BAĞDAT -- Türkiye’nin Kuzey Irak’ta PKK’yla bağlantılı yerel silahlı Ezidi gruplara düzenlediği saldırılarda iki taraf da kayıplar veriyor.
Şengal Savunma Birlikleri (YBŞ) Komutanı Mervan Bedal’ın 7 Aralık’ta seyir halindeki aracına insansız hava aracıyla düzenlenen bir saldırıda öldürüldüğü bildirildi. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi terörle mücadele birimleri saldırıya ilişkin açıklamada Bedal için “PKK milislerinin komutanı” ifadelerini kullandı.
9 Aralık’ta ise Kuzey Irak’ta konuşlu Türk birliklerine karşı düzenlenen saldırıda üç Türk askeri öldürüldü. Türkiye’nin güneydoğu komşusu Irak Kürdistanı’nda çok sayıda askeri üssü bulunuyor.
Irak Kürdistanı’na sınır kuzeydoğu Suriye’nin bir bölümünü ise Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kontrol ediyor. SDG’nin ana omurgasını oluşturan Halk Savunma Birlikleri, ABD, Avrupa Birliği ve Türkiye tarafından terör örgütü kabul edilen PKK’nın, Suriye’deki yerel bağlantısı addediliyor.
ABD, İslam Devleti’yle (İD) mücadele çabaları kapsamında SDG’ye mali ve askeri destek sağlıyor. YPG ve PKK’nın ideolojik ve diğer birçok açıdan bağlantılı oldukları düşünülse de iki örgütün de ayrı komuta-kontrol yapıları bulunuyor.
SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi, 7 Aralık’taki saldırının ardından Twitter’dan yaptığı paylaşımda Türkiye’nin “sivilleri hedef alan” saldırılarına tepkisiz kalmanın “benzeri görülmemiş katliamlara” yol açacağını savunarak, saldırıda öldürülen YBŞ komutanıyla bir fotoğrafını paylaştı. Fotoğrafta iki isim de askeri kamuflaj içinde görülüyor. Abdi SDG komutanı olmadan önceki yıllarda PKK kadrolarında yer almıştı.
11 Aralık gecesi Sincar’a bağlı Hanesur’da YBŞ’ye bağlı bir merkezde yaşanan patlamanın da Türkiye’nin hava saldırısı sonucu meydana geldiği iddia edildi. Irak’ın Ninova vilayetine bağlı Hanesur, Sincar Dağı’nın kuzeyinde, Suriye sınırında yer alıyor. PKK savaşçıları Irak-Suriye arası geçişlerde uzun zamandır bu rotayı kullanıyor.
Kimi Iraklı yorumcular ise patlamanın el yapımı bir patlayıcıdan kaynaklandığını iddia etti. “Türkiye vatandaşı bir PKK komutanı” da dahil çok sayıda insanın öldüğü belirtilen patlamanın nedeni bu yazı kaleme alındığı sırada halen netleşmemişti.
Türkiye son aylarda Suriye’nin kuzeydoğusunda SDG kontrolündeki bölgelerde bulunan PKK komutanlarını da hedef alıyor. PKK Merkez Komitesi’nin önemli isimlerinden Haydar Varto kod adlı bir militanın eylül ayında Kamışlı’da öldürüldüğü bildirildi. 1980’lerde bu yana PKK içinde faaliyet gösteren Varto’nun 2019’dan bu yana Suriye’de olduğu söyleniyordu.
Türkiye, Suriye ve Kuzey Irak’ta düzenlenen operasyonlarda sadece ağustos ayında 200’ü aşkın PKK’lının öldürüldüğünü öne sürüyor. Bu saldırıların çoğu Sincar’da gerçekleştirildi.
YBŞ genel olarak PKK’nın yerel kolu addedilse de örgüte bağlı pek çok grup artık Irak hükümetine bağlı Şii öncülüğündeki Halk Seferberlik Birlikleri (HSB) çatısı altında faaliyet gösteriyor.
Sincar’daki Ezidi toplumunun sorunlarının kaynağında bölgede faaliyet gösteren silahlı grupların tümünün --HSB, PKK ve Irak Kürdistanı’na bağlı Peşmerge güçleri-- sorumluluğu olduğuna inanılıyor. Çatışmanın sona ermesi için bir yılı aşkın süre önce varılan anlaşma ise halen hayata geçirilebilmiş değil.
YBŞ, Kataib Seyyid El Şuhada ve Asaib Ehil El Hak ile yakın bağlara sahip. Erbil’de bu yıl başında bu iki gruba yakın İran bağlantılı Şii gruplarca düzenlenen saldırının ardından yapılan açıklamada “sadece Amerikan, Türk ve İsrailli işgal üslerinin” hedef alındığının vurgulanması manidardı. Açıklama PKK’ya karşı Türkiye ile işbirliği yaptığı için Erbil’e üstü kapalı bir gözdağı olarak yorumlandı.
Eski YPG savaşçıları ve “uluslararası gönüllülere” ait sosyal medya hesaplarında Irak-Suriye arasındaki geçişler için Sincar yakınlarındaki kaçakçılık yollarının kullanıldığı açıkça ifade ediliyor. Ancak bu hesaplardan birine göre “İran tedarik için Sinjar ve Derik geçişlerini kesinlikle kullanmıyor. Çoğu zaman bu geçişlerden biz bile malzeme geçiremiyoruz ki onların güneyde çok daha iyi güzergahları var.”
Türkiye ile Iraklı istihbarat birimlerinin terörle mücadele alanında işbirliğinin son yıllarda arttığı görülüyor. Bu işbirliği sayesinde pek çok aranan İD militanı ve komutanı yakalandı.
Türkiye, İD ile PKK’yı güvenliği için eşit derecede tehlikeli görüyor. Türkiye ile PKK arasında yıllardır süren kanlı savaşta en az 40 bin kişi öldü. PKK’nın Türkiye’de üstlendiği saldırıların bir kısmında eğitim kurumları ve Kürt “işbirlikçiler” hedef alındı. 1994’te Tunceli’nin bir ilçesinde altı öğretmen ilçe meydanında infaz edildi. Daha yakın tarihlerde de Türkiye’nin güneydoğusundaki okullara saldırılar düzenlendi. Hem personel hem de öğrenci ölümlerine yol açan saldırıların çoğunun arkasında PKK olduğu düşünülüyor. Örneğin Uluslararası Eğitimi Koruma Koalisyonu 2016 yılında sılahlı örgüt tarafından kreş, anaokulu ve ilkokullara yönelik 12 saldırı tespit etti. Saldırıların bazılarında okullar kundaklandı ya da okul yerleşkelerine patlayıcı yerleştirildi. Kamu yayıncısı TRT 2017’deki bir haberinde 1984’ten o yıla kadar 150’den fazla öğretmenin PKK tarafından öldürüldüğünü iddia etti.
PKK ve YPG’nin gençlere yönelik endoktrinasyon çabaları uzun süredir devam ediyor ve örgütler çocuk asker kullanıyor. Kamışlı’yı kontrol eden silahlı gruplar tarafından “kaçırılan” gençlerin aileleri 7 Aralık'ta kentte bir protesto düzenledi. SDG güvenlik güçleri göstericileri dağıtırken, protestoyu haberleştirmeye çalışan birçok gazeteci de gözaltına alındı.
Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) yetkilileri Irak Kürdistanı’nda yaşamlarını sürdüren binlerce Suriyeli Kürt mültecinin, esasen YPG ve/veya PKK boyunduruğu altına girmemek ve zorla silah altına alınmamak için Suriye’ye dönmediklerini söylüyor. Pek çok KBY yetkilisi de bölgenin güvenliği ve ekonominin bekâsı için PKK’yı Irak Kürdistanı’ndan çıkarmak üzere harekete geçilmesi gerektiğini savunuyor.
Ezidi toplumunun önde gelenleri ise bölgedeki çatışmanın faturasının hâlihazırda çok acı çekmiş Ezidilere kesilmemesi için uyarıda bulunuyor. İD binlerce Ezidi’yi katletti ya da köleleştirdi, binlercesi ise kayıp ve akıbetleri halen bilinmiyor. Bölgenin yapıları ve altyapısı ya büyük zarar görmüş ya da tamamen harap olmuş durumda.
Uluslararası İnsan Hakları Günü vesilesiyle Fransız hükümeti tarafından İnsan Hakları Özel Ödülü’ne layık görülen Ezidi aktivist Mirza Dinnayi’ye göre Ezidilerin “çoğunluğu” şu an Sincar’da faaliyet gösteren silahlı grupların “hiçbirini desteklemiyor.”
Dinnayi Al-Monitor’a şunları aktarıyor: “Hiçbir ülke ile çatışmak istemiyorlar. HSB, Ezidi [halkını] temsil etmiyor. [Halk] herhangi bir milis yapıya değil bir devlet sistemine bağlı olmayı ve bir hukuk devletinin vesayetini istiyor.”