Washington merkezli araştırma kuruluşu Freedom House 1 Mayıs'ta 2014 raporunu yayımladı ve Türkiye'de basın özgürlüğünün durumunu "kısmen özgür"den "özgür değil"e düşürdü. Bekleneceği üzere, bu bir şok dalgası yarattı. Muhalefet raporu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın iktidarında ülkenin salt bir "diktatörlüğe" dönüştüğünün bir diğer kanıtı saydı. Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti ise raporu reddederek, Freedom House'u taraflı propaganda yapmakla suçladı. Bilhassa da Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu sert tepki gösterdi. "Türkiye'deki basın özgürlüğü bırakın o kategorideki ülkelerle karşılaştırmayı, kısmen özgür diye bahsedilen bazı ülkelerden çok daha ileridedir" diye konuşan Davutoğlu “Gazetecilerimizin de bu raporu reddetmelerini bekleriz” dedi.
Sayın Davutoğlu kusura bakmasın, ama ben Türkiyeli bir gazeteci olarak Freedom House'un Türkiye raporunu reddetmeyeceğim. Zira raporun büyük ölçüde isabetli olduğunu düşünüyorum. Ancak aynı zamanda kuruluşun Türkiye'ye ilişkin değerlendirmesinin ne hükümetin ne de muhalefetin sandığı kadar olumsuz olmadığını da düşünüyorum. Rapor, Türkiye'nin ne bir diktatörlük ne de liberal bir demokrasi olduğunu doğruluyor: Rapora göre, Türkiye otoriter bir demokrasi, ve aslında son zamanlarda azınlık hakları gibi kimi konularda ilerlerken, basın özgürlüğü gibi kimi konularda ise geriliyor.