Türk ordusunu tanıyanlar iyi bilir: Emekli generallerin medya üzerinden verdikleri mesajlar görevdekiler üzerinde karşı konulması güç bir psikolojik baskı yaratır. Son günlerde de böyle oluyor. Türkiye’de uzun zamandır suskun olan emekli generaller tekrar konuşmaya başladı. Özellikle sessizliğini bozanlar arasında Ergenekon davası kapsamında 26 ay tutuklu kaldıktan sonra geçen yıl salıverilen Genelkurmay Eski Başkanı Org.İlker Başbuğ (2008-2010) ve onun döneminde Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı yapan Korgeneral İsmail Hakkı Pekin öne çıkıyor. Başbuğ gibi Ergenekon davası kapsamında 2011’de tutuklanan Korgeneral Pekin, 2007-2011 arasında 4 yıl gibi uzun bir süre Türk Genelkurmay Başkanlığı İstihbarat Başkanlığı gibi önemi bir görevi yürütmüştü. Korgeneral Pekin şimdi ulusalcı ve anti-Amerikancı söylemleri ile tanınan radikal sol Vatan Partisi (eski İşçi Partisi) başkan yardımcılığını yapıyor.
Peki deneyimli bir istihbaratçı olmasına rağmen Gen.Pekin medyada niçin sık sık konuşuyor? Geçmişte uğradığını düşündüğü haksızlıklardan mı yoksa aktif bir siyasetçi olma çabasından mı? Al-Monitor’e konuşan ve adını açıklamak istemeyen üst düzey emekli bir askere göre her ikisi de doğru. “Pekin’in çabası geçmişte Gülencilerin kontrolündeki ‘paralel yapının’ Türk ordusuna yönelik kumpaslarına ve bunlar neticesinde meydana gelen haksızlıklara dikkat çekmek. Ama aynı zamanda bunu net bir siyasi söylem ve amaçla yapıyor. Konuşan da taze emekli istihbaratçı bir general ve taze bir siyasal parti başkan yardımcısı olunca bu hak arama çabası da siyasallaşmış oluyor” diyor ve ekliyor “Ben bunu doğru bulmuyorum. TSK’ya yönelik geçmişte yapılan haksızlıklar siyasi rant malzemesi yapılmadan şeffaf süreçlerle sorgulanmalı ve bu haksızlıkları yapanlar hukuk önünde hesap vermeli. Bu süreç siyasallaşırsa sapla samanı ayırmak mümkün olmaz ve gene haksızlıklar yapanın yanına kar kalır. Şu anda Türk ordusuna daha çok siyaset değil daha çok hukuk lazım.”
Gen.Pekin’in pek çok gazete ve televizyon kanalında görünmesine neden olan olay ise AKP içinde önemli bir isim olan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a Türk ordusu içinde illegal bir yapı tarafından hazırlandığı iddia edilen suikast planı. Konuyu daha iyi anlamak için bu iddiaya kısaca göz atmak gerekiyor. Özellikle Gülenci hareket içinde “paralel yapı” olarak adlandırılan ve özellikle polisle yargıya sızdığı anlaşılan kişilerin yuruttugu Türk ordusuna yönelik kamuoyu itibarını yıpratma amaçlı kampanyanın önemli bir ayağı olan bu suikast planı asılsız çıktı. Türk kamuoyunda giderek güçlenen bir görüşe göre geçen hafta hakkında takipsizlik kararı verilerek boş çıkan bu sözde suikast planı da “paralel yapının” orduyu yıpratma ve kontrol altına alma planının bir parçasıydı.
Başbakan Yardımcısı Arınç’a suikast yapacağı iddia edilen iki subayın Türk Özel Kuvvetler Komutanlığına bağlı olan Seferberlik Tetkik Kurulu (Mobilization Inspection Group) Ankara Bürosunda görevli çıkınca Ankara’nın Kirazlıdere semtinde bulunan bu büronun içinde gizli belgelerin bulunduğu Kozmik Odasına Org.İlker Başbuğ genelkurmay başkanı iken Aralık 2009 tarihinde davayı gören 11’nci Ağır Ceza Mahkemesi Üyesi Hakim Kadir Kayan tarafından girilmiş ve bu kozmik odadaki binlerce doküman incelenmişti. Hakim Kayan’ın incelemesinden sonra hazırladığı rapor ve incelediği belgelerin kopyaları soruşturmayı yürüten özel yetkili savcı Mustafa Bilgili’ye teslim edilmişti. Savcı Bilgili’ye teslim edilen bu doküman ve kopyalarının bir kısmı basına sızdırılmış, bir kısmı ise dava süreci esnasında kaybolmuştu.
Bu belge ve kopyalar neyle ilgiliydi? Bu belgeler herhangi bir seferberlik durumunda Türkiye içinde ve sınır ötesinde askerlerle birlikte hareket edecek şekilde sefer planları yapılmış sivillerin görev ve teşkilat bilgileri ile hazırlanan çok gizli operasyon planlarını içeriyor. Kısaca Türkiye için çok hassas derecede önemli belgeler. İşte Gülen cemaati ile ABD arasındaki “organik ilişkiye” dikkat çeken Gen.Pekin’e göre; “Gülen içindeki paralel yapının bu kumpasla amacı operasyonda amaç seferberlik durumunda TSK’yla birlikte hareket edecek olan halk güçleri içindeki isimlerin listesine ulaşmaktı. Eğer ulaşılsaydı bu listeler ABD’ye gönderilecekti.”
Ayrıca Gen.Pekin açıklamalarında, bu belgeleri kopyalarının Mart 2013’de yani şimdiki genelkurmay başkanı Orgeneral Necdet Özel döneminde sivil savcılığa teslim edildiğini vurgulamış ve bunun büyük bir hata olduğunu vurgulayarak Gen.Özel’i sert bir dille eleştirmişti.
Benzer şekilde, açıklamalarında bu belgelerin kendi döneminde sivil savcılığa verilmediğine dikkat çeken Gen.Başbuğ da şu anki Genelkurmay Başkanı Necdet Özel döneminde 2013 tarihinde bu belgelerin savcıya teslim edildiğin altını çizmişti.
Konu hakkında Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinden yapılan açıklamada ise belgelerin "sonradan" savcılığa teslim edilme gerekçesi şöyle anlatıldı:
"Genelkurmay Başkanlığında muhafaza altında tutulan imajın 16 Mart 2013 tarihinde Cumhuriyet Savcısına teslim edilmesinin nedeni; mahkeme kararının yerine getirilmesinin yasal bir zorunluluk olması, TSK ve personelini zan altında bırakan soruşturmanın daha fazla sürüncemede bırakılmasının istenmemesi, maddi gerçeğin bir an önce ortaya çıkarılarak haksız yere suçlanan TSK personelinin uzun süre soruşturma tehdidi altında kalmaktan kurtarılmasının amaçlanması ve TSK aleyhine kamuoyunda oluşturulan olumsuz algının ortadan kaldırılmak istenmesidir."
Yukarıdaki açıklamada vurgulanan; hukukun üstünlüğü, TSK hakkında oluşturulmak istenen olumsuz algı ve personelin mağduriyetinin ivedilikle çözülmesi konusundaki çaba, belgelerin ve kopyalarının şimdiki genelkurmay başkanı Org.Necdet Özel onayı ile sivil savcılığa teslim edildiğini gösteriyor.
Aslında son günlerde “Kozmik Oda” konusundaki tartışmalar TSK ile ilgili önemli bir konuya da dikkat çekiyor. Al-Monitor’ün görüştüğü güvenlik uzmanlarına göre bu tartışmalar TSK’dan emekli generallerin bir kısmının oluşturduğu “mutlakiyetçi şahinler )” ile başta genelkurmay başkanlığı görevini 2011 yılından bu yana çok zor şartlar altında götüren Org.Necdet Özel’in başını çektiği “reform yanlısı kuğular (reformist doves)” arasında geçiyor.
Vatan Partisi çevresinde kümelenmiş “Mutlakiyetçi şahinler” oldukça siyasallaşmış, anti-Amerikancı, ulusalcı ve sol referanslarla tanımlanabilecek sert bir söyleme sahipler. Bu grup, TSK’nın geçmişte uğradığı haksızlıklardan siyasi olarak, olabilecek en sert şekilde ve ivedilikle hesap sorulmasını talep ediyorlar. Özellikle Gülencilere yönelik sert rövanşist refleksler geliştiren bu gruba göre, TSK içinde yapılandığı iddia edilen Gülenciler toplu olarak ve en sert şekilde cezalandırılarak tasfiye edilmeli. Türkiye’nin üniter ve laik yapısı da her ne pahasına olursa olsun tavizsiz korunmalı. Bu nedenle mutlakiyetçi sertlik yanlılarının temel amacı TSK’nın yüzünü önce geçmişe çevirerek geçmişle hesaplaşması, sonra mevcut olanı koruması ve sonra imkan olursa geleceğe yönelmesi.
Org.Necdet Özel’in başını çektiği ve 2015 Ağustos ayında büyük bir ihtimalle genelkurmay başkanlığı koltuğuna 4 yıllığına oturması beklenen şimdiki Kara Kuvvetleri Komutanı Org.Hulusi Akar’ın da desteklediği gözlenen “reform yanlısı kuğular” diğer grubu oluşturuyor. Bu grubun temel amacı; TSK’nın yüzünü bir an önce geleceğe dönmesi ve uzun yıllardır yapılamayan yapısal dönüşüm ve reformların bitirilmesi ile TSK’nın bir güvenlik aktörü olarak caydırıcılığının artması. TSK’nın kurum olarak geçmişte yaşadığı travmalardan büyük ders çıkardığı gözlenen bu grup, demokratik süreçlere, sivil siyasete ve hukukun üstünlüğüne önem veriyor. Siyaset yerine hukuk üzerinden hak aramayı tercih ediyor. TSK içinde yapılanmış Gülencilere yönelik daha sağduyulu yaklaşıyor, toplu bir tasfiye seçeneği yerine hakkında iddia olan personelin titiz bir hukuk süreci ile soruşturulmalarının yürütülmesini ve zamana yayılan bir bireysel tasfiye seçeneğinin önemini vurguluyor. Çünkü toplu tasfiyenin aynen Balyoz-Ergenekon süreçlerinde olduğu gibi TSK içinde yeni bir cadı avı başlatacağını, bunun da yeni bir kurumsal travma yaratacağını düşünüyorlar. Ayrıca, başta Suriye-Irak’taki son gelişmeler, artan IŞID tehdidi ve bölgesel tehdit algılamalarındaki hızlı değişim nedeniyle önceliğin geçmişle hesaplaşmak değil de TSK’nın güç ve etkinliğini arttırmak olduğunu düşünüyorlar.
Şu an mutlakiyetçi şahinlerle ile reform yanlısı kuğuların mücadelesinin nasıl sonuçlanacağını tahmin etmek zor. Ancak ordu içindeki mutlakiyetçi şahinlerin “geçmişle hesaplaşma” vurgusu siyasi referanslar taşıyan bir eski Türkiye klasiği gibi gözükürken, ordu içindeki reform yanlısı kuğuların hukukun üstünlüğü, demokrasi ve gelecek için reform vurgusu ise yeni Türkiye’ye yakışan bir seçenekmiş gibi duruyor.