İyi bir Türk kızının birinci vazifesi nedir? Müstakbel damat adaylarına olabildiğince zor görünmek ya da “trip atmak”. 2014 yılının en çok satan kitaplarından “Kocan Kadar Konuş” pek çok kesimden o kadar çok ilgi çekti ki 20 Mart 2015te filminin vizyona girmesi bekleniyor. Kitap bekâr kadınlara beyaz atlı prensi evlilik masasına götürmenin yollarını anlatıp tavsiyelerde bulunuyor. Kurallar ilk okumada biraz mantık dışı gelebilir. Öncelikle kesinlikle niyetli gibi görünmemeniz gerekiyor “Yakalanmak istiyorsan kaç.” diyor kitap. “Asla mesajlarına hemen cevap verme, en az 30 dakika beklet.” diye ekliyor. Müstakbel damada güzel görünmek için çabalayıp ama asla öptürmemeniz de ayrıca tavsiye olunuyor, “Göster ama elletme!” sloganıyla.
Aslında mizahi kitabın tavsiyelerinin o kadar da mantık dışı olmadığını, Türk Dil Kurumunun “müsait” kelimesini “flört etmeye hazır olan, kolayca flört eden kadın” olarak tanımladığını göz önüne alırsak kim müsait görünmek ister? Türk Dil Kurumu’nun bu tanımı ile ayağa kalkan kesimlerde dahi müsait görünmenin, erkeklerle ilgili görünmenin bir kadın için olumsuz bir algı olduğunu bu kitapta da gözlemleyebiliyoruz. Kitap her ne kadar edebi değerlerden yoksun ve çok basit olarak yorumlansa da hem sosyal medya da hem de gazete köşelerinde çokça konuşma olanağı yarattı ve bu konuda konuşmak isteyenlerin yoğun ilgisiyle karşılaştı. Okuyucuların genel yorumu “Bu kitap gerçek hayattan diyaloglar içeriyor.” şeklinde.
Peki, bu kitabın okuyucu kitlesi kimdir? Taksim Meydanı’ndaki bir tur sırasında Al-Monitor’un ziyaret ettiği kitapçılardan biri “Her yaştan ve kesimden kadın müşterileri var bu kitabın, ama erkekler de satın alıyorlar. Çoğu kız kardeşim için, diyerek açıklama yapıyor kasada.” dedi. O sırada dükkânda olan müşterilerden biri de “Her ailede bir kız kurusu var malum.” diyerek duruma açıklama getirdi. Türk dilinde evlenmeyi öğütleyen pek çok deyim bulmak mümkün. Mesela “ Çok koca seçen kız, kelle evlenmek zorunda kalır.”, “Kız beşikte, çeyiz sandıkta…” ve elbette “Evlenmemiş erkeğe bekâr; kıza kız kurusu, evde kalmış kız denir.” şeklinde.
Araştırmalar hem görücü usulü evliliklerin sayının azaldığını hem de kadınların ilk bebeklerini doğurma yaşının son 10 yılda arttığını gösteriyor. Ama yine de Türkiye’de evlilik önemli bir sektör. 40’lı yaşlarının başında bulunan ve sadece ilk ismini veren tiyatro sanatçısı Deniz durumu Al-Monitor’a şöyle anlattı “Sabah kalkıp televizyonu açıyorsunuz, her kanalda bir evlilik programı var. Ardından yüzlerce evlendirme sitesi var. Her gruba göre bir site var desek yeridir. Müslümanlar için siteler, kamu görevlileri için ayrı forumlar… Ama benim için 40-50 yaşlarında profesyonel, eğitimli bir koca adayı olsa böyle bir sitede muhtemelen 20’li yaşlarda bir kız arıyor olacak. Velev ki uygun birisini buldunuz, o zaman da ailesi ‘35’in üstünde kadınla evlenirsen nasıl çocuğun olacak?’ diyerek onu caydırmaya çalışacak.” Deniz oldukça umutsuz bir biçimde “Ben evlenme olasılığından bir süre önce vazgeçtim” dedi.
Gelir düzeyi yüksek, en az üniversite eğitimini tamamlamış, 25 yaş üstü kişiler için aslında bir site var: “my macchiato”. Bu sitenin evlendirme ücretlerinin belirlenmesi yaşınıza bağlı. Yaşınız arttıkça ödemeniz gereken ücret de artıyor. Gizlilik ortamı içinde kendiniz gibi iyi eğitim almış ve maddi durumu iyi birileriyle eşleştirme sözü veriyorlar. Bir şirkette CEO olan ve bu sitenin hizmetlerini kullanmış, 42 yaşında, boşanmış bir hanım Al-Monitor’a şunları söyledi “Güzel bir site ve çok ciddi çalışıyorlar. Ancak anladığım kadarıyla başvuran kadın sayısı erkek sayısına göre çok fazla. Bu da marketin durumunu gösteriyor. Bizden çok var ama müstakbel damat sayısı az. Açıkçası ben bekârlıktan son derece memnunum ama ailemi mutlu etmek için bu siteleri deniyorum”.
Bu aile baskısının nedenlerini bazı mizah yazılarına bakarak anlamak mümkün. Bekâr kadınlar hem özel hem de kamusal hayatta alay konusu oluyorlar. “Kocan Kadar Konuş” isimli kitap aslında çok derinde hâlâ var olan bir gerçeğin altını çizdi: “Kocan varsa toplumda bir değerin var. Yoksa senin için üzgünüz.” 35 yaşını geçmiş gazeteci Nur Kızıltaş, Al-Monitor’a şunları söyledi “Ablam 30’unda evlendiğinde ben 15’imdeydim. Sadece evlenmiş olmak için kendisinden 10 yaş küçük bir üniversite öğrenciyle evlendi. İslamcı kocasının son 10 yıldır başka bir eşi var, yani kuması. Hepimiz biliyoruz ama ne yapabiliriz? Çocukları var. Ablamın da sanırım platonik ilişkileri olmuştur evlilik dışında. Evlilik çok da anlamlı değil. Erkek arkadaşım var, kendime ait bir dairem var. Bana zulmedecek, kocatacak birisini bulmaya hiç niyetim yok.”
Türkiye’de aile içi cinsel ve fiziksel şiddetteki artış oranları göz önüne alındığında Kızıltaş’ın bekâr kalma isteğini anlayabiliyoruz. Al-Monitor, AKP hükümetinin 18-24 yaş arasındakilerin evlenmesi için devletin vereceği desteği detaylı olarak analiz etmişti. Bu aslında seçmenleri hedef alan akıllıca bir politika. “Evlilik Türk kızının doğasına kodlanmıştır.” diyor 30’unu aşmış Esra Öz. Öz, mühendislik alanında doktora yapmış. Kendisi Al-Monitor’a şöyle konuştu: “Ben treni kaçırdım. Akademik kariyer yaparken kendime her tür sosyalleşmeyi neredeyse yasakladığım için zamanında evlilik olayını hiç düşünmedim. Ailem sık sık evde bir erkek olmalı, diyerek potansiyel koca adaylarıyla tanıştırmaya çalışıyor. Ancak dürüst olalım. Bir kadının yaşı, eğitimi, maddi bağımsızlığı arttıkça uygun damat adayı sayısı azalıyor. 40’larında birisiyle evlenebilirim. Ama o da muhtemelen boşanmış ve çocuklu birisi olacak. Bu tip bir hayata hazır mıyım bilmiyorum.” Öz pek çok bekâr kadının ortak kaygılarını dillendiriyor.
Türk İstatistik Kurumu, Kadın Araştırmaları’nın 2012 yılında yayımladığı araştırmaya göre AKP başa geldiğinden beri hem kadınlarda hem de erkeklerde evlenme yaşının arttığını gösteriyor. Yine de Türkiye’de kadınların yüzde 66’sı 25 yaşından önce evleniyor. Aynı yaş kategorisi için erkeklerin evlenme oranı ise yüzde 34. Aynı araştırmada ilginç ve belki de beklenmedik bir veri var: 30-64 yaş arası yalnız yaşayan kadın sayısı erkek sayısının neredeyse iki katı. Bu bulgu pek çok uzman tarafından da sorgulanıyor. Ataerkil bir toplumda bu nasıl mümkün olabilir?
Türkiye’de uygun mahalle ve gelir seviyesinde aslında hem hiç evlenmemiş hem de dul bir kadın olarak rahat yaşamak mümkün. Ama bu yüksek gelir seviyesindeki kadınlar kimler? Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 2014 Kadın İşletmeciler raporunda Türkiye, İran’dan hemen sonra 126 ülke arasında 95’inci sırada yer aldı. Bu durumda yalnız yaşamak için gerekli kazancı nereden buluyor kadınlar?
İyi bilinen bir Türk sosyolog bunu -işini kaybetmekten korktuğu için ismini veremiyoruz- Al-Monitor’a şöyle açıkladı “Yalnız yaşayan kadın sayısı toplumda erkek sayısından çok daha fazla. Bunların bir kısmı dindar erkeklerin ikinci, üçüncü eşleri. Eğer çocukların anneyle yaşama oranlarını kıyaslarsanız burada da doğrudan bir ilişki gözlemlersiniz. Ancak çoğunluk bu pozisyonda değil. Bu kadınların pek çoğu ailelerinin maddi, manevi desteklediği, iyi eğitim almış ve iyi işleri olan kadınlar. Bu destek onların korunmalı, bekçili rezidanslarda yaşamalarına imkân veriyor.”
Görünen o ki yüksek boşanma ve kadın cinayetleri oranlarını dikkate alınca dindar ya da laik kadınlar için toplum baskısına rağmen yine de bekârlık sultanlık. Bekârlık daha akıllıca bir seçim kadınlar için. Öyle ki eğitimli kadınlar beyaz atlı prensle sonsuza dek mutlu yaşayacağım, diye evlenen arkadaşlarına oranla uzun vadede daha rahat ve huzurlu hayatlar sürebiliyorlar.