Türkiye’yi 10 yılı aşkın bir süredir yöneten neo-İslamist Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarı, gücünü ve etkinliğini artırmasına paralel olarak, uzun bir süredir alkollü içki tüketimini kamusal hayatın dışına çıkarmak ve adeta görünmez kılmak için aşamalı bir faaliyet yürütüyor.
Yıllardan beri adım adım genişletilen sinsi içki yasaklarının hiçbir zaman dini inanç gerekleriyle gerekçelendirilmiyor. Alkol satışını ya da servisini yasaklamanın gerekçesi hep kamu sağlığını ve kamu düzenini korumak ya da talep azlığı...
Bunun son örneği, Türkiye’nin ulusal hava yolu şirketi olan Türk Hava Yolları’nın (THY), geçen hafta altısı hariç iç hatlarının geri kalanındaki business class kabinlerinde içki ikramı yapmama kararını alması oldu. İç hatlardaki economy classlarda içki servisi zaten söz konusu değildi.
Türkiye’deki bu son içki yasağı da yetkililer tarafından her zaman olduğu gibi yine “din dışı” bir gerekçeyle izah edildi. THY Yönetim ve İcra Kurulu Başkanı Hamdi Topçu, Radikal gazetesinde 19 Şubat’ta yayımlanan açıklamasında içki servisini kaldırma kararını “tamamen ekonomik nedenlerle aldıklarını” söyledi. 13 Şubat’ta bir duyuru yayımlayan THY de business classlarda alkol servisinin “içki talebi azlığı ve lojistik nedenlerle” kaldırıldığını bildirmişti.
THY’nin 36 iç hat seferinin 16’sında business class uygulaması var. Bu 16 hattan alkol servisinin kaldırıldığı 10’unda uçuşlar, alkolün çoktandır fiilen yasaklanmış olduğu muhafazakar Anadolu kentlerine yapılıyor.
İç hatlardaki içki yasaklarının yanı sıra THY’nin dış hat uçuşlarında alkollü içki servisi yapılmayan ülke sayısının bu yıl başından itibaren ikiden sekize yükseldiği açıklandı. Önceki iki ülke, alkollü içkinin yasak olduğu İran ve Suudi Arabistan’dı. Bu iki yasaklı ülkeye, Pakistan’ın Karaçi ve İslamabad, Mısır’ın Kahire ve İskenderiye, Irak’ın Bağdat ve Erbil, Somali-Mogadişu, Senegal-Dakar ve Nijer-Niamey uçuşları eklendi.
Listenin uzamasının gerekçesi ise THY tarafından, “ilgili ülkelerle yapılan görüşmeler sonucunda gelen istek” olarak açıklandı.
Alkolü içki tüketiminin listeye yeni eklenen bu altı ülkenin bazılarında tamamen, bazılarında kısmen yasak olduğu, bazılarında ise serbest olduğu biliniyor.
Türkiye’de ise alkollü içki satışı ve tüketiminin ülkenin her yerinde ve bir anda, cezai yaptırımı olan bir yasa çıkarılması marifetiyle yasaklanması gibi bir durum söz konusu değil ve yakın bir gelecekte söz konusu olması da beklenmemeli.
Ancak AKP’nin merkezi hükümette ve yerel yönetimlerde iktidara geldiğinden bu yana, kamusal alanda içki satışı ve tüketimine karşı artarak süren bir salam politikası uyguladığını tespit etmek gerekiyor.
İşinden çıktıktan sonra dost ve arkadaşlarıyla bir araya gelip bir-iki kadeh şarap ya da rakı eşliğinde sohbetten hoşlanan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bu keyfi artık çok daha az mekanda ve hatta şehirde sürdürebiliyor.
Türkiye’de uzun bir süredir alkolsüz taşra şehirleri var. Yerel yönetimi AKP’nin elinde olan Karadeniz ve karasal Anadolu şehirlerinde kamuya açık noktalarda içki satışı fiilen söz konusu değil; içki sadece beş yıldızlı otellerin bar ve restoranlarında içilebiliyor. Bunun bir nedeni muhafazakar çevrenin uyguladığı “mahalle baskısı” (neighbourhood pressure?) ise diğer bir nedeni de kamu yönetimi araç ve imkanlarını içki tüketimine karşı kullanan AKP iktidarının başvurduğu “kamusal baskı”.
Şu son bir-iki yıl içinde içkinin yasaklanması doğrultusunda yapılan uygulamaları hatırlamak resmin bütünü hakkında bir fikir verebilir.
İstanbul’da ilk kez 2011’in ramazanından önce belediye kozmopolit eğlence merkezi Beyoğlu (eski Pera) semtinde alkollü meyhane ve restoranların yaz ayında dışarıya yayaları ve trafiği engellediği gerekçesiyle masa çıkarmasını yasakladı ve bu sayede ramazanda alkol tüketimi “görünmez” kılındı.
2012’nin nisanında ilk kez bir vali, iç Ege bölgesindeki Afyon kentinin valisi, “kamuya açık tüm alanlarda içki içilmesi süresiz olarak yasaklanmıştır” diye genelge yayımladı. Ancak tepkilerden sonra “Sadece parklarda yasak. Her yerde yasaklamak yanlış olur” denilerek geri adım atıldı.
Anadolu kentlerinde içkili mekanların kent dışına çıkarılması zaten yaygın bir uygulama halindeydi.
2012’de, Türkiye Büyük Millet Meclisi restoranında alkollü içki satışının yasaklandığına da tanık olduk.
2012’de Türkiye’deki üniversitelerin kampüslerinde içki satışı ve tüketilmesi yasaklandı. Temmuz ayında İstanbul’da bir üniversitenin kampüsünde bir bira firmasının sponsorluğunda düzenlenen müzik festivalinde bira satışı, programın başlamasına çok az bir süre kala hükümet doğrudan müdahalesiyle yasaklandı.
Türkiye’de bir alkolizm sorunu olmadığını hükümet yetkilileri de kabul ediyor. Buna rağmen, hükümetin ısrarlı ve inatçı biçimde alkollü içkiyi adeta uyuşturucuyla özdeş, gayrimeşru bir nesne haline getirmek için sürdürdüğü politikayı toplum sağlığını koruma gerekçesiyle açıklamak imkansız.
Türkiye’de hükümetin verdiği resmi davet ve resepsiyonlarda ve Türkiye’nin birçok diplomatik temsilciliğindeki üst düzeyli resmi kabullerde artık alkollü içki ikram edilmiyor oluşunun da halk sağlığını korumakla bir ilgisi yok.
Konu tamamen ülkede iktidarın ve devletin yeni İslamcı/muhafazakar sahiplerinin politikleştirdikleri inançlarını başkalarına empoze ederek yeni ve ancak dışlayıcı ve tahammülsüz bir siyasi kültürü inşa etmeleriyle ilgili.
THY’nin iç hat seferlerinin bir çoğunda alkolün yasaklanması da öyle, ancak burada konunun bir de sosyo-politik boyutu var. Business classta bir mahalle baskısı devreye giriyor.
Türkiye’nin koyu muhafazakar, kamusal alanda içki içmenin zaten imkansız olduğu Anadolu kentlerine yapılan uçuşlarında business class’ı kullananlar genellikle AKP elitidir.
AKP’nin bakanları, milletvekilleri, parti il başkanları, valiler, üst düzey yöneticiler, Anadolu kaplanları diye tabir edilen muhafazakar burjuvaziye mensup iş adamları ve tüccarlar...
Şehirlerinde içki yasağı uygulayan ya da yasağı onaylayan bu güçlü insanlar yanlarındaki koltukta oturan yolcu bir kadeh şarap isteyip onu yudumlamaya başladığında oluşan durumdan son derece rahatsız oluyorlar.
Ve şikayetler ve hatta doğrudan müdahaleler başlıyor.
Bu tahammülsüzlük, ülkeye egemen olan muhafazakarlaştırmacı siyasi gündemle örtüştüğü için de mahalle baskısı sonuç veriyor.
Alkol servisinin halen yapıldığı altı hat ise İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Bodrum ve Dalaman. Bunlar da Türkiye’nin halen dünyaya ve turizme açık, liberal hayat tarzı ve özgürlüklerle büyük sorunları olamayan modern kent ve bölgeleri.
Bu hatlarda içkiyi yasaklamaya henüz güçleri yetmiyor.
THY “Globally Yours” sloganını bütün hatlarında kullanmayı hak eden bir hava yolu şirketi değil artık.