Suriye krizinde pek çok oyuncu yer alıyor ancak görünen o ki bunlardan sadece ikisi büyük kararlar verebiliyor. Rusya ve ABD, 10 Eylül’de Suriye’de ilgili tüm taraflara riayet mecburiyeti getiren geçici bir ateşkes anlaşmasına vardılar. Ancak hem Washington hem Moskova ihlal iddialarında bulunurken ateşkes 19 Eylül’de sona erdi. Rusya, 17 Eylül’de Deyrizor’da 62 Suriyeli askerin ölümüyle sonuçlandığı bildirilen ABD saldırısını sorgularken bu olayın tüm barış sürecini tuzla buz edebileceğini öne sürdü. ABD ise Suriye hava kuvvetlerinin 19 Eylül’de Halep’te bir BM yardım konvoyuna düzenlediği saldırıdan tümüyle Rusya’yı sorumlu tuttu.
Oysa Rusya ve ABD’nin anlaşmaya daha sıkı şekilde uyacağı ve krizde yeni bir anlayış birliği sağlanabileceği yönünde güçlü beklentiler vardı. Bu gelişmenin yüz binlerce insanın canına mâl olan, Suriye nüfusunun yarısından fazlasını yerinden eden altı yıllık kanlı savaşta bir dönüm noktası olabileceği ve savaşı bitirecek kapsamlı bir barış planına zemin hazırlayabileceği umulmuştu. Bu hedefin gerçekleşmesi, iki kilit bölgesel oyuncunun, her ikisi de Suriye’de askeri varlık gösteren ve karşı cephelerde savaşan militanlar üzerinde güçlü nüfuza sahip İran ve Türkiye’nin desteği olmadan sağlanamazdı.