Uluslararası Af Örgütü 7 Aralık’ta İslam Devleti’nin (İD) “yüklü silah ve mühimmat cephaneliği” hakkında 44 sayfalık bir rapor yayımladı. Rapora göre İD’in envanterinde İngiltere, ABD, Rusya, Çin, Fransa ve Almanya dâhil 25’ten fazla ülkede tasarlanmış veya üretilmiş silah var.
Bu bulgular yıllardır İD’in silahlarını izleyen silah takip örgütleri için şaşırtıcı değil. Cenevre merkezli Küçük Silah Araştırmaları ve Londra merkezli Savaş Silahlanma Araştırmaları (CAR) gibi hükümet dışı kuruluşların Irak ve Suriye’de yaptığı araştırmalara göre İD’in tedarik kaynakları oldukça geniş.
İD militanları Irak’taki zengin karaborsalardan da silah temin edebiliyor ama onların asıl silah kaynağı savaş alanları oldu. Örgüt, yenilgiye uğrattığı tarafların silahlarını sistematik şekilde ele geçirdi.
Al-Monitor’un görüştüğü bir CAR araştırmacısı cihatçılara akan silahları çeşit ve kapsam bakımından “parmak ısırtıcı” diye niteliyor. Güvenlik gerekçesiyle isminin gizli kalmasını isteyen araştırmacıya göre şimdi amaç bu silah trafiğindeki noktaları birleştirmek: “Silah dediğiniz şey okunabilir, öyküsü olan fiziki bir belgedir. İşe saha çalışmasıyla başlarsanız ipin ucunu yakalayabilir ve örgütün arkasındaki karmaşık mekanizmayı çözmek için yeni bulgulara ulaşabilirsiniz.”
Bu konuda ipin ucu pek çok zaman İD’le mücadele eden uluslararası koalisyonun başındaki ülkede, yani ABD’de başlıyor.
Çatışmaların kasıp kavurduğu Orta Doğu’da askeri teçhizat para kadar hızlı el değiştiriyor. Örneğin Irak’ta ABD yapımı Humvee askeri araçlar kullanan Kürt Peşmerge mensuplarına sıklıkla rastlanıyor. Ancak ABD, Peşmerge birliklerine resmi olarak böyle güzel armağanlar vermiş değil. ABD’nin sağladığı bazı donanımlar İD militanlarının eline geçerken, Kürtler de Mahmur savaşında olduğu gibi İD’in donanımlarını ele geçirebiliyor.
Peter Van Buren’in “Ahbap, benim Humvee nerede?” başlığıyla Reuters’in blog sayfasında yayımlanan yazısına göre kendinden menkul halifeliğin savaşçıları haziran 2014’te kuzey Irak’taki Musul’a girdiğinde 2 bin 300 Humvee aracını ele geçirdi. Bu rakam tek bir şehir için geçerli. O yaz Irak’ın Sünni Arap iç bölgesinin büyük bölümünü ele geçiren cihatçılar, Irak askerleri panikle kaçıp ekipmanlarını geride bırakınca devasa bir cephaneliğin sahibi oldu. ABD Dışişleri Bakanlığı’nda 24 sene çalışmış olan Buren olanları şöyle ifade etti: “Bu, gerçeküstü bir durum. Irak’a Amerikan silahları yok edilsin diye Amerikan silahları gönderiliyor.”
Ancak araştırmalara göre İD’in tek kaynağı Irak ordusundan yağmalanan ABD silahları değil. Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın uzun yıllardır müttefiki olan Rusya gibi başka bazı menşe ülkeleri tahmin etmek zor değil. Ancak şaşırtıcı isimler de var. Örneğin bir CAR çalışanının temmuz 2014’te Suriye’nin Gataş kentinde bulduğu 34 mermi kovanının menşei Kuzey Kore.
CAR araştırmacıları pek çok zaman o kadar eski mermilere rastlıyor ki bunları üretmiş olan devletler – örneğin Çekoslovakya -- artık yok. Ancak araştırmacıların merakını körükleyen bulgular eski mühimmatlardan ibaret değil.
CAR araştırmacısı şöyle devam ediyor: “2014’te bulduğunuz bir mühimmatın aynı yıl üretildiğini görüyorsanız bunun anlamı şu: Üreticiler bölgeye silah gönderdiğinde bu silahlar çok çok kısa bir sürede İD’in eline geçiyor. Bu da soru işaretlerine yol açıyor.” Kobani’de bulunan 2006 ve 2013 tarihli İran yapımı mühimmatlar da benzer soru işaretlerine yol açıyor. İran, bunları bizzat gönderdiyse BM Güvenlik Konseyi’nin 2006 tarihli 1736 sayılı kararını ihlal ediyor demektir. Zira bu karar İran’ın mühimmat ihracatını yasaklıyor. Suudi Arabistan’ın Suriyeli isyancı gruplara verdiği silahlar da radikallerin eline geçebiliyor.
CAR araştırmacısına göre İD’i anlamanın bir yolu örgütün nasıl silahlandığını çözmekten geçiyor: “Silahların nereden geldiğini bilmek önemli. Çünkü akışı anlayabilirseniz onu durdurmak için de bir şeyler yapabilirsiniz. Böylece İD’in kimlerden destek aldığını da anlayabiliyoruz. Söz konusu böyle bir örgüt olunca şehir efsanelerinin ötesine geçmek kritik önem yaşıyor.”
Araştırmacı saha çalışmasına büyük ihtiyaç duyulduğunu, zira video görüntüleri ve fotoğrafların İD’in insanlara göstermek istediklerinden ibaret olduğunu vurguluyor. Cihatçı örgütü anlamak için “propagandanın ötesine” geçmek gerekir diye ekliyor.
İD’in yayımladığı videolarda militanların ünlü M16 tüfekleri de dâhil NATO standardında silah kullandığı görülürken sahadaki araştırmalar daha çok Varşova Paktı silahlarının kullanımına işaret ediyor. Her iki durumda da silahlar Soğuk Savaş dönemine ait. NATO tüfekleri için NATO mermileri lazım, Sovyet üretimi silahlar da benzer şekilde özel mühimmat gerektiriyor. CAR araştırmacısına göre “Farklı silah stokları sağlayan paralel tedarik hatlarının olması zor bir iş.” Bu da İD’in sahadaki bulgulardan daha yüksek bir oranda Amerikan silahına sahip olduğu anlamına gelebilir.
CAR amacının “silah tedariki konusunda sorumluluk yüklemek” değil, fiziki bulguları değerlendirmek olduğunu net şekilde belirtiyor. Uluslararası Af Örgütü ise o kadar çekingen değil. İnsan haklarını savunan örgüte göre cihatçıların kullandığı silahların miktar ve çeşitliliği “pervasız silah ticaretinin kitlesel ölçekte katliamları körüklediğinin mükemmel bir örneği.”
Örgütün raporunda şu satırlar yer alıyor: “Devletler, silahların yayılışı ve kötüye kullanımının Irak’ta ve çevre bölgelerde yarattığı sonuçlardan ders çıkarmalı. Milyonlarca insanın hayatını ve geçimini mahveden bu durum şimdi de Irak’ta, Suriye’de ve uluslararası toplumun genelindeki halklara vahim bir tehdit oluşturuyor. Irak ve Suriye’ye pervasızca yapılan silah transferleri ve bu silahların sonra İD’in eline geçmesinin yarattığı sonuçlar dünyadaki tüm silah ihracatçıları için bir uyarı sinyali olmalı.”
Bölgedeki kaosa rağmen silah takip örgütleri bu baş döndürücü ama bir o kadar da şaşırtıcı olmayan uluslararası silah çeşitliliğine ışık tutmaya, delil zincirini baştan sona ortaya çıkarmaya çalışıyor.
CAR araştırmacısı ihracat izinleri ve diğer taşıma belgeleri olmadan “kesin sonuçlara değil ancak varsayımlara” ulaşılabileceğini söylüyor. Londra merkezli kuruluş, büyük resmin parçalarını birleştirmek için dünyadaki silah üreticilerinden bilgi talebinde bulunuyor.
Delil zinciri net şekilde kurulduğunda CAR ulaştığı bulguları iTrace’te kamuoyuna açıklayacak. Avrupa Birliği tarafından desteklenen bu veri tabanı, “rotası sapmış” konvansiyonel silah ve mühimmatın akışını haritalandırarak politika yapıcılarına doğru bilgi sunmayı amaçlıyor. Al-Monitor’a konuşan CAR idari müdürü Marcus Wilson’un deyimiyle bu haritaların “üreticiden başlayarak araştırmacıların silahı bulduğu son noktaya kadar” çizilmesi amaçlanıyor.
Wilson “Üreticilerde, özel şirketlerde, ihracatçı ülkelerde, transit şirketlerde (…) silah ve mühimmat transferinde yer alan tüm taraflarda birçok irtibatımız var.” diyor ve yanıt oranının şu ana kadar “olumlu” olduğunu vurguluyor. Bazı hükümetlerle görüşmeler hâlen devam etse de CAR elde ettiği tüm verileri önümüzdeki sene yayımlayacak.
ABD gibi tedarikçi ülkeler şimdi zorlu bir ikilemle karşı karşıya: Bağdat’a silah satarak bu silahların yanlış ellere düşmesini mi göze alsınlar? Yoksa silah satışlarını askıya alarak zaten çökmekte olan bir devleti daha da mı zayıflatsınlar?
Pentagon mayıs ayında Bağdat’a 2 bin tanksavar silah gönderme kararı aldı. 17 Aralık’ta Irak Kürdistanı’nın başkenti Erbil’i ziyaret eden Savunma Bakanı Ashton Carter da Peşmerge’ye yeni silahlar gönderileceğini açıkladı. Los Angeles Times gazetesine göre gönderilecek askeri teçhizatın içinde zırhlı giysiler, miğferler ve makineli tüfeklerin yanında Humvee araçları da yer alacak.