İstanbul’da Cumhurbaşkanı’nın konutlarından birini fotoğraflarken gözaltına alınan Natali-Mordi Oknin çifti 18 Kasım’da İsrail’e döndü ancak özgür kalmalarını ve vatanlarına kavuşmalarını sağlayan süreç aksiyon filmlerini aratmadı.
İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın üst düzey yetkilileri 17 Kasım’ı 18 Kasım’a bağlayan gece gerilim dolu saatler yaşadılar. Yetkililer İsrailli çiftin serbest bırakılmasından dolayı rahatlamıştı ancak çiftin nerede olduğuna dair hiçbir fikirleri yoktu. Kimliğinin saklı kalması kaydıyla Al-Monitor’a konuşan kıdemli bir diplomatik kaynak, “Onlara olabildiğince hızlı ulaşmaya çalıştık. Bize bir polis karakoluna götürüldükleri söylenmişti ama İstanbul’da onlarca karakol var” dedi.
İsrailli diplomatlar Oknin çiftini bulmak için kendilerini şehrin farklı karakollarına koştururken buldular. Her ikisi de otobüs şoförü olan çiftin Türkiye gezisi sırasında gözaltına alınmaları, İsrail’de büyük yankı uyandırmış ve onları adeta halk kahramanlarına, özgürlük savaşçılarına dönüştürmüştü.
İsrail halkı çiftle ilgili haberleri yakından izliyor, çiftin akrabaları yaşlı gözlerle medyaya açıklamalar yapıyordu. Yeni bir Dreyfus olayına dönüşmesinden korkulan bu hikâye neyse ki mutlu sonla neticelendi. Sağ salim bulunan çift havaalanına götürüldü ve İsrail hükümetinin gönderdiği özel bir uçakla Ben-Gurion Uluslararası Havaalanı’na uçtu. Sevinç ile gözyaşının birbirine karıştığı karşılama, geçmişte yurt dışında hapse düşen bazı İsrail vatandaşlarının yurda dönüşünü anımsatıyordu.
Türkiye’nin bir Mossad casus şebekesini çökerttiği iddiasından kısa süre sonra meydana gelen bu olay, zaten kırılgan olan ikili ilişkileri iyice rayından çıkarma riskini doğurmuştu. Ancak görüldüğü kadarıyla çiftin serbest bırakılmasıyla ikili ilişkilerde “yeniden başlat” düğmesine basıldı.
Her şey, Oknin çiftinin Natali’nin yaş gününü kutlamak için Türkiye’ye gitmesiyle başladı. İsrail’in Modi’in kasabasından olan ve Egged otobüs şirketinde şoför olarak çalışan Okninler, İstanbul’da panoramik seyir terasıyla popüler bir turistik mekân olan Çamlıca Kulesi’ne çıkıyor ve uzakta görünen Cumhurbaşkanı’nın konutunu fotoğraflıyorlar. Sonra bir kadın garsona bunun gerçekten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konutu olup olmadığını soruyor ve binayı işaretleyerek fotoğrafı WhatsApp’taki aile grubunda paylaşıyorlar. Kısa süre sonra da karşılarında Türk polisini buluyorlar. Polisler fotoğrafı görmek istiyor ve olaylar zinciri böylece başlamış oluyor. Çiftin “siyasi ve askeri casusluk” şüphesiyle tutuklanması, işlerin kontrolden çıkabileceğine işaret ediyor.
İsrail yönetiminin tepesindeki üç isim, olayın ikili ilişiklere, iki ülke arasındaki turizm ve ticarete ve yeni İsrail hükümetinin imajına verebileceği zararı önlemek düşüncesiyle hemen harekete geçiyor. Başbakan Naftali Bennett, Dışişleri Bakanı Yair Lapid ve Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ile yakın bir mesai içine giriyor. Mossad’ın yeni başkanı David Barnea da olaya dâhil oluyor ve hemen Türk mevkidaşıyla iletişime geçiyor. Bu arada Dışişleri Bakanlığı da Erdoğan’ın en yakınındaki isimlerden birine ulaşıyor. Al-Monitor’a konuşan üst düzey bir İsrailli diplomatik kaynak, “Erdoğan’ın en yakın çevresine ulaştığımızda bu krizi hızlıca çözme ihtimalinin arttığını anladık” dedi.
Herzog 12 Temmuz’da İsrail’in 11’nci cumhurbaşkanı olarak göreve başladığında İsrail’i en az 10 yıldır şahsi boks torbasına çeviren Erdoğan’dan sürpriz bir telefon almış, 45 dakika süren görüşmenin oldukça dostane geçtiği belirtilmişti. Erdoğan sıcak ve iyimser konuşmuş, iki ülke arasında büyükelçilerin yeniden göreve başlaması ve ikili işbirliğinin geliştirilmesi gerektiğini söylemişti. İsrail’de cumhurbaşkanının yetkileri büyük ölçüde sembolik olsa da belli ki Erdoğan İsrail’le – ve de belki ABD’yle – arasını düzelme konusunda nabız yokluyordu.
Herzog hevesliydi. Erdoğan’ın başbakan olduğu 2003 yılına kadar Türkiye ve İsrail müttefik olmuştu. Erdoğan’la görüşmesinin dışında Herzog kamuoyunda Türkiye’yle yeni bir sayfa açmaya dair bir dizi açıklama da yaptı. Başka girişimlerin yanı sıra iki liderin New York’taki BM Genel Kurulu sırasında bir araya gelebileceği konuşuldu ancak görüşme gerçekleşmedi.
Güney Kıbrıs ve Yunanistan, ezeli hasımları olan Türkiye ile görece yeni müttefikleri olan İsrail arasındaki bu flörtleşmeden huzursuz olduklarını pek gizlemediler ve bunu İsrailli muhataplarına ilettiler. Bu tür olumsuz yansımalar Herzog’un hevesini kırdı ve ilişkiler yeniden olağan soğukluğuna döner gibiydi. Ta ki Oknin çifti İstanbul’a gidene kadar.
Çiftin gözaltına alınmasının ardından Lapid tam bir karartma altında yoğun bir diplomasi trafiği başlattı. Dışişleri Bakanı şunu çok iyi biliyordu: Medyanın ilgisi Türkiye’yi büyüklenmeye itecek ve geri adım atması zorlaşacaktı. Bennett ve Lapid kamuoyuna açıklama yapmak ve Türkiye’yi eleştirmekten uzak durmak için ABD gibi üçüncü bir tarafı devreye sokmaktan kaçınma kararı aldılar. Bunun yerine, Erdoğan’ın yakın çevresiyle sağladıkları iletişime odaklanmayı seçtiler. Bu arada Barnea da Türk mevkidaşına çiftin otobüs şoförü olarak çalışan sıradan turistler olduklarına dair kapsamlı kanıtlar iletti.
Otobüs şirketi tarafından birkaç sene önce hazırlanan ve Oknin çiftinin de yer aldığı bir tanıtım klibi bulundu ve internette dolaşıma sokuldu. Önce Bennett ve Lapid, ardından da Herzog resmi ve özel kanallardan Türk tarafına çiftin ajan olmadığına dair güvenceler verdiler. Amaç, casusluk suçu resmen isnat edilmeden çiftin serbest bırakılmasını sağlamaktı.
İsrail tarafına göre herhangi bir al-ver durumu yaşanmadı. Diplomatik kaynak şöyle konuştu: “Bu olayın uzayıp gitmesinin onlara da bize de büyük zarar vereceğini anlamalarını sağladık. Kilit nokta, çiftin gerçekten turist olduğuna ikna olmalarıydı. Bunun bir yanlış anlaşılma ve Kafkavari potansiyel taşıyan bir rastlantı olduğunu anladıkları an işimizin büyük bölümü bitmişti.”
Olay Türkiye’deki iç siyasetin ilginç bazı boyutlarını da gözler önüne serdi. Başbakanlıkta yapılan bir toplantıda Bennett asıl yetkilinin kim olduğunu soruyor. Gözaltından sorumlu olan İçişleri Bakanı mı yoksa Cumhurbaşkanı Erdoğan mı? Kendisine, meselenin bakan tarafından yönetildiği ancak Erdoğan karar verirse İsrailli çiftin serbest bırakılacağı söyleniyor.
Nitekim bu cevap doğrulanmış oldu. Erdoğan mantık, esneklik ve insaniyet göstererek bekleneni yaptı. Okninler İsrail’e iner inmez önce Herzog, ardından da Bennett Erdoğan’ı aradılar. Bennett’in makamından yapılan açıklamaya göre bu, 2013 yılından bu yana bir İsrail başbakanı ile Erdoğan arasındaki ilk telefon görüşmesiydi. İsrailli liderler kamuoyunda da Erdoğan’a teşekkür ettiler.
İlişkilerin bundan sonra nasıl bir seyir izleyeceği merak konusu. Kriz eski ilişkilerin yeniden tesisini tetikleyebilir mi? Muhtemelen etmez. Kısa vadede belli bir yumuşama yaşanabilir ve 2018’de geri çağrılan büyükelçiler görevlerine dönebilir. Orta ve kısa vadeyi öngörmek ise zor. Erdoğan’ın önünde seçimler olduğu düşünülürse her şey mümkün.