Kürtlerin halk önderi olarak kabul ettiği Abdullah Öcalan’ın, silahlı örgüt PKK’ye yaptığı silah bırakma çağrısıyla önemli bir aşamaya gelinen çözüm sürecinin mimarları arasında bir kadın yer alıyor: Kürt yanlısı Halkların Demokratik Partisi milletvekili olan Pervin Buldan. Şimdi başarılı bir siyasetçi olan Pervin Buldan, yıllar önce çocuklu mütevazı bir ev hanımı aslında. Siyasete girmesi ise kocasının kurban gittiği tüyler ürpertici cinayetle başlıyor.
Pervin Buldan, Türkiye’nin doğusunda bulunan Hakkâri’de doğmuş, büyümüş bir Kürt kadını. Liseyi bitirdikten sonra teyzesinin oğlu Savaş Buldan’la evlenip, İstanbul’a yerleşmişler. 1991 yılında, ilk çocuğu Neçirvan’ı kucağına almış Pervin Buldan. Kocası Savaş Buldan ise bir iş adamı.
1990’ların başında durgun ve mütevazı bir hayat sürüyor Pervin Buldan. Onun bu durgun hayatına karşın, Türkiye siyaseti ise oldukça çalkantılı bir dönemden geçiyor. 1990’lı yıllar, Türkiye’de devletin Kürt sorununu şiddetle çözmeyi hedeflediği yıllar. Bu politikanın sonucu olarak Jandarma’nın içinde JİTEM isimli illegal bir yapılanma, polis içinde de özellikle özel harekâtçılardan oluşan derin bir oluşum bulunuyor. Türkiye, 1990’larda, bu derin devlet yapılanmaları eliyle Kürt köylerinin yıkılıp, boşaltıldığı; neredeyse her gün faili meçhul cinayetlerin yaşandığı bir süreçten geçiyor.
Kürt politikasıyla yakından ilgili olan Buldan ailesi de bu tablodan payını alıyor. Savaş Buldan, zaman zaman tehditler alıyor. Bu tehditler, dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in 4 Kasım 1993’te gazetecilere yaptığı “PKK’ya yardım eden Kürt iş adamlarını biliyoruz, hesap soracağız” açıklamasıyla boyut kazanıyor. Bu açıklamadan birkaç ay sonra Kürt iş adamı Behçet Cantürk öldürülüyor. Faili meçhul cinayetler zincirine ardı ardına Yusuf Ekinci ve Namık Erdoğan da katılıyor. 3 Haziran 1994’te de Savaş Buldan, kendisini polis olarak tanıtan kişiler tarafından bindirildiği araçla kaçırılıyor.
Savaş Buldan kaçırıldığı sırada, Pervin Buldan 8 aylık hamile. Eşinin kaçırıldığı haberini alınca, sancıları tutuyor, hastaneye kaldırılıyor. Hemen ameliyata alınıyor, kızı Zelal dünyaya geliyor. Aynı saatlerde ise babasının cansız bedeni Bolu ilinde bulunuyor. Vücudunda işkence izleri var, bir de ensesine sıkılmış tek kurşun. Önce Pervin Buldan’dan gizleniyor bu acı haber. Savaş Buldan’ın bebeğini görmeye geleceği söyleniyor ve Pervin Buldan hastanede kaldığı 3 gün boyunca eşini bekliyor. Kendisinden habersiz bir şeklide kocasının cenazesi kaldırılıyor.
Savaş Buldan’ın ölümünden sonra da faili meçhul cinayetler devam ediyor. Ardı ardına işlenen cinayetlerin hepsi devlet içindeki derin yapılanmanın izlerini taşıyor. Yıllar sonra ortaya çıkacak olan itiraflar ve ifadeler de somut bir ismi işaret ediyor: Dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar. Mehmet Ağar, bu sırada Buldan ailesiyle aynı apartmanda oturuyor. Aynı havayı soluyorlar, göz göze geliyorlar. Ağar, yine aynı apartmanda oturan iş adamı Ömer Lütfi Topal’ın öldürülmesinin ardından o apartmandan taşınıyor.
Pervin Buldan, eşini kaybettiğinde 27 yaşında genç bir kadın. Üzülüyor, acı çekiyor, hırslanıyor; cinayetten sadece 1 yıl sonra kendini sokaklarda buluyor. Onun gibi kocasını, çocuğunu kaybetmiş kadınların oluşturduğu “Cumartesi Anneleri”ne katılıyor. Her cumartesi onlarla birlikte İstanbul’da bulunan Taksim Meydanında eylem yapıyor. 4 yıl boyunca her Cumartesi sokağa çıkıyor ama sesini duyuramıyor.
Birer ev kadını ya da köylü kadınken, köyleri yakılıp boşaltılan, kocaları ya da çocukları faili meçhul cinayetlere kurban giden ya da cezaevine girerek hayatları değişen binlerce Kürt kadın var bu coğrafyada. Onlar için Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ni kuruyor. Sonunda sesini duyurmak için siyasete atılıyor. 1999 ve 2002 seçimlerinde partisi seçim barajını geçemediği için milletvekili seçilemiyor. 2005’te, Nobel Barış Ödülü için aday gösterilen 1000 kadın arasında yer aldı. 2007’de bağımsız girdiği seçimlerde, Iğdır ilinin ilk kadın milletvekili seçiliyor.
Bir yandan da eşinin ölümü ile ilgili davanın peşinde koşuyor. Yaptığı tüm başvurulara karşın davada yaprak kımıldamıyor. Tam yargıdan umudunu kesmişken, eski Özel Harekât Polisi Ayhan Çarkın çıkıyor ortaya. Bir televizyon programında derin devlet adına 1000 kişiyi öldürdüğü sözleriyle gündeme geliyor önce. JİTEM’le birlikte Doğu’da ve İstanbul’da katliamlara dâhil olduğunu anlatan Çarkın, aralarında Savaş Buldan’ın da bulunduğu 19 faili meçhul cinayeti itiraf ediyor. Savcılık bu ifadeler üzerine dava açıyor, davanın bir numaralı sanığı Buldan ailesinin eski komşusu Mehmet Ağar’dan başkası değil.
Dava, Ankara 1 No’lu Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılıyor. İlk duruşmaya giden Pervin Buldan’ın umudu, Mehmet Ağar ile yüz yüze gelmek. Ama ilk duruşmaya gelmiyor Ağar. Sanık sandalyesinde Mehmet Ağar’la birlikte hareket ettikleri öne sürülen isimler var. Buldan’ın eşinin ölümünden sorumlu tuttuğu ve yüzlerce kez yargılanmasını istediği eski Özel Kuvvetler Komutanlığı subayı Korkut Eken var mesela. Onlarla göz göze geliyor Buldan, “Katilsiniz siz, hepiniz katilsiniz, insan değilsiniz” diye haykırıyor yüzlerine, karşılığında duruşma salonunun ortasında hakaretlere maruz kalıyor.
Büyük umutlarla açılan ve hala Ankara 1 No’lu Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden dava, yerinde sayıyor. Hiçbir tutuklunun kalmadığı davadan Pervin Buldan da umudunu kesmiş. Yargıdan umduğunu bulamayan Buldan, Güney Afrika’da Mandela öncülüğünde insan hakları ihlallerinin araştırılması için kurulan Hakikatleri Araştırma Komisyonu’nu örnek gösteriyor. Al-Monitor’a yaptığı açıklamada, cinayetlerin çözüm yeri olarak Parlamento’yu işaret ediyor:
“Faili meçhul cinayetler de Kürt sorunun bir parçası. Bu cinayetler hala çözülmedi. Sadece Savaş Buldan olayı değil bütün faili meçhul cinayetlerin açığa çıkması, yargılanması, sorgulanması gerekiyor. Yargısız infazlar, katliamlar yapıldı, işkencede insanlar katledildi. Katledilen insanların yakınları olarak hala bir umut ışığı taşıyor ve katillerin yargılanmasını, cezalandırılmasını bekliyoruz. Açıkça TBMM de bir çözüm merkezidir. Bu tür sorunların çözülebilmesi için önemli bir karar yeridir. Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulmalıdır. Bu komisyonla birlikte işlenen bütün cinayetlerin açığa çıkarılabilir. Meclis bu konuda sorumluluk alabilir diye düşünüyorum.”
Pervin Buldan, 2007’deki seçimlerin ardından 2012’de yeniden milletvekili seçildi, hala Parlamento’da. AK Parti Hükümeti’nin Kürt sorununa yönelik başlattığı çözüm süreci kapsamında, Hükümetle görüşmeleri yürüten milletvekillerinden biri. Bu görüşmeler kapsamında hemen her hafta Abdullah Öcalan’la, Öcalan’ın kaldığı İmralı adasındaki cezaevinde görüşüyor. Tek isteği insanlar ölmesin. Bu yüzden çözüm sürecine büyük önem veriyor ve Al-Monitor’a şunları söylüyor:
“Kırk yıldır yaşanan çatışmalı süreçte binlerce insanımız yaşamını yitirdi. Her birimiz kendi nasibimize düşen acıyı, gözyaşını, bedeli ödedik. Şimdi Sayın Öcalan’ın da devreye girmesiyle, sadece Türkiye’de değil Ortadoğu’da dengeleri alt üst edecek ve Ortadoğu’ya da barış getirecek bir proje başladı. Sadece Kürtler değil Ortadoğu’daki tüm halklar açısından geçerli olacak barış sürecinin bir parçası olarak, üzerimize düşeni yaptık. Çağrılara uyduk, adımlar attık. Fakat bu sürecin bir parçası olarak Hükümetin aynı duyarlılığı göstermediğini ifade etmek zorundayım. Somut adımlar hala atılmadı. Eğer Hükümet, gerçekten adım atarsa ben bu sürecin artık savaş sürecinden çıkıp, barış sürecine evrileceğini düşünüyorum. Artık kimse kan dökülsün, acı yaşansın istemiyor. Kimse çocuklarını, kocalarını toprağa vermek istemiyor. Her anlamda özgür bir coğrafyada, siyasi ve sosyal anlamda özgür ve eşit yaşamak istiyor. Bunun için de üzerimize düşeni yapacağız.”