Filistinlilerin İsrail’le toprak takası ihtimalini benimsediğine dair Arap Birliği açıklaması, ABD ve İsrail medyasında büyük yankı uyandırdı. Washington’da yapılan toplantının sonunda gelen açıklama, Filistinlilerin Yeşil Hat olarak bilinen 1967 öncesi sınırlara aynen bağlı kalınmasından geri adım atması anlamına geliyordu.
Haber, baş müzakerecisi Tzipi Livni gibi İsrailli yetkililerce “çok olumlu” bir adım olarak karşılanırken Filistin cephesinde öfke uyandırdı.
Tepkisini yazılı bir açıklamayla ortaya koyan Hamas, “işgalcilerle toprak takası ilkesine ilişkin derin kaygı” taşıdığını ifade ederek Arap Birliği heyetinin, işgal edilmiş topraklarda İsrail yerleşimlerinin durdurulması için Washington’ı sıkıştırma yönündeki asıl beklentiyi boşa çıkardığını belirtti. Açıklamada, İsrail’in “sadece yeni tavizler peşinde olduğu, barış istemediği ve bir oldubittiyi dayatma peşinde olduğu” iddia edildi.
Filistinli yetkililer ise toprak takasının geçmişte önerilen tüm barış anlaşmalarında zaten yer aldığını belirtti.
Önerinin yeni bir unsur olmadığını vurgulayan Filistin baş müzakerecisi Saib Erekat şöyle devam etti: “Arap heyeti aslında resmi Filistin tutumunu sunmuş oldu. O da şudur: İsrail’in 1967 sınırları temelinde iki devletli bir çözümü kesin olarak kabul etmesi halinde Filistin devleti, egemen bir ülke olarak küçük sınır değişikliklerini müzakere etmeyi düşünebilir. Bunlar, Filistin çıkarlarına zarar vermeyen, boyut ve nitelik bakımından eşit ve aynı coğrafi bölgede değişiklikler olabilir.”
Filistinli yetkililere göre, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile görüşen Arap Birliği heyeti aslında sadece Arap Barış Girişimi’ni onaylamış oldu. Heyette, Filistin Dışişleri Bakanı Riyad El Malki, Ürdün, Bahreyn, Mısır ve Katar dışişleri bakanları ile Suudi Arabistan, Lübnan ve Arap Birliği’nden bakanlar ve üst düzey yetkililer yer almıştı.
Oysa aralarında Ha’aretz ve Washington Post’un da yer aldığı birçok gazete bu adımı, Suudilerce ortaya konan ve Araplar tarafından benimsenen 2002 barış planının yumuşatılması olarak yorumladı. Erekat’ın deyimiyle bu planın özü “İsrail’in uluslararası hukukun gereklerini yerine getirmesine karşılık bölgenin geri kalanıyla tam bir normalleşme sağlaması temelinde kapsamlı bir bölgesel çözüm” öngörmektedir.
Ancak birçok Filistinli için umutlanmak için bir sebep yok. Beytüllahim’den Al-Monitor’a konuşan siyasi yorumcu ve profesör Mazin Qumsiyeh, son gelişmeyi “barış sürecini hala umut vadediyormuş gibi gösterme maskaralığının devamı” olarak yorumladı. Qumsiyeh şöyle devam etti: “Fazla bir umudum yok. Bu, daha çok kamuoyunu etkileme numarası. Önerinin hala masada olduğunu teyit eden bir mektup gönderseler de yeterdi. Bakanlar heyeti olarak Washington’a gitmeleri anlamsız.”
Washington’da heyet adına açıklamayı Katar Başbakanı Şeyh Hamad bin Jassim El Thani yaptı. İlk taslakta olduğu gibi planın onaylanmış hali de Filistin devleti ile Filistinli mülteciler için “adil çözüm” karşılığında Arap Birliği’ne üye tüm 22 devletin İsrail’le ilişkilerini bütünüyle normalleştirmesini önermektedir.
Thani’ye göre, plan bir miktar daha iyileştirilerek ABD Başkanı Barack Obama’nın “benzer oranda, karşılıklı mutabık kalınmış küçük çapta toprak takasları” önerisini dikkate almaktadır. Back Channel’ın McClatchy News’a dayanarak verdiği bilgiye göre, Obama geçtiğimiz ay Arap Barış Girişimi’nin “bölgesel bir barış anlaşması için çerçeve olarak” kullanılabileceğinin sinyalini vermişti.
Obama’nın mart ayındaki İsrail, Batı Şeria ve Ürdün ziyaretlerinden bu yana Kerry yoğun bir mekik diplomasisi yürütüyor. Tam üç kez bölgeye giden Kerry, can çekişen İsrail-Filistin barış sürecine yeniden hayat vermek için çalışacağını açıkça ortaya koydu. Taraflar arasında doğrudan temaslar 2010’dan beri askıda.
İsrail, Beyrut’ta açıklanmasından bu yana 10 yılı deviren Suudi planını hep reddetti. İsrail, 1967 sınırlarına dönülmesine, Kudüs’ün “bölünmesi” veya ortak başkent olmasına ve Filistinli mültecilerin ana yurtlarına dönmesine itiraz ediyor. Yenilenen planla birlikte bu engellerin nasıl aşılacağı belli değil.
Obama’nın resmi misafirhanesi Blair House’da yapılan görüşmelerin sonunda sırada hangi adımların olduğuna dair de bilgi verilmedi. Ancak Kerry, Arap Birliği’nin “Ortadoğu’ya barış getirme konusunda çok önemli bir rol” oynadığını ifade ederek “sorunu çözmek amacıyla Arap Barış Girişimi’nin teyit edilmesinin” önemine vurgu yaptı.
Qumsiyeh ise Arap Birliği’nin anlamlı bir stratejiden tümden yoksun olduğuna inanıyor. Birliğin son hamlesine ilişkin karamsar olduğunu belirten Qumsiyeh şöyle konuştu: “Arap Birliği, İsrail ve ABD politikalarına daha da yakın hizalanmış durumda. Kamuoyu algısında önemli bir değişiklik olup olmayacağını görmek gerekir. Ama çevremdeki Filistinlilerin kayıtsızlığına bakarak, kamuoyu oluşturma açısından bile önemli bir etki olacağını sanmıyorum.”
Toprak takası fikri bölgedeki diğer Filistinli gruplar arasında da öfkeye yol açtı. Öyle ki İslami Cihad liderlerinden Halid El Batsh öneriyi “Arap kaynaklı yeni bir Balfour Deklarasyonu” olarak tanımlayıp tepkisini şu soruyla dile getirdi: “Arap dünyasındaki halk ayaklanmalarından faydalanmak varken Arap Birliği ne diye yeni fikir ve çözümler sunmak için telaş ediyor?”
Arap Birliği heyetini eleştiren bir açıklama da Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nden geldi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Kimse bu heyete Filistin topraklarından feragat etme yetkisi vermedi. Heyetin asıl amacı, yerleşimlerin reddi dâhil uluslararası kararların uygulanması için Amerikalılardan söz koparmak olmalıydı.”
Tanınmış gazeteci ve radyo programcısı Ehab El Jariri, heyetin toprak takası için Filistinlilerce yetkilendirilmediğini vurgulayarak tepkisini Facebook sayfasında şu ifadeyle dile getirdi: “Arap Birliği heyeti, sanki bu toprakların sahibiymiş ve istediği gibi onlardan feragat edebilirmiş gibi davranıyor. Bu topraklar satılık veya takaslık değil.”