliğe karşı ulusal bir konferans düzenledi.
Hanna bu konuda şöyle diyor: “Birliğimizi ve ulusal kültürümüzü güçlendirmeli, farkındalık ve eğitim yoluyla insanlarda aidiyet kültürü yaratmalı. İsrail’in bizi bölme girişimlerine karşı mezhepçi söylemi de reddetmeliyiz.”
İsrail’in Hristiyanları askere alma çabaları devam etse de konunun paydaşları arasında iş birliği sürdükçe askerliğe karşı yaygın direnç de hem halk düzeyinde hem dini ve siyasi düzeyde sürecek.