TAHRAN, İran — İran-Türkiye ilişkilerinde dinamik değişiyor. Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun 4-5 Mart’taki Tahran ziyaretinde nasıl bir tavır sergilediği ve ne şekilde ağırlandığına yüzeysel bir bakış bile söylem ve niyetlerde değişiklik olduğu izlenimini doğuruyor. Davutoğlu’nun beş bakan ve onlarca iş adamından oluşan heyeti son 10 yılda Tahran’a gelen en büyük heyetlerden biriydi. İki hafta sonra da İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif Türkiye’ye gitti ve ekonomik ilişkiler ile bölgesel iş birliğini güçlendiremeye hazır olduklarını ifade etti. Şimdi soru şu: Karşılıklı ziyaretler bölgenin bu iki önemli komşusu arasında bir dönüm noktasına mı işaret ediyor?
Arap Baharı İran-Türkiye ilişkilerine yeni dinamikler ekledi. İsyanlardan önce ideolojiden azade olan ikili ilişkilere hem siyasi hem ekonomik iş birliği hâkimdi. Ancak Suriye krizi ideolojiyi ön plana çıkardı. Müslüman Kardeşler’in kazandığı ivmeye bölge çapında önderlik yapmak isteyen Türkiye, seçeneklerini Suriye muhalefetini desteklemekle sınırladı. Suriye’deki olaylara stratejik rekabet merceğinden bakan İran ise rakiplerinin barışçıl ayaklanmayı silahlandırdığını gördü ve statükoyu sürdürmek istedi. İran bölgesel nüfuzunu korumaya, Türkiye ise artırmaya çalışıyordu. Mezhep kimliklerinin siyasallaşması İslam Devleti’ni (İD) ve onun kardeş örgütlerini güçlendirirken İran’la Türkiye arasındaki siyasi ilişkilere köstek oldu ve böylece ekonomik iş birliğine paralel giden siyasi kulvar ortadan kalktı.