AMSTERDAM – Aysha ve Luca Opdam’ın babası Hollanda’da doğup büyüyen çocuklarının şu an Suriye’de yaşamasını kabullenemiyor. Baba, yazdığı mektupta ayrıldığı eşinin yaklaşık altı sene önce İslam’a adandıktan sonra radikalleştiğini anlatıyor. Mektup, 7 yaşındaki Aysha ile 8 yaşındaki Luca’nın anneleri tarafından İslam Devleti’ne (İD) götürüldüğü ortaya çıktıktan sonra yerel bir gazetede yayımlandı.
22 Mart tarihli mektupta baba şöyle diyor: “Çocuklarıma bir gün tekrar kavuşursam ve onlar da Müslüman olmak isterlerse bu benim için mesele olmaz. Ancak bu sadece seçimlerini tam anlamıyla bilinçli olarak yapabildikleri yaşa geldiklerinde olur.’’
Hollanda’nın Maastricht kentinde yaşayan ve Çeçen bir mülteci olan anne, çocuklarıyla birlikte 27 Ekim 2014’te ortadan kaybolmuş. Aralık ayının sonlarında da Suriye’nin Türk sınırına yakın Tel Abyad kasabasına ulaşmış. Anne ve çocuklar şu an İD’in sözde başkenti Rakka’da yaşıyor. Baba ise aylardır onlardan haber alamıyor.
Londra merkezli Uluslararası Radikalleşme ve Siyasal Şiddet Çalışmaları Merkezi en az 4 bin Batılı ülke vatandaşının Suriye ve Irak’taki çatışmalara katıldığını tahmin ediyor. Stratejik Diyalog Enstitüsü’ne göre bunların yaklaşık 550’si İD’in kontrol ettiği bölgelere göç eden kadınlar. Buralara götürülen Batılı çocukların sayısı ise bilinmiyor. Kadınların çoğu çocuksuz gidiyor.
Ancak Ebu Bekir El Bağdadi 29 Haziran 2014’te İD halifeliğini ilan ettikten sonra Suriye ve Irak’a çocuklarıyla giden kadınların sayısı arttı.
Eylül 2014 başlarında Meryem, eşi Jermaine ve çiftin 2, 5 ve 7 yaşlarındaki üç çocuğu da Hollanda’dan diğer bazı ailelerle birlikte İD’e katıldı.
Aileyi tanıyan bir kaynak ailenin katı bir İslam anlayışına göre yaşadığını belirtti. Yine de kimse Suriye’ye gideceklerini tahmin etmemiş.
Kimliğinin gizli kalması kaydıyla konuşan kaynak şunları aktardı: “Meryem çocuklar konusunda her zaman çok evhamlıydı. Üzerlerinde küçük bir sıyrık görse onları anında doktora götürürdü. Çocuklarını şimdi bir savaş bölgesine götürmüş olması akla mantığa sığmıyor. Belki İD’in yenilmez olduğunu düşünüyorlar ya da onları cennetin beklediğine ve hayatın anlamsız olduğuna inanıyorlar.”
İD’e katılan kadınlar Bağdadi’nin hilafeti yeniden tesis ettiğine ve onun Hz. Muhammed’in halefi olduğuna inanıyorlar. Cihadı Müslümanlar için dini bir vazife olarak görüyorlar ve şeriatın uygulandığı bir yerde yaşama fikri onlara cazip geliyor. Sosyal medyada Batı’daki “kız kardeşlerine” de hicret etmeyi telkin ediyorlar.
Erasmus Üniversitesi’nde radikalleşme ve Batılı cihatçılar üzerine çalışan araştırmacı Marion Van San şunları söylüyor: “Bu kadınlar oraya savaşmak için değil, katıksız bir İslami hayat olarak gördükleri hayatı yaşamaya gidiyor. Batılı cihatçılar, çocuklarının İD’in yönetiminde daha iyi yaşayacağına çünkü Suriye ve Irak’ta ‘dinsizlerin’ etkisine maruz kalmayacağına inanıyor. Ancak çocuklarını bırakıp giden kadınlar da var.”
“Raqqa is Being Slaughtered Silently” (Rakka Sessizce Katlediliyor) isimli grubun aktivistlerinden Ebu İbrahim Rakkavi’nin Al-Monitor’a aktardığına göre 7 yaş üzerindeki yabancı erkek çocuklarının yüzde 90’ı İD bölgelerine varır varmaz bir kampa alınıyor, burada ideolojik beyin yıkama sürecinden ve askeri eğitimden geçiyor. Bazı çocuklardan ayrıca yemek ve ilaç taşımaları, silah doldurmaları ve bomba yapmaları isteniyor. Çocuklar 16 yaşına gelince İD tarafından cepheye gönderiliyor.
Rakkavi şöyle devam ediyor: “Ebeveynler halifeliğin bekası için çocuklarının savaşçı olmasını istiyor. İD 5-10 yıl ilerisini düşünmüyor, nesiller boyunca Batı dâhil adeta tüm dünyayla savaşmaya hazırlanıyor.”
İD’in internet dergisi Dabik’in son sayısında da terör örgütünün uzun vadeli planlama yaptığının işaretleri görülüyor. Dergide gerekli beceri ve imkânlara sahip olanların “müşriklere” karşı eylemlere katılabileceği belirtiliyor. Bir makalede “İslam Devleti’nin mücahitleri, kâfir güçlere karşı yürüyüşünü sürdürürken yeni nesil de tetikte bekliyor.” ifadesi geçiyor. Makalenin yanında ise İD’in geçenlerde yayımladığı bir videoda casuslukla suçlanan İsrailli Arap’ı silahla vururken görülen çocuğun fotoğrafı yer alıyor.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre İD son üç ayda Suriye’de en az 400 çocuğu saflarına kattı. Ancak “hilafetin aslan parçaları’’ başka yollardan da doktrine ediliyor. Örneğin bu çocuklara şiddet içerikli görüntüler ve halka açık kafa kesme eylemleri izlettiriliyor.
Sosyal medyada Batılı kadın cihatçılar sürekli İD bayraklı, silahlı ve bıçaklı çocuk fotoğrafları paylaşıyor. İD’e katılan Avrupalı kadınların yakınları bu kadınların şiddeti yücelttiğini ve yeni hayatlarına hemen uyum sağladığını anlatıyor.
Böyle bir yakını olan bir kişi Al-Monitor’a şunları aktardı: “Akrabamla konuştuğumda İD ile ilgili sadece iyi şeyler anlatıyor. Bir keresinde İD’e katılan Batılı bir arkadaşının 10 yaşındaki oğlunu askeri kampa yazdırdığını pervasızca anlattı. Bu çocuk birkaç ay önce normal bir hayat sürüyordu. Avrupa’da okula gidiyordu, arkadaşları vardı.”
Ancak yabancı çocukların tümü askeri eğitimden hemen geçmiyor. İD yakın zamanda Rakka’da erkek çocuklar için yeni bir anaokulu açtı. Çocukların Şeriat ve Arapça derslerine devam ettiği okullar da hâlen mevcut. Kız çocukları ise çoğunlukla evde kalıyor ya da kızlara özel okullara gidiyor.
Batılı çocukların yeni ortamlarına ne kadar uyum sağladığını söylemek zor. Rakka’da yaşayan Suriyeli bir kaynak Skype üzerinden Al-Monitor’a şöyle diyor: “Bazen yabancı savaşçıların çocuklarını dışarda oynarken görüyorum. Mutlu görünüyorlar ama çocuklar neredeyse her zaman, her yerde mutlu değil mi?’’
Medya genelde cihatçılarla evlenen Batılı genç kızlara odaklansa da Rakkavi’ye göre Rakka’ya eşleriyle veya eşsiz gelen birçok Batılı kadın çocuklarını da yanlarında getirdi. Birçok Suriyelinin bu duruma hayret ettiğini aktaran Rakkavi şöyle diyor: “Onca Suriyeli çaresizce ülkeden kaçmaya çalışırken Batılı kadınlar çocuklarını savaş bölgesine getiriyor.”
Van San ise şiddetin radikal Batılı kadınları ürkütmediğini çünkü onların öldürüldükleri takdirde cennete gidecekleri inancında olduğunu belirtiyor. Oğlu İD saflarında savaşırken ölen bir kadınla yakın zamanda yaptığı mülakata değinen araştırmacı şöyle diyor: “Onlar sevdikleriyle cennette bir araya geleceklerine inanıyor. Bu kadın da ‘Seçme şansın olsa oğlunla 30 yıl yaşamayı mı yoksa oğlunla cennette ebedi hayatı mı seçersin?’ dedi. Onlar için konu bu kadar basit.’’
Ancak İD’e katılan kadın ve çocukları bizzat tanıyanlar için bu durumu kabullenmek kolay değil. Yukarıda bahsi geçen kaynak duygularını şöyle aktarıyor: “Meryem ve kocasının savaş suçu işlemeden ölmesi belki daha iyi. Tek umudum çocuklarının geri gelmesi ama bunun olacağını sanmıyorum. Geri gelseler de çocuklar muhtemelen hayat boyu yaralı kalacak. Çok fazla şiddete maruz kaldılar.’’