RAMALLAH, Batı Şeria — Kudüs’e bağlı Yusufiye Mezarlığı’nın restorasyonunun Türkiye’nin katkılarıyla tamamlandığını belirten bir tabela 24 Haziran’da İsrail’e bağlı Kudüs Belediyesi’nden yetkililerce polis eşliğinde söküldü. Tabelanın üstünde Türk bayrağı ve Türkiye İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı’nın (TİKA) amblemi bulunuyordu.
Kudüs’ün tarihi kent merkezinin yanında bulunan ve İslami vakfın idaresinde olan asırlık mezarlık Kudüs’ün tanınmış noktalarından biri.
İsrail polisi mezarlığın restorasyonuna katkıda bulunan TİKA’nin mezarlığa tabela asmak için gerekli izinleri almadığını söylerken, Türk kuruluşun basın birimi Al-Monitor’a şu açıklamayı yaptı: “Kuruluşun restore ettirdiği Yusufiye Mezarlığı’nın taş duvarı üzerine asılan tabela kanunsuz bir şekilde kaldırılmıştır. Bu Türkiye’nin bölgenin barış ve refahı için ortaya koyduğu çabaların rahatsızlık yarattığının bir göstergesidir.”
Kuruluş tüm faaliyetlerinin “işbirliği yapılan ülkelerin izni ve onayıyla icra edildiğini ve Yusufiye Mezarlığı’nın 2015 yılında yerel makamların talebi ve işbirliğiyle yapılan restorasyonuna ilişkin gerekli tüm yasal işlemlerin yerine getirildiğini” ekledi.
Açıklamada şöyle denildi: “Kudüs’teki tarihi anıtların korunmasına yönelik çabalar gelecek nesiller ve bölgenin değerine katkıları için sürdürülecek. Türk kuruluşlarının Filistin’deki faaliyetlerini baltalamak isteyenler başarılı olamayacaktır. Yusufiye Mezarlığı’ndaki üzücü olayın tekrarlanmaması için gereken diplomatik ve yasal adımlar dışişleri bakanlığımız ve bölge ofisimizce atılacaktır.”
Türkiye’nin Kudüs’teki varlığı İsrail’i giderek daha fazla rahatsız ediyor. Türk Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Mescid-i Aksa’yı umre programına eklediği 2015’ten bu yana Kudüs’ü ziyaret eden Türk hacıların sayısı giderek artmış durumda. Türkiye TİKA gibi kuruluşlar aracılığıyla bölgeye milyonlarca dolarlık destek, insani yardım aktarıyor, hayır faaliyetleri düzenliyor.
İsrailli yazar Yossi Melman’ın İngiltere merkezli Middle East Eye kuruluşunda 26 Haziran’da yayınlanan makalesine göre Türkiye’nin Orta Doğu’daki stratejik hamlelerinin bir parçası olan Kudüs faaliyetleri, İsrail için bir tehdit hâline gelmiş durumda.
Türkiye’nin Doğu Kudüs’te Filistinlilere nakdi ve gıda yardımında bulunan TİKA üzerinden sürdürdüğü faaliyetlerin İsrail polisi ve güvenlik birimlerince izlendiğini belirten Melman şöyle yazdı: “İsrail makamları Türkiye’nin kültürel ve insani faaliyet kisvesi altında Müslüman Kardeşler ideolojisini ve Erdoğan’ın Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Filistin’i asırlarca yöneten Osmanlı İmparatorluğu’nun muzaffer günlerini canlandırma vizyonunu yaydığına inanıyorlar.”
Kudüs Belediyesi’ne bağlı Doğu Kudüs İşleri bürosunun eski bir danışmanı tarafından hazırlanan ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’ya yakın İsrael Hayom gazetesinde 22 Haziran’da yayımlanan bir araştırmada da “Doğu Kudüs’te şu an başrolde, Arap olmayan İslam ülkesi Türkiye bulunuyor ve sivil toplum aktivitelerinin yaklaşık yüzde 10’unu fonluyor” tespiti yapıldı.
Israel Hayom 1 Haziran’da da İsrail ve Suudi Arabistan’ın, Riyad’ın Ürdün idaresindeki İslami Vakıf Konseyi’ne dahil olması için aralıktan bu yana ABD destekli gizli görüşmeler içerisinde olduğunu duyurmuştu.
Gazetenin Suudi Arabistan kaynaklarına dayandırdığı haberde, Türkiye’nin Mescid-i Aksa etrafında artan etkinliklerinden rahatsız olan Ürdün’ün Suudi Arabistan’ın konseye katılımına ilişkin esnek bir tutum benimsediği savunuldu.
Türkiye’nin Amman Büyükelçiliği ise 4 Haziran’da yaptığı açıklamada “Türkiye, Ürdün'ün Müslümanların Kudüs'teki kutsal değerlerini korumaktaki rolüne saygı duymaktadır” diyerek, haberi zımnen yalanladı.
Öte yandan, İsrail Dışişleri Bakanlığı da Kudüs’teki Türk etkinliğinin frenlenmesi için bir plan geliştirdi. Israel Hayom’un 6 Ekim 2019’da duyurduğu plan Kudüs’ün tarihi merkezindeki evlerin yeniden inşası da dahil bir dizi faaliyet için Filistinlilere gönderilen Türk yardımlarının engellenmesini ve Türkçe öğretmenlerinin oturma izinlerinin iptalini de kapsıyor. Hükümetin planı ne zaman gündemine alacağı henüz bilinmiyor.
Kudüslülerin Türk desteğinden duydukları hoşnutluk da İsrail için bir diğer endişe kaynağı. Kudüs’teki Yüksek İslami Konsey Başkanı Şeyh İkrime Sabri’ye göre Türk hükümetinin mezarlığın restorasyon çalışmalarındaki katkısını gösteren tabelanın kaldırılması bu kaygıları yansıtıyor.
“İsrail, Kudüs’teki Türk projelerinden rahatsız oluyor. Bunlar hiçbir siyasi ya da askeri konuyla bağlantısı olmayan insani, eğitim, kültürel ve sağlık projeleri” diye konuşan Sabri, İsrail’in Kudüs’teki Türk faaliyetlerine ilişkin girişimlerini “misilleme eylemleri” diye tanımladı.
Kudüs merkezli bir kuruluş olan Yahudileştirme Karşıtı Komite Başkanı Nasır Hadami de Al-Monitor’a şöyle dedi: “Kentteki Türk faaliyetleri Kudüs’ün İslami kimliğini ve kültürünü korurken, Kudüslülerin direncini de güçlendiriyor. Kentin tarihini ve yapısını değiştirmek isteyen İsrail’i rahatsız eden de bu.”
Güçlü ekonomik ve askeri ilişkilerin hüküm sürdüğü on yılların ardından Türk-İsrail ilişkileri şu an istikrarsız bir dönemden geçiyor. İki taraf arasındaki ilişkiler İsrail’in Gazze Şeridi’ne yardım taşıyan Mavi Marmara gemisine saldırısı sırasında 10 Türk’ün öldürülmesiyle kopmuştu. Netanyahu Mart 2013’te saldırıdan dolayı Erdoğan’dan özür diledi. Taraflar 27 Haziran 2016’da diplomatik ilişkilerin yeniden tesisi için anlaşma imzaladı. İsrail saldırıda öldürülen kurbanların ailelerine 20 milyon dolar ödemeyi kabul ederek Türkiye’nin Gazze Şeridi’ne insani yardım göndermesine izin verdi.
Türkiye’nin Kudüs’teki faaliyetlerinin bastırılması sadece İsrail ile Türkiye arasındaki soğuk ilişkilerin değil İsrail’in kentteki egemenliğini genişletme çabalarının da yansıması.