İstanbul Sanayi Odası (İSO) 1968 yılından bu yana her yıl Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşlarını belirliyor. Şirketlerin “kendi üretimlerine dayalı satışları” dikkate alınarak belirlenen 500 büyük sanayi kuruluşu listesi haziran başında açıklandı.
İSO-500 listesine 2009 yılında 153 yabancı şirket girerken, 2015 yılında bu sayı 125’e geriledi.
Böylece en büyük 500 sanayi şirketi içerisinde yabancıların payı 2009 yılında üçte bir oranındayken, 2015 yılında dörtte bire inmiş oldu.
Oysa Türkiye’de özellikle son yıllarda yabancı şirket sayısında patlama yaşanıyor. 1954’ten 2010 sonuna kadar geçen 56 yılda 25 bin yabancı sermayeli şirket kurulurken, 2016 yılı mart sonu itibarıyla bu sayı 49 bin 95’e yükseldi.
Yani son beş yıl üç aylık sürede 24 bin yabancı şirket kuruldu. Ancak yabancı şirket sayısı neredeyse iki misline çıktığı halde 500 büyük sanayi şirketi listesindeki gerileme yabancıların üretim kapasitesinin şirket sayısına paralel artmadığını, hatta gerilediğini gösteriyor. Çünkü yeni kurulanlar daha küçük ve orta ölçekli işletmeler.
Ekonomi Bakanlığı verileri de yabancıların “üretimden” çok “pazarlama” ve “ticaretle” ilgilendiğini gösteriyor. Toptan ve perakende ticaret alanında 17 bin 907 şirket var. İkinci sırada 7 bin 948 yabancı şirketle gayrimenkul kiralama ve iş faaliyetleri bulunuyor. En önemli sektör olan imalat sanayinde yer alan yani üretim yapan şirket sayısı sadece 6 bin 308.
Bu rakamlar yabancı şirketlerin neden İSO-500 listesinde geriye düştüğünü açıkça gösteriyor. Çünkü 49 bin yabancı içerisinde üretim yapan şirketlerin oranı yüzde 8 civarında. Yabancıların yaklaşık yüzde 82’si imalat sanayi dışındaki alanlarda faaliyet gösteriyor.
Eski Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Dönen İSO 500 listesinde yabancı şirket sayısının azalma nedenini Al-Monitor’a şöyle yorumladı:“Türkiye’de son yıllarda kurulan şirketler genellikle Orta Doğu kökenli ve küçük ölçekli. Suriye’den, Irak’tan gelenler ticaret yapmak için kuruyorlar. Sanayi malları üreten büyük şirketler Türkiye’den kaçıyor. Bunun üç nedeni var: Birincisi Türkiye’deki hukuk sistemine güvenmiyorlar. İkincisi ülkede kamplaşma ve gerilimin artması. Üçüncüsü de terör olayları. Sadece yabancılar değil, yerli büyük şirketler de yurt dışına kaçıyor”.
Türkiye’deki yabancı şirketlerin dağılımı incelendiğinde ilk sırada 20 bin 918 şirketle AB ülkeleri ortaklı girişimlerin yer aldığı dikkat çekiyor. AB ülkeleri içerisinde Almanya 6 bin 602 şirketle birinci, İngiltere 2 bin 933 şirketle ikinci, Hollanda 2 bin 610 şirketle üçüncü, İtalya 1321 şirketle dördüncü sırada yer alıyor.
AB üyesi olmayan Avrupa ülkelerinin de Türkiye’de 4 bin 783 şirketi bulunuyor. Avrupa’dan sonra ikinci sırada yer alan Yakın ve Orta Doğu ülkelerinin Türkiye’deki şirket sayısı 15 bin 417’ye ulaştı. Bu rakam son yıllarda kurulan Suriyeli şirketleri de kapsıyor. ABD ve Kanada’dan oluşan Kuzey Amerikalı şirket sayısı 1976’ya ulaştı. Şirketlerin 1647’si Amerikalı, 329’u Kanadalı. Afrika ülkelerinin de Türkiye’de 1743 şirketi var. Asya devlerinden Çin’in şirket sayısı 772, Güney Kore’nin 283.
Ancak sadece şirket sayıları ile değerlendirme yapmak yanıltıcı olabiliyor. Çünkü “sermaye” boyutuyla bakıldığında farklı bir sıralama ortaya çıkıyor. Son 14 yıllık rakamlar (2002-2016 mart) Türkiye’ye en çok yabancı sermaye getiren ülkenin 21 milyar 354 milyon dolarla Hollanda olduğunu gösteriyor. İkinci sırada 10 milyar 798 milyon dolarla ABD, üçüncü sırada 9 milyar 590 milyon dolarla Avusturya bulunuyor.
Doğrudan yatırım tutarlarına göre ilk 20’de yer alan diğer ülkeler şöyle: İngiltere 8 milyar 719 milyon dolar, Lüksemburg 8 milyar 662 milyon dolar, Almanya 8 milyar 486 milyon dolar, Belçika 8 milyar 175 milyon dolar, İspanya 7 milyar 105 milyon dolar, Yunanistan 6 milyar 844 milyon dolar, Fransa 6 milyar 763 milyon dolar, Rusya 4 milyar 923 milyon dolar, Azerbaycan 4 milyar 231 milyon dolar, Birleşik Arap Emirlikleri 4 milyar 136 milyon dolar, İtalya 2 milyar 915 milyon dolar, İsviçre 2 milyar 83 milyon dolar, Japonya 1 milyar 972 milyon dolar, Suudi Arabistan 1 milyar 944 milyon dolar, Kuveyt 1 milyar 557 milyon dolar, Lübnan 1 milyar 134 milyon dolar, Katar 1 milyar 131 milyon dolar.
Yabancı şirket sayısı artıyor, gelen dış sermaye miktarları yükseliyor. Peki sanayi üretiminde yer alan büyük yabancı şirket sayısı neden artmıyor?
Eski Sanayi ve Ticaret Bakanı Dönen bu çelişkiyi gelen sermayenin daha çok “sıcak para” nitelikli olmasına ve genellikle sanayi üretimi dışındaki alanlarda kullanılmasına bağlıyor.
Yabancı yatırımlardaki kapasite ve nitelik kaybı hükümeti de huzursuz etmiş durumda. Hazırlanan yeni teşvik paketi yabancıların daha güçlü sanayi tesisleri kurmasını teşvik etmeyi hedefliyor. Yüksek ve orta ileri teknoloji sanayi sınıfında yer alan ürünlerin imalatında damga vergisi ve harç alınmaması gibi yeni uygulamalar yakında devreye girecek.
Ancak ister yerli ister yabancı olsun, tüm yatırımcılar karar verirken aynı referansı dikkate alıyor: Güven. Ne kadar teşvik verirseniz verin, geleceğe yönelik güvensizlik arttığında “sıcak parayı” bulmak bile kolay olmayabilir. Nitekim yabancıların son aylarda yatırımlarda frene basıp, borsada satışa geçmeleri Hükümetin teşvik paketinden önce “güven” sorununu aşması gerektiğini gösteriyor…