DİYARBAKIR -- Irak Kürdistan Bölgesel Yönetim Başkanı Mesut Barzani’nin babası Molla Mustafa Barzani, 1946 yılında Kürdistan Demokrat Parti’yi (KDP) kurduğu zaman hedefinde özerklik vardı. 1979 yılında yerini oğlu Mesut Barzani’ye bıraktı. O da babasının yolundan giderek 2000’lere kadar bağımsızlık talebini gündeme getirmedi. Kürt bölgesinin statüsü anayasal güvenceye alındıktan ve Kürtler kendi ayaklarının üzerinde durduktan sonra, merkezi hükümetle ilişkiler de bozulmaya başladı.
İlişkilerin bozulmasındaki temel neden ekonomiydi. İlişkiler gerildikçe Kürt tarafı bağımsızlık kozunu kullanmaya başladı. Kürt yönetimi başka çare kalmazsa bağımsızlık ilan edeceklerini defalarca dile getirdi. Hatta bağımsızlık için referandum yapma kararı bile aldı. Ancak dünya ve bölgedeki gelişmeler ne referandum yapılmasına ne de bağımsızlık ilan edilmesine olanak verdi. IŞİD’in Kürt bölgesine saldırmasıyla tartışmalar unutuldu.
Herkes IŞİD’in bölgeden nasıl çıkarılacağını konuşmaya başladı. En büyük görev yine Kürtlere düştü. Sahada IŞİD’e karşı durabilen tek güç Kürtlerdi. Kürtlerin katıldığı operasyonlar IŞİD’i bölgede oldukça geriletti. IŞİD geriledikçe, Kürtlerin dünyada popülaritesi ve özgüveni de arttı. Bunu yeniden alevlenen bağımsızlık tartışmaları takip etti.
Kürt yönetimi uzun zamandır dillendirmediği bağımsızlık talebini bir kez daha gündeme getirdi. Önce Kerkük Kent Meclisi kente Kürt bayrağı asılmasına karar verdi. Ardından kentin Kürdistan Bölgesine bağlanması için referandum yapılması tartışmaya açıldı. Bu gelişmelerle ilgili tartışmalar sürerken, Kürdistan Demokrat Parti ile Kürdistan Yurtseverler Birliği, bağımsızlık gündemiyle toplandı. Başkan Mesut Barzani’nin başkanlığında düzenlenen toplantıda, bağımsızlık için referandum yapılması kararlaştırıldı.
Toplantı ilk bakışta yine öncekileri andırıyordu. Ancak bu kez farklı bir yol izlendi. Referandum için bir heyet oluşturulmasına karar verildi. Heyet önce Kürt bölgesindeki etnik ve dini gruplarla görüşecek, ardından da Bağdat ve komşu ülkeleri ikna turuna çıkacak. Heyet daha resmen kurulmadı. KDP ve KYB temsilcilerinin oluşturulduğu mini bir heyet, diğer partileri ziyaret ettikten sonra istişarelerde bulunmak üzere Bağdat’a gitti.
Bütün bunlar Kürtlerin bu kez bağımsızlık konusunu ciddiye aldıklarını gösteriyor. Ancak istek olsa da referandum biraz da “niyet ölçme” olarak yorumlanabilir. Kürt yönetimi, komşu ülkeler ve uluslararası güçlerin tepkisini referandum yaparak ölçmeyi planlıyor olabilir.
Kürt yönetiminin bu kez konuya daha ciddi yaklaştığı tespitine Orta Doğu’yu ve Irak Kürdistan Bölgesini yakından takip eden akademisyen Mehmet Alkış da katılıyor. Kürt yönetiminin elinin çok güçlü olduğunu savunan Alkış, Kürtler için bağımsızlığın üç ayaklı bir süreç olduğunu söyledi. Al-Monitor’a konuşan Alkış şu değerlendirmeyi yaptı: “Global güçler bu işe ne der? Bölge güçleri, Türkiye, İran, Arap ülkelerinin tepkisi ne olur? Referandum ve sonrası Kürtler arası siyasi güçler bundan nasıl etkilenir? Bu üç noktaya dikkat etmek lazım. 2013’ten bugüne kadar Amerika, Obama döneminde Kürtleri Bağdat’la yaşamaya ikna ediyordu. ‘Bağdat hükümeti olsun, siz de birlikte yaşayın. Irak toprak bütünlüğü bozulmasın. Eğer siz ayrılırsanız İran’ın etkisi çok olur bölgede. (...) Trump’ın politikası İran’ın önünü kesme yönündedir. İran Şii hilal kurmaya çalışıyor. Trump yönetimi bunu kabul etmiyor ve İran’ın önünü kesmeye çalışıyor. Kürdistan tampon bölge gibi İran’ın önünü kapatabilir. Rusya ekonomik bir diplomasi yürütüyor Kürdistan’la bağımsızlık kararı çıkarsa Rusya’nın karışacağını sanmıyorum.”
En çok merak edilen konulardan biri de Türkiye’nin tavrı. Türkiye’nin referandum karşısında nötr kalacağını savunan Alkış şöyle devam etti: “Türkiye, siyasi açıdan Irak’ın toprak bütünlüğü bozulsun istemiyor. Ama Kürt bölgesiyle siyasi ve ekonomik ilişkileri var. Eğer referandum olursa Türkiye tarafsız kalır. Bağımsız Kürdistan negatif bir şey getirmez, çünkü bölge petrolü Türkiye üzerinden pazara gidiyor. Eğer Türkiye İran’ın önünü kapatmak isterse Kürtlerin orada tampon olmasını ister. Kerkük’te bayrak meselesinde negatif tepki gösterdiler ama referandum olursa Türkiye nötr kalır negatif bir şey söylemez.”
Irak Kürdistan Bölgesi Parlamentosu’nun eski milletvekili Aso Kerim, bölgedeki savaşların bitmesinin ardından değişikliğin kaçınılmaz olduğunu savundu. Al-Monitor’a konuşan Kerim Kürtlerin değişimin dışında kalamayacağını belirterek şöyle dedi: “Irak Kürtlerinin merkezi hükümetle, federalizm denemesi başarılı sonuç vermedi. Şimdiye kadar var olan sorunlarımız çözülmedi. Özellikle Şii hükümetler anayasaya göre davranmadı. Bunu için Kürtler olarak başka yollar ve formüller aramak zorundayız. Bunu yapmazsak yasal ve siyasal statümüz daha ileri bir seviyeye gidemeyecek. Bunu için bu mesele gündem olmuş ve ciddi bir şekilde onun üzerinde duruyorlar.”
Referandumun iç ve dış siyasette kullanılan bir kart olmadığını savunan Kerim şöyle dedi: “Kürdistan’da bazı problemlerimiz var, meclis çalışamıyor, tecrit edilmiş. Gündelik hayatla ilgili, ekonomik sorunlarımız var, siyasi partiler birbirine güvenmiyorlar, halkın durumu iyi sayılmaz. Kürdistan bölge başkanı BM Genel Sekreteri’yle yaptığı görüşmede destek istedi. Çünkü Kürdistan’da Bağdat’a güven kalmadı. Sorunlarımızın Bağdat’ta çözüleceğine kimse inanmıyor. Siyasi partiler beraber çalışırlarsa var olan iç sorunlarımız kademe kademe çözülür. Bu yasal bir meseledir, her ulus küçük ya da büyük bu hakka sahiptir. Uluslararası belgeler bunu ispatlamıştır. Yani her ulus gibi Kürtler de devlet sahibi olmak hakkına sahiptir.”
Referandumun Bağdat’la ittifak halinde yapılması gerektiğine dikkat çeken Kerim konuşmasını şöyle sürdürdü: “İlk önce Bağdat’ı ikna etmek için çaba sarf ediyoruz. Bu olmadığı takdirde tek taraflı gerçekleştirmek için çalışacağız. Bunun yansımaları ne olacak? Tahran, Ankara ne diyecek? Ben eminim ki Kürdistan’ın çoğunluğu bağımsızlık yönünde oy kullanacak. Ama referandumdan hemen sonra devlet kurulacak diye bir şart yok. Siz referandum üzerinden dünyaya ‘Kürdistan halkı devletleşmek istiyor’ diyeceksiniz. Bu mesele şartlara göre olacak. Ama gördüğüm kadarıyla Kürdistan halkı ciddidir ve kendi kaderini belirlemek için isteklidir. Bu istek, sadece siyasilerin, hükümetin, meclisin isteği değil halkın isteğidir.” Kerim kurulacak Kürt devletinin Türkiye ve İran’a tehdit oluşturmayacağını da sözlerine ekledi.
Bağımsızlığa Kürt bölgesinde yaşayan diğer etnik grupların itiraz etmesi beklenmiyor. Nedeni ise Kürt bölgesinin yıllardır bölgenin en güvenli ve istikrarlı bölge olması.
Kürtler tepki mi ölçüyor yoksa bağımsızlık konusunda ciddiler mi? Bunu zaman gösterecek. Tepkiler cılız kalırsa belki de Kürdistan’ın doğuşuna tanıklık edeceğiz. Aksi takdirde tartışmalar daha yıllar boyu sürecek. Tartışmalara son nokta belki de Kürt devleti kurulunca konulacak.