Suudi Arabistan için artan İran tehdidi, Tahran’la nükleer pazarlıklar, Yemen savaşında tökezleme ve Riyad’ı daha az umursayan Amerikan politikasındaki çekilme Türkiye ile normalleşme ihtiyacını anlatan faktörler olabilir. Kuşkusuz Irak, Suriye, Yemen ve Lübnan’da İran’a karşı Sünni ekseninin güvenliği, yerelde farklı aktörlerle çalışmalarına rağmen Ankara ile Riyad’ı aynı saflara çekiyor. Ki son aylarda İran ve Türkiye Irak’ta hükümet oluşumu, Kürt doğalgazının güzergâhı, PKK’ye karşı operasyonlar, Şengal’e müdahale planları ve sınır aşan suların paylaşımında birbirine ters düşerken Suriye’de de Tahran yeni Türk askeri harekât planına açıkça cephe aldı.
Fakat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı, gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetiyle dünyaya rezil etmeye çalıştığı Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’la (MbS) kucaklaşmaya iten temel motivasyonlar biraz daha farklı olabilir. Pek çok gözlemcinin üzerinde durduğu en baskın neden elbette finansal krize çare bulma arayışı. Bunun yanı sıra Suudilerle barış, Türkiye’yi çevreleyen sorunlu iklimi biraz dağıtabilir. Riyad’la takıştığı sürece Ankara’nın pek çok Arap ülkesinde ayağına çelme takacak tarafların çıkması şaşırtıcı sayılmaz. İslam dünyasına önderlik iddiasıyla birlikte mali yardımlarla onlarca yıl içinde kurduğu ağ, Suudi Arabistan’a ötekilerin ilişkilerini olumlu ya da olumsuz etkileme imkânı sağlıyor. Bu etki Türkiye’nin karşısına Mısır, Sudan, Tunus, Libya ve Somali gibi pek çok yerde çıktı.