“Türkiye'nin AB'ye değil, AB'nin Türkiye'ye ihtiyacı var. Gerekirse o ülkelere 'Bak oğlum git' demesini çok iyi biliriz. Türkiye'nin AB'ye değil, AB'nin Türkiye'ye çok daha fazla ihtiyacı var.” Bu keskin sözler AB Bakanı Egemen Bağış’a ait. Bu dost meclisinde söylenmiş bir söz değil. Açıklama 19 Haziran’da “Gerekirse AB ülkelerine 'Bak oğlum git' deriz” başlığıyla Bağış’ın basın ofisi tarafından biz gazetecilere servis edildi. Birkaç dakika sonra e-posta kutuma düşen ikinci açıklamada ise Bağış, 27-28 Haziran’daki AB liderler zirvesi öncesinde Türkiye ile yeni bir müzakere başlığının açılmasını engelleme sinyali vermiş olan Almanya Şansölyesi Angela Merkel’e eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin seçim hezimetini hatırlatıyordu: "Merkel'in bu tavrının, eylülde Almanya'da gerçekleşecek seçimlerle alakalı bir iç siyaset mekanizması olduğu çok aşikâr. Herhalde daha evvel Türkiye'ye itirazlarıyla bilinen Sarkozy'nin başına neler geldiğini Merkel unuttu. Merkel de Sarkozy ile balık tutmak istemiyorsa hesabını kitabını bir kez daha yapmaya davet ediyorum."
Bu sözler Gezi Parkı’ndan Türk polisinin biber gazıyla perişan ettiği Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Claudia Roth’un uğradığı saldırı nedeniyle dehşete düşen Almanları daha da kızdırdı. Bu yüzden Bağış, AB ile müzakere süreci sarpa sardığından beri benimsediği kavgacı üslubuyla “Avrupa Birliği Bakanı” yerine “AB ile Kavga Bakanı” olarak anılsa yeridir.