Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 30 Eylül'de açıkladığı “demokratikleşme paketi” kamu kurumlarında başörtüsünü serbest bıraktı. Atatürk'ün otoriter kültür devriminin ardından neredeyse bir asırdır kamusal alandan dışlanan kadınlar artık devlet kurumlarında ve öğretmenlik gibi mesleklerde başörtüleriyle çalışabilecekler. Türkiye’de sekülarizm yerine Fransa tipi laikliğin hararetli savunucularından olanlar ise başörtüsünün zihinleri de kapatacağını savunuyor ve bu özgürlüğün ülkeyi bağnazlaştırmasından korkuyor. Pekiyi, bu gelişme gerçekten de Türkiye toplumunun gittikçe daha geri kafalı olacağı anlamına mı geliyor?
Böyle olmak zorunda değil, bilhassa da söz konusu kişiler öğretmen Türkan Yılmaz gibi kadınlarsa. Engellilere yönelik İstanbul Sabri Taşkın Uygulama Okulu'nda öğretmenlik Yılmaz, bugüne dek işi hariç her yerde başını örtüyordu. Şimdi ise sadece yeni kazandığı özgürlüğün tadını çıkarmakla yetinmeyen Yılmaz farklı yaşam tarzlarına sahip kadınların özgürlüklerini de savunuyor. Yılmaz Radikal gazetesine 10 Ekim'de verdiği söyleşide bu duruşunu şöyle anlatıyor: "Başörtüsü yasağıyla mücadele ederken başörtüsü takmayan birçok kişi bize destek verdi. Tercihlere saygı duymalı. İsteyen mini, isteyen şort giyer. Kimin ne giyeceğine devlet değil, kişi karar vermeli."