İslam Devleti (İD) Şengal’den kaçırdığı Ezidileri “derin internet” denilen online pazarda satmaya devam ediyor. Bunun birkaç kez Türkiye’de gerçekleşmesi İD’in barınma imkânı bulduğunu gösteriyor.
Son olarak yedi yaşında bir kız çocuğu derin internette satışa çıkarıldı. İD’in rehineleri konusunda çalışan gazeteci Hale Gönültaş’a göre 23 Şubat’ta satış odasında çocuğun boydan bir fotoğrafıyla birlikte Kürtçe ve Arapça ilanı yayınlandı. İlan beş dakika sonra kaldırıldı. Çocuk pornosu, uyuşturucu, silah ve insan ticaretinin döndüğü derin interneti takip eden polis ilanı görünce çocuğun ailesi gibi davranıp en yüksek fiyatı verdi. Bu arada siber suçlar birimi adresi tespit etti. Keçiören ilçesinde 24 Şubat’ta düzenlenen baskınla çocuk kurtarılırken İD zanlısı gözaltına alındı.
Resmi açıklamaya göre emniyet ve istihbarat, İD’in Musul’daki üst düşey sorumlusu S.O.’nun Ankara’ya geldiğini tespit etti. Eski bir subay olan şahsın “ganimet” olarak Ezidi çocuğu yanında getirdiği belirlendi. Operasyonda S.O. ile bağlantılı N.H.R. da yakalandı.
Normalde satılan rehineler uyuşturucu, kadın ve silah ticareti de yapan “güvenli aracılar” eliyle teslim ediliyor. Erbil ve Duhok’taki Kayıp Ezidileri Bulma Komisyonu, Ankara’da koruma altına alınan çocuğun ailesini tespit etmeye çalışıyor. Çocuğun anne ve babasının sağ olup olmadığı bilinmiyor.
Bu olay ilk değil. Temmuz 2020’da Ankara’nın Sincan ilçesinde bir evde tutulan 24 yaşındaki Ezidi kadın, Avusturalya’daki sığınmacı yakınları tarafından derin internette satın alınarak kurtarıldı. On ay boyunca Ankara’da tutulan kadının sistematik tecavüze uğradığı, bedeninde sigara yanıkları ve jilet kesikleri belirlendi. Gönültaş’a göre aslında Ezidi kadın ikinci kez satılıyordu. 2018’de internetteki köle pazarında fotoğrafı bir saat asılı kalmış ve hemen satılmıştı. Alıcı Musul’da İD üyesi bir Türkmen’di. Sıklıkla Türkiye’ye gelip-giden bu kişi, Ezidi kadını Sincan’da iki karısı ve dört çocuğuyla birlikte yaşadığı eve getirdi. İstenen para Irak’ta ödendi ve “güvenli aracılar” kadını Ankara’da teslim etti.
Bir diğer kurtarma olayı Ekim 2019’da yaşandı. Türkmen asıllı bir İD emiri 2018’de Ankara’da Keçiören’de hiçbir engelle karşılaşmadan ev kiraladı. Ev karakolun arka sokağındaydı. İD emiri eşi ve dört çocuğuyla birlikte eve yerleşti. Yanlarında 2014’te Tel Afer’de 14 yaşındayken kaçırılan bir Ezidi kadın vardı. Ezidi kadın tecavüz sonucu hamile kalıp doğum yaptı. Bu süreçte İD emiri sık sık Irak’a gidip geldi. Ezidi kadını bulan kişi ise erkek kardeşiydi. Musul’dan Ankara’ya kadar izini sürmüştü. Evden çıktığı bir anda kız kardeşi ve sekiz aylık bebeğin fotoğrafını çekip polise gitti. Gözaltına alınan İD emiri ve karısı “şikâyet yok” diye bırakıldı. Halbuki kaçırma, işkence ve tecavüz bulguları kamu davası için yeterliydi.
Bir başka kurtarma mücadelesi üç yıl sürdü. Hadiya Hussein Zandinan 2014’te hamileyken kaçırılmıştı. 2016’da Hadiya ve kızı satışa çıkarıldı. Yakınları 17 bin dolar ödeyerek anne ve bebeği kurtardı. Hadiya kaçırılan oğlu, eşi, annesi, babası ve üç kardeşinin izini sürerken 2017’de iki kardeşi Kırşehir’de ortaya çıktı. Iraklı bir Türkmen polise giderek dokuz ve 11 yaşlarında iki çocuğu kaydettirmek istedi. Polis öz aile olmadıklarını anlayınca çocuklar devlet korumasına alındı. Çocukların fotoğrafları Kayıp Ezidileri Bulma Merkezleri’ne gönderildi. Kardeşlerini tanıyan Hadiya, Kırşehir’e geldi ama hukuk bariyerini aşamadı. Vasilik için DNA testi istendi. DNA eşleşmesi sağlandı. Fakat bu kez anne ve babalarının öldüğüne dair kanıt istendi. Ayrıca Türkiye’de mal varlığı olup olmadığı araştırıldı. Mahkemeden mahkemeye hukuk savaşı üç yıl sürdü. Sonunda siyasi müdahaleyle çocuklar 4 Eylül 2020’de Ankara’da Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani’ye teslim edildi.
Emniyetin bültenlerine bakılırsa Türkiye İD’e nefes aldırmıyor; her ay onlarca kişi yakalanıyor. Nedense bu baskınlar İD’in barınma, para transferi ve insan satışını önleyemiyor. Yakıcı hakikat şu: İD görünenden çok daha fazla yerleşik. İD üyeleri faaliyet yürütmedikçe yani göze batmadıkça görmezden geliniyor. Operasyonlar genelde yabancılara yönelik; Türkiye vatandaşlarına çok sivrilmedikçe ya da şikâyet olmadıkça dokunulmuyor.
İD’in hicret çağrısı Türkiye’den de karşılık buldu. Ankara, Kırşehir, Kayseri, Samsun, Adana, Osmaniye, İstanbul, İzmit, Adıyaman, Bingöl, Diyarbakır, Bursa ve Yalova gibi şehirlerden İD’e katılım oldu. Katılanlar geri dönerken artık Irak ve Suriyeli İD üyeleri için “ensar” (yardımcılar) vardı. Barınmaları zor olmayacaktı.
Al-Monitor’un iki kaynaktan Ankara ve Kırşehir’e dair edindiği bilgiler, İD için uygun bir habitat oluştuğunu gösteriyor. Kırşehir 2016’da İD dağılmaya başladığında çekim merkezi oldu. Yaklaşık 200 kişi geldi. Hepsi Tel Aferli Türkmen’di. Bunlar 2014 sonrası gelen Türkmenlerden yardım gördü. Burada barınmanın kolay olduğu görülünce sayı arttı. İD’in Tel Afer’deki emir yardımcısı da aralarındaydı. Gözden ırak bir kent olduğu için rehineleri de burada sakladılar. Baskınlar nedeniyle bir kısmı Ankara’ya gitti.
Kırşehir’den İD’e katılanlar ayrı bir konu. Eski bir Hizbullah (Türkiye) üyesi, İD için eleman toplamaya başlamıştı. Oğlu da Suriye’ye gidenler arasındaydı. Ancak 2015’te gelini ve torunlarının Suriye’ye gitmesini engellemek için bizzat kendisi polise ihbarda bulundu. Böylece kentteki ilk İD davası açıldı. Eski Hizbullahçının oğlu dâhil yedi Kırşehirli 2016’da Suriye’de öldü. Daha önce El Kaide davasından tutuklanmış Yaşar Kocadan da Kırıkkale-Kırşehir hattında eleman topluyordu. İD’in para trafiğinde yer alan Kocadan, ailelerin şikâyetleri üzerine 2018’de yedi yıl hapse çarptırıldı. Kırşehir’de 2015’te bir, 2017’da 12, 2018’de yedi, 2019’da 16 ve 2020’de 57 kişi gözaltına alındı. Bunların ezici çoğunluğu Iraklı. Gözaltına alınanlar arasında İD lideri Ebubekir el Bağdadi’nin yedi akrabası vardı. Şubat 2020’de bunların biri tutuklanırken altısı bırakılıp Göç İdaresi’ne gönderildi.
Ankara’da ise Sincan ilçesinde El Kaide, Hizbullah ve diğer İslamcı gruplar Suriye savaşı sırasında hareketlendi. Sanayi bölgesinde bir grup esnaf finansman sağlıyordu. Ankara’da “ganimet” aşkıyla gidenler de çok. Eski el Kaideci Abdulkadir Ercan adam devşirmede öne çıktı. Uyuşturucu sicili olan Ercan, 2011’de Sincan’da 700 kilo patlayıcıyla birlikte yakalanmış ama altı ay sonra diğer 13 sanıkla birlikte bırakılmıştı. Ercan 2013-2015 arasında kendi akrabası 21 kişinin yanı sıra işsiz, inşaat işçisi ve pazarcı gençleri Suriye’ye taşıdı. Kolay ev ve iş bulma imkânlarından dolayı yabancı İD üyeleri de Sincan’a sığındı. Kocası savaşta ölmüş kadınlar da İD kanalıyla Sincan’da dağıtılan “ödenek” nedeniyle buraya yerleşti.
Ankara’da dikkat çeken diğer ilçe Keçiören. İlçenin varoşları Suriye mahallesine dönüştü. İD de kendine yer açtı. Keçiören’de selefi çizgi İD’in Suriye’deki ilk yapılanması Nusra Cephesi’ne adam devşirirken, Türkçü-İslamcı Nizam-ı Alem üyeleri ile ülkücülerden de savaşa gidenler oldu. Çubuk asıllı Tatlıbal ailesi de para karşılığı İD’e adam topluyordu. Keçiören-Mamak hattındaki gecekondu mahalleleri ve köylerden çok sayıda genci cepheye gönderdiler. İçki içen, uyuşturucu kullanan, pavyonlarda bekçilik yapanlar da bu kervana katıldı. Bu süreçte Ankara’nın Hacıbayram semti de öne çıktı.
Gönültaş, Al-Monitor’la şu bilgileri paylaştı: “Ankara’da İD’e ilk gidenler Sincan ve Altındağ’dandı. Uyuşturucu, silah kaçakçılığı ve yoksulluğun olduğu bölgelerden insanları topluyorlardı. Bunların başını Oğuzhan Gözlemecioğlu çekiyordu. İslamcı bir geçmişi yoktu. Rakka emiri oldu. İdeolojik olarak değişti tabii. Kendisi öldü, kardeşi Halil İbrahim YPG’nin eline geçti. Babası da İD’e eleman devşirmekten altı ay yattı. Çok para, çok kadın vaadiyle bunu yaptılar. 2016-2017’de Sincan’dan Rakka’ya otobüs kalkıyordu. Aileler çocuklarını görmek için gidiyordu. Sınırdan ‘Türkmenlere yardım götürüyoruz’ diyerek geçiyorlardı. Gidenlerin çoğunluğu ganimetlerle döndü. İD bunların kimliklerine el koymuştu. Polise ‘Kaybettim’ diyerek yeniden aldılar. Bu işte Tatlıbal grubu da vardı. Aynı isimle apartman diktiler. Kiracıları Suriyeliler ve Afganlar. İD’e katılmış kişiler de burada kalıyor.”
Bu olayları meclise taşıyan eski CHP Konya Milletvekili Atilla Kart hükümeti sorumlu tutuyor. Al-Monitor’a konuşan Kart, İD’le mücadeledeki yetersizliği iktidarın oluşturduğu iklime, kurumların dağıtılmasına, yeni kadroların fikri eğilimine, polisin Ankara’dan emir gelmedikçe İslamcı örgütlerle uğraşmaktan çekinmesine bağlıyor. Kart 2015’te çocukları İD’e katılmış bir ailenin Gaziantep’te hücre evinin adresini verdiği hâlde polisi harekete geçiremediğini hatırlatarak, “Emniyet müdürüne soruyorum, bana diyor ki ‘Haklısınız, anne-baba bunu istiyor ama Ankara’dan talimat gelmeden orayı basamayız.’ O evde kaç kişinin olduğu, hangi illerden geldikleri belliydi. İşte Türkiye bu noktaya böyle geldi” dedi.
İD kuyumcu ve döviz büroları üzerinden havale sistemiyle para transferini de sürdürüyor. Gözaltılar buzdağının bir parçası. İD ağı sanılandan çok büyük.