ANKARA -- Başbakanlık 28 Eylül akşamı olağanüstü hal kapsamında yıkıcı ve bölücü faaliyetlere destek verdiği gerekçesiyle 23 radyo ve televizyon kanalının kapatılmasına karar verdi.
Başbakanlık kararı, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından olağanüstü hal kararının alındığı 20 Temmuz’da çıkarılan ilk kanun hükmünde kararnamelerden biri olan 668 Sayılı KHK’ya dayandırıyor. Bu kararname ile 20 Temmuz akşamı Fethullah Gülen cemaatine yakın tüm televizyon ve radyo kanalları ile gazeteler kapatılmıştı. OHAL devam ettiği için halen yürürlükte olan kararname 28 Eylül akşamı yeniden uygulandı. Ancak bu kez cemaate yakınlığı ile bilinen değil tam tersine cemaatle bugüne kadar yolları hiç kesişmemiş Kürtler, Aleviler ve solcuların yoğunlukla izlediği kanallar kapatıldı. Gerekçe: Bölücü ve yıkıcı faaliyetler ile Fethullah Gülen terör örgütünün propagandasını yapmak.
Kapatılan kanallar arasında sadece halay ve müzik yayını yapan Govend TV ile ilk Kürtçe çizgi film kanalı Zarok TV de var. Zarok TV Genel Yayın Yönetmeni Dilek Demiral Al-Monitor’a yaptığı açıklamada, “Biz çizgi film kanalıyız. Cartoon Network ve benzeri kanallarda yayın yapan çizgi filmlere Kürtçe ve Zazaca dublaj yapıp yayınlıyoruz. Şirinler, Garfield, Sünger Bob isimli çizgi filmleri yayınlıyoruz. Nasıl bölücü yıkıcı faaliyette bulunabiliriz ki!” diyor. Ekranlarının kapatıldığı sırada Masiu Kevjal (Horoz ve İnek) isimli bir kukla programının yayında olduğunu söyleyen Demiral, “Bizim tek amacımız Kürt çocuklarının kendi ana dillerinde çizgi film izlemeleriydi. Ana dillerini konuşamayan, öğrenemeyen Kürt çocuklarının yaralarına pansuman olma derdimiz vardı. Alınan bu kapatma kararı Kürt çocuklarında yara açtı.” diyor.
Kapatılan diğer Kürtçe televizyon kanalları ise yayın akışı içinde haber yayını bulunan Kürtçe kanalları. Başbakanlık kararına bakılırsa sadece müzik klipleri yayınlayan Kürtçe televizyonları liste dışında bırakılmış.
Kanallar sadece kapatılmakla kalmadı, bazılarının kapıları da mühürlendi. Onlardan biri Denge TV. Kanalın yöneticisi Ferhat Sevim Al-Monitor’a şunları anlatıyor: “28 Eylül akşamı Türksat tarafından yayın kesildi. 29 Eylül günü mesai saatimizde kanala geldik. Akşam saat 17:00 sularında polis ve maliye ekipleri geldiler. Avukatımız kararnameyi inceledi. Kararnamede yayın kuruluşlarının mal varlıklarına el konulmasına ilişkin madde vardı. Kanal binasında sayım yaptıktan sonra tüm teknik cihazlarımızın olduğu bölümün kapısını mühürlediler. Canlı yayın aracımızı götürdüler”.
Yaşanılan süreç karşısında şaşkın olduklarını söyleyen Sevim, “Bunları beklemiyordum. Biz her zaman tarafsızlığımızı koruduk, evrensel ilkelere göre yayın yaptık.” diyor.
Kapatılan yayınlar listesinde Alevilerin izlediği TV10 isimli kanal da bulunuyor. Alevi örgütleri kapatma kararının alındığı günden bu yana eylem yapıyor. 29 Eylül günü Alevi örgütleri kanal binasında “TV10 Alevilerin sesidir, susturulamaz” pankartı açarak, eylem yaptı. Bir Alevi dedesinin de dua ettiği toplantıda konuşan TV10 Yönetim Kurulu Başkanı Veli Büyükşahin kanallarının Aleviler için kutsal olan Muharrem ayının başladığı gün kapatıldığına dikkat çekerek, “Sözün bittiği yerdeyiz!” diyor. Bugün Türkiye’nin dört bir yanında kapatılan kanallar önünde eylemler düzenleniyor. Kapatılan televizyon ve radyo kanallarının her birinin Türkiye için bir sembolü var. Bazıları Kürtlere, bazıları Alevilere bazıları da sol sosyalist kesime yönelik yayın yapıyorlar. Hal böyle olunca seslendikleri bu kitleler kapatma kararlarını basın özgürlüğünün yanı sıra kendi varlıklarını tehdit eden kararlar olarak değerlendirerek, sokağa çıkıyorlar.
29 Eylül akşamı Ankara’da kapatılan Hayatın Sesi televizyonu önünde düzenlenen eyleme gelenler de çoğunlukla sol sosyalist kesimden insanlardı. “Özgür basın susturulamaz” pankartı altında bir araya gelerek, sloganlar attılar. Eylemin ardından kanal binasına çıktığımda, kanalda birbirinden bağımsız işçi sendikaları, sol sosyalist partiler ve insan hakları örgütlerinin kesilmeden süren ziyaretlerine tanık oldum. Biz televizyon binasındayken içerideki stüdyoda sosyalist bir parti olan Emek Partisi ve Halkların Demokrasi Partisi yöneticilerinin konuştukları bir program, kanal sanki hiç kapatılmamış gibi devam ediyordu. Yayın internet sitesinden yayınlanıyordu, ancak çok geçmeden internet yayınının da durdurulduğu haberi geldi.
Hayat TV çalışanı Cem Gurbetoğlu 28 Eylül akşamı kanalda çalışmaya devam ettiklerini ve izleyicilerin telefonları üzerine yayının durdurulduğunu öğrendiklerini söylüyor. Gurbetoğlu, “Türksat’ı aradık ve bize Başbakanlık kararı ile yayınımızın durdurulduğu söylendi. Hala bir tebligat almadık.” diyor. Gurbetoğlu, “Darbe gecesi burada yayın yaptım, Türkiye’de bir darbe gerçekleştirilmek istendiğini söyledim ve demokrasiden yana tavrımı aldım, tüm kanal demokrasiden yana tavrımızı aldık. Çünkü bizim geleneğimiz darbelerden çok çekmiş bir gelenektir. Tüm bunlara rağmen darbeden sonra yaşananlar darbeye karşı durmuş, demokrasi ve emekten yana olanlara yönelik bir saldırıya dönüştü. AKP bu süreci kendisine muhalif olanlara karşı bir ‘karşı darbe’ sürecine dönüştürdü.” diyor.
Başbakanlık kararı ile 11 radyo kanalı da kapatıldı. Bu radyolardan biri Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun darbeye karşı yaptığı yayınlar nedeniyle teşekkür ettiği Yön Radyo. Yön Radyo da Alevilerin yoğunlukla dinlediği ve türkü yayını yapan bir radyo kanalı.
OHAL sürecinde basın ve ifade özgürlüğü alanında Türkiye’nin darbe girişiminden önce yer aldığı noktanın çok daha gerisine düştüğü söylenebilir. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti verilerine göre 15 Temmuz’dan sonra 100’den fazla gazeteci tutuklandı, 2 bin 500 gazeteci işsiz kaldı, 660 gazetecinin basın kartı iptal edildi.
Ancak yaşanılan bu olumsuzlukları sadece basın ve ifade özgürlüğü ile halkın haber alma özgürlüğü kapsamında değerlendirmek eksik olur. Bugün kapatma kararlarına karşı sokağa çıkan muhalifler de bu kararları kendileri açısından varlık-yokluk meselesi olarak ele alıyor. OHAL sürecinin devam etmesi de varlıklarına ilişkin kaygıların daha da artacağına işaret ediyor.