Ürdün, Traybil Sınır Kapısı’nın Irak tarafının aralarında muhtemelen Irak- Şam İslam Devleti (IŞİD) militanlarının da bulunduğu isyancıların eline geçtiği haberi üzerine hızla harekete geçti. Ülkenin doğusunda askeri varlık artırıldı ve alarm seviyesi yükseltildi. Ürdün silahlı kuvvetleri 24 Haziran’da 180 kilometrelik Irak sınırındaki birliklerin takviye edildiğini doğruladı. Bu kararın Irak ordusunun sınır kapısından çekilmesi üzerine alındığı, asker ve güvenlik birimlerinin her türlü olasılığa karşı hazırlıklı olduğu belirtildi.
Irak’ın Anbar vilayetindeki Sünni aşiretlerin sözcüsü ise El Makar haber sitesine yaptığı açıklamada sınır noktasının aşiret mensubu isyancılar tarafından kontrol edildiğini ve bunların Irak sınır muhafızları ile birlikte çalıştığını söyledi. Sözcü, Traybil’de IŞİD varlığını da yalanladı. Diğer bazı haberlere göre ise IŞİD, Ürdün-Irak sınırına 40 kilometre uzaklıktaki El Rutba dâhil Anbar’da bir dizi kasabayı ele geçirdi.
IŞİD’in Ürdün sınırına giderek yaklaştığı haberleri, ülkede gerginliğe yol açtı. Ürdün hükümet sözcüsü Muhammed El Momani Ürdün silahlı kuvvetlerinin ülke sınırlarında yaşanacak her türlü olaya karşı hazır olduğunu ve Ürdün’ün her türlü saldırıyı püskürtecek caydırıcı güce sahip olduğunu belirtti.
IŞİD ile Sünni isyancıların son iki hafta içinde, ülkenin ikinci büyük şehri Musul dâhil olmak üzere Irak’ın en az üç vilayetini hızla ele geçirmesi, birkaç sebeple Ürdün’ü tedirgin ediyor. IŞİD, geçmişte Ürdün rejimini tehdit etmiş, Ürdünlü örgüt mensuplarının pasaportlarını yakarak Ürdün’e yürümeye ant içtiği YouTube videoları da kaygı yaratmıştı. Bu radikal İslamcı örgütün tam olarak kaç Ürdünlü üyesi olduğunu kimse bilmiyor. Ancak tahminlere göre, Suriye’de savaşmak üzere IŞİD ile El Kaide bağlantılı El Nusra’ya katılan cihatçıların sayısı en az 2 bin.
Kaygının bir diğer nedeni ise Ürdün’ün Irak’taki, bilhassa da Anbar’daki Sünni aşiretlerle sahip olduğu yakın ilişkilerdir. Bu aşiretler, 2006’da Irak’ta öldürülen IŞİD’in Ürdünlü kurucusu Ebu Musab Zerkavi’yi saklamıştı. Ürdün istihbaratı ve terörle mücadele birimlerinin Zerkavi’nin yerinin tespit edilmesi ve yok edilmesinde ABD’ye yardım ettiği sanılıyor. IŞİD’in Anbar’da yayılması, Amman’da tehlike çanlarının çalması demek.
Irak’ın olası çöküşü ve parçalanması da Ürdün için ciddi jeopolitik sonuçlar doğurur. Ürdün’ün doğu sınırında Sünni bir bölgenin kurulması, krallığı siyasi, ekonomik ve toplumsal açılardan etkiler. Böyle bir ihtimal, İsrail’i de kaygılandırıyor. Zira Ürdün, İsrail ile Arap dünyasının kalbi arasında tampon bölge işlevi görüyor. İsrail’in Yedioth Ahronoth gazetesi 23 Haziran’da IŞİD’in Irak’ta ilerlemesi üzerine Ürdün ile İsrail arasında güvenlik istişarelerinin arttığını yazdı.
Ancak IŞİD’in son kazanımlarına rağmen Ürdünlüler, kolay bir hedef olmadıkları ve sıradaki ülkenin Ürdün olmayacağı konusunda kendilerine güveniyor. Suriye ve Irak’ın aksine Ürdün, Hristiyan azınlığı olan, ağırlıklı olarak Sünni bir ülke. Yani Selefi cihatçıların yükselişi ülkede çalkantı yaratsa da Ürdün, mezhepsel tehditlerle karşı karşıya değil.
Amman’ın 180 kilometre güneyindeki Maan şehri, merkezi otoriteye karşı defalarca ayaklandı. Hükümet tehlikeli bazı kanun kaçaklarını bulmak için şehre asker yollayınca Maan bu hafta yine ayaklandı. Kent aynı zamanda Selefi cihatçıların üssüdür. Birçok Maanlı genç, savaşmak için Suriye’ye gitti. Çoğunluk El Nusra’yı desteklese de iki hafta önce onlarca IŞİD destekçisi ellerinde örgütün bayraklarıyla Maan’ın “Ürdün’ün Fellucesi” olduğunu bağırarak meydanlarda yürüdü. Cuma namazından sonra yapılan yürüyüşe yerel polis müdahale etmedi.
Yerel basının köşe yazarlarından Fahd El Kitan, hükümetin ılımlı Müslüman Kardeşler’e düşmanca davranarak harekete bağlı siyasi partinin yıllık toplantısını kamusal bir mekânda yapmasını engellerken, Maan sokaklarında yürüyüş yapabilen IŞİD destekçilerini görmezden gelmesini eleştirdi. Kirtan, El Ghad gazetesindeki yazısında radikal İslamcı güçlerin son zamanda kazandıkları zaferler ile Ürdünlü gençleri kendisine çektiğini kaydetti.
Cihatçıların geri dönüşünden kaygılanan Avrupa gibi, Ürdün de Ürdünlü savaşçıların eve döndüklerinde yaratacağı etkiden endişeli. “Arap Afganlar” diye adlandırılan militanların 1980’lerin sonunda Afganistan’dan dönüşü ve rejime duydukları husumet, hâlen hafızalarda. Geri dönenlerin bir kısmı, Zerkavi gibi sonradan faal El Kaide üyesi oldu.
Kimi yorumcular ise IŞİD’in Ürdün’e ciddi bir etkisi olmayacağını düşünüyor. Kraliyet Mahkemesi’nin eski başkanı Adnan Ebu Odeh, IŞİD’in bir endişe konusu olduğunu, ancak Ürdün askeri ve güvenlik teşkilatının her türlü dış tehdidi bertaraf edecek güçte olduğuna inanıyor. Al-Monitor’a konuşan Odeh, Ürdün’ün Suriye ve Irak’a benzemediğini söylerken şunu vurguluyor: “Oralarda hâkim olan siyasi sistemler nedeniyle bu iki ülke yıllarca bölünmenin ve mezhepçi şiddetin tohumlarını ekti.”
Ürdün’deki Müslüman Kardeşler’in iki numaralı yöneticisi Zeki Bani İrşad ise Al-Monitor’a yaptığı açıklamada, resmi politikanın ılımlı İslamcı hareketlere karşı tavır alması nedeniyle Ürdün’de radikal dini inanışların körüklendiğini, “IŞİD’in bu yüzden şimdi kapımıza dayandığını” belirtti.
Ürdün parlamentosunun alt kanadının Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Hazım Kaşu ise Irak ordusunun sınır noktasından çekilmesinin Ürdün için bir zorluk oluşturduğunu kabul etti. Al-Monitor’un sorularını yanıtlayan Kaşu’ya göre Ürdün, IŞİD’in Selefi cihatçı gruplar üzerinden Ürdün’e de uzandığını kabul etmeli ve bu konuda çok geç olmadan önlem almalı.
Eski Kültür Bakanı Sabri İrbayhat ise IŞİD hakkında çok az şey bilindiğine dikkat çekerek, Al-Monitor’a şöyle konuştu: “Ürdün’ün şu an bir milyonu aşkın Suriyeliye, iki milyonu aşkın Iraklıya ve yaklaşık 600 bin Mısırlıya ev sahipliği yaptığını düşünürsek alarm zilleri çalmaya başlamalı.” İrbayhat, bölgedeki mücadele dinamiklerinin değiştiğini, tarihsel, mezhepsel kan davalarının su yüzüne çıktığını vurguladı.
Suriye sonu gelmez bir iç savaşın pençesinde, Irak da siyasi parçalanmayla karşı karşıyayken Ürdün kendini yine sevimsiz bir ortamın içinde buluyor. Bugün IŞİD tehdidi söz konusu. Ama Irak’ın bölünmesi ve Ürdün’ün doğu sınırında radikal bir Sünni bölgenin ortaya çıkma olasılığı, Ürdün için görülmemiş bir varoluşsal tehdit oluşturuyor.