30 Nisan sabahı Afganistan’ın başkenti Kâbil’in merkezinde meydana gelen patlamanın ardından olay yerine gazeteciler toplanmıştı. Basın kartı göstererek polisi aşan bir intihar eylemcisi gazetecilere yaklaştı ve üzerindeki bombayı patlattı. Yedi medya mensubu olay yerinde hayatını kaybederken iki kişi daha sonra hastanede vefat etti. İki patlamanın toplam bilançosu 26 ölü oldu.
Saldırıyı “Horasan Vilayeti” olarak bilinen İslam Devleti (İD) örgütünün Afganistan kolu üstlendi. Örgüt, iki intihar eylemcisinin yüzleri kapalı şekilde yan yana durduğu 29 Nisan tarihli bir fotoğraf da yayımladı. Eylemcilerden birinin kimliği İD tarafından Kaka El Kürdi olarak açıklandı. Örgüt Kürdi’nin nereli olduğunu açıklamadı ama çok sayıda İranlı ve Iraklı Kürdün yıllardır cihat için Afganistan’a gittiği bilinen bir gerçek. Farklı gruplara katılan İranlı ve Iraklı Kürtler son dönemde İD saflarında da yoğun şekilde boy gösteriyor.
İranlı ve Iraklı Kürt cihatçıları yakından izleyen araştırmacı Muhtar Huşmend, Al-Monitor’a yaptığı açıklamada Kaka El Kürdi’nin 29 yaşında ve İran’ın batısındaki Kirmanşah eyaletinden olduğunu tespit ettiğini söyledi.
Kirmanşah, son yıllarda yüzlerce Kürt gencinin İD’e ve artık Şam Fetih Cephesi diye anılan Nusra Cephesi’ne katılmak için Suriye ve Irak’a gittiği Kürt bölgelerinden biri olarak ün yaptı. Geçen yaz Tahran’da parlamentoya ve Ayetullah Ruhullah Humeyni’nin türbesine intihar saldırıları düzenleyen İD militanlarının tamamı da Kirmanşah eyaletindendi.
Tahran’daki saldırılar cihatçı tehdidinin ciddiyeti konusunda İran’ın gözünü açtı ve o günden sonra radikal eğilimdeki yüzlerce Kürt tutuklandı.
İD’in Irak ve Suriye’deki projesi çökerken İranlı Kürt cihatçıların istikamet değiştirdiği anlaşılıyor. İran’ın Kürt bölgelerindeki radikal Sünni hareketleri iyi bilen kaynaklar, Kürt cihatçıların şimdi doğuya yöneldiğini ve Horasan Vilayeti’ne katıldığını söylüyor.
İran, Afganistan’ın batısını İD ve düşman devletlerin istismarına açık, hassas bir bölge olarak görüyor. İran’ın bu bağlamda koruma tedbirlerini artırdığı anlaşılıyor, Afganistan’da NATO ve Afgan güvenlik güçleriyle savaşan Taliban’a İD’le de savaşsın diye destek verdiği iddia ediliyor.
İran’ın Afganistan’la 800 kilometreyi aşan bir sınırı var. Sınır bölgelerinde bazı yerli Sünni silahlı gruplar da faal. Görünen o ki sınırın İran tarafındaki durum özellikle de ülkenin en yoksul eyaletlerinden biri olan Sistan-Belucistan Tahran’ı kaygılandırıyor. İran’ın Kâbil Büyükelçisi Muhammed Rıza Behrami, mayısta yaptığı açıklamada Afganistan’daki İD varlığının Tahran ve Kâbil için ortak bir kaygı olduğunu söylemişti.
ABD Başkanı Donald Trump'ın İran karşıtı söylemi giderek sertleşirken ABD’nin ve başka hasım devletlerin İran’ı istikrarsızlaştırmak için Irak Kürdistanı ve Afganistan başta olmak üzere komşu toprakları kullanmasından korkuluyor.
Buna karşılık İran’ın Iraklı Kürtleri kendi şemsiyesi altına aldığı görülüyor. Yakın dönemde Tahran’da görüşmeler yapan Iraklı Kürtler kendilerini düşman güçlere kullandırtmama konusunda uyarıldı.
Devrim Muhafızları ile bağlantılı olan Tesnim Haber Ajansı ise geçtiğimiz günlerde geçtiği bir haberde İran’a Afganistan’ın Ferah velayetinden yönelen tehditlere dikkat çekti. Ajansa göre bu tehditler, bölgede büyük bir NATO üssünün bulunmasından, İD varlığından ve Suudi Arabistan gibi Körfez devletlerinin faaliyetlerini artırmasından kaynaklanıyor. 19 Mayıs tarihli haberde şu ifadeler yer aldı: “Ferah vilayeti İran’a komşu olması nedeniyle Washington için özel önem taşıyor. Başkan olduğu günden beri İran’a karşı savaş tamtamları çalan, İran korkusu yaymaya çalışan Trump, İran’a karşı gerçekten bir şey yapmak isterse bu vilayetteki askeri üs ve havaalanı stratejik bir nokta olacak.”
Afganistan’da NATO ve ABD güçlerinin bulunması İran için sıkıntı olabilir ama ülke içindeki hoşnutsuz Sünnilerin, radikal gruplara katılan Kürtlerin yarattığı tehdit İran makamları için çok daha ciddi bir sorun oluşturuyor.
ABD’nin 2000’li yılların başında Afganistan’daki El Kaide üslerini hedef alması ve Irak’ın kuzeyinde Saddam Hüseyin’in komuta merkezlerini yok etmesinden bu yana Selefi cihatçı ideolojinin Kürtler başta olmak üzere İran’daki Sünniler arasında yayıldığı görülüyor. Kürt cihatçıların bir dönem Irak’ın kuzeyinde kalmasına ve burada radikal ideolojilerini yaymasına göz yumulmuştu. ABD’nin bunlara yönelik saldırılarının ardından çok sayıda Selefi cihatçı İran’a kaçmıştı.
2000’li yılların başından itibaren İran’da binlerce Kürt, Selefi cihatçı çizgiyi benimsedi. Yüzlerce genç Afganistan, Suriye ve Irak’a giderek çeşitli terör gruplarına katıldı. 2000’li yılların ortalarında Irak’ta Ebu Musab El Zerkavi’nin grubunda veya El Kaide bağlantılı başka örgütlerin saflarında savaşan militanların bir kısmı daha sonra İran’a döndü. Hatta bazı Kürt cihatçılar İran’da Zerkavi’nin Tevhid vel Cihad grubuyla aynı adı taşıyan bir örgüt kurdular ve ülke içinde çatışmalara girdiler.
Afganistan’a gelince Huşmend şu bilgileri veriyor: “Kürtlerin Afganistan’a gidişi üç ayrı dalga halinde oldu. 1980’lerdeki ilk dalga daha çok Iraklı Kürtlerden oluştu ve bunlar Sovyetlere karşı savaşan mücahitlere katıldı. Hem Iraklı hem İranlı Kürtlerin yer aldığı bir başka dalgayı 2002’den sonra NATO güçleriyle savaşmaya gidenler oluşturdu.” Üçüncü dalganın 2015 başlarında Horasan Vilayeti’nin ortaya çıkışıyla başladığını anlatan Huşmend “Buraya giden Kürtlerin sayısı sürekli artıyor.” diyor.
İran’daki cihatçı grupları yakından bilen iki başka kaynak da bu gelişmeleri teyit etti. Kaynaklardan biri kimliğinin açıklanmaması kaydıyla şöyle konuştu: “Radikal Kürtlerin Daeş (İD) ve Nusra’nın ortaya çıkışından önce Afganistan’a gittiği bilinen bir gerçek. Sonra Irak ve Suriye’ye gitmeye başladılar ama şimdi yine Afganistan’a gidiyorlar.”
İkinci kaynak da güvenlik gerekçesiyle adının yazılmamasını istedi ve şu bilgileri verdi: “Bu kişiler önce (İran’daki) Zahedan şehrine gidiyor ve sonra Saravan bölgesinden sınırı geçiyorlar. (...) Ya Pakistan’a geçiyorlar ya da doğrudan Afganistan’a gidiyorlar.”
İran, çatışma sahalarını kendi sınırlarından uzak tutmak için yıllardır “vekil” güçler kullanıyor. Taliban’a verdiği iddia edilen destek de bunun yeni bir örneği olarak görülebilir. İran’ın kendi sınırları içindeki cihatçı tehdidini şu ana kadar kontrol altında tutmayı başardığı söylenebilir. Ancak Afganistan’da İD’e katılan Kürt gençleri şimdi yeni bir risk oluşturuyor. Bu bağlamda İran çok geçmeden doğusunda da yeni bir cihatçı tehdidiyle mücadele etmek durumunda kalabilir.