Barchini ailesinin atölyesi bilim ve sanatı buluşturuyor. Her ikisi de seramik ve heykel ustası olan Dana Barchini (26) ve babası Joseph Barchini (80) hep yan yana çalışıyor, aile atölyesinde de Bekaa Vadisi’nde uygun kil ararken de.
Joseph, Fransa’da Ecole des Metiers D'art sanat okulunu bitirmiş ve Sorbonne’da Lübnan’daki seramikçiliğin teknik ve sosyoekonomik yönleri üzerine doktora yaptıktan sonra ülkesine dönmüş. Bilgi birikimini Lübnanlı çömlekçilerin çalışma koşullarını iyileştirmek ve üretim süreçlerini modernleştirmek için kullanmak istemiş. İlk atölyesini anne-babasının Beyrut’taki evinde 1965’te açan Joseph, iç savaş patlak verince kuzeye taşınmak zorunda kalmış. Şimdi hemen her dakikasını Beyrut’un 8 mil kuzeyindeki Ayn Sade köyünde 1980’de açtığı atölyesinde geçiren Joseph, seramikçiliğin farklı tekniklerini kullanıyor ve kimyasal karışımlarla yeni sırlar üretiyor.
Babasının yanında oturan Dana da Al-Monitor’a şöyle diyor: “Bütün süreci kendi başıma çalışarak öğreniyorum. Dağlara gidiyorum, kilimi kendim yapıyorum. Bu işi çok seviyorum. Babam bir teknisyen olduğu için bana bütün süreci öğretiyor. Ama benim de kendime göre çılgın fikirlerim oluyor. Her ikisini de kullanıyorum.”
Zanaatları yaşatmak giderek zorlaşsa da Dana, babalarından ya da dedelerinden devraldıkları ataerkil aile geleneklerini asli iş olarak sürdüren birçok kadın zanaatkârdan biri. Ancak Joseph’in dağlarda birlikte çalıştığı çömlekçilerin sayısı 55 sene önce, bu işe ilk başladığı günden bu yana epey azalmış. İlk başladığında 100’ü aşan bu sayı, son yıllarda 30’un altına düşmüş.
Lübnan Zanaatkârlar Sendikası (LZS) Başkanı Muhammed El Muallim’e göre neredeyse ülkedeki tüm zanaatlar geriliyor ve bunda turizmde yaşanan düşüş, ucuz ithal ürünler ve devlet desteğinin olmaması büyük rol oynuyor.
Al-Monitor’a konuşan Muallim şöyle diyor: “Çok büyük bir gerileme var. Son 10 yılda 7 bin 500 zanaatkâr işi bıraktı. Şu an sadece 200 kişi kaldı. Devletimiz bize yardım ve destek sağlamıyor.”
Fatma Tartussi (37), Lübnan’ın kuzeyindeki Trablusşam kentinde erkeklere ait demircilik dünyasında çalışan bir kadın. Gerek Trablusşam çarşısındaki tezgâhlarda gerekse Bab El Rimeyil’deki imalathanesinde Tartussi metallerle uğraşıyor ve bir aile işletmesini sürdürüyor. Tartussi mesleği babasından öğrenmiş ama babası işi devredecek bir oğlu olmadığı hâlde fiziksel zorluğu nedeniyle kızının bu işe bulaşmasını ilk başta istememiş.
İmalathaneyi kaplayan demir kokusu eşliğinde paslanmaz çelikten ustalıkla bir isim levhası yapan Tartussi Al-Monitor’a şöyle diyor: “Yedi yaşındayken okuldan sonra babamın yanına gider, onu ve işçilerini çalışırken izlerdim. Ben de yapmak isterdim ama babam izin vermezdi. O yüzden okuldan sonra gelir ahşap, bakır, demir ne bulursam yürütürdüm.” Babası da Tartussi’nin bu işe yatkınlığını görünce zamanla yumuşamış.
Dört çocuğunu tek başına büyüttükten sonra kısa süre önce tekrar evlenen Tartussi, diğer zanaatkârlar gibi pazara daha ucuz ürünlerin girmesinden ve turizmdeki gerilemeden şikâyetçi. Turizm sektörü, Suriye’de savaşın başlaması ve çatışmanın birkaç defa Trablusşam’a sıçramasıyla darbe yemiş. Çocuklarının daha rahat bir yaşam sürmesini isteyen Tartussi, aile mesleğini yaşatmayı önemli bulsa da çocuklarının eline alet vermiyor.
Tartussi, yanında onu izleyen 9 yaşındaki kızı Nuradin’i işaret ederek şöyle devam ediyor: “Gelecek parlak değil. Hem maddi hem toplumsal açıdan çok zor. İnsanlar ailemizin demircilikten başka bir şey bilmediğini düşünüyor. Çok çalışıp az para kazanıyorsunuz. Ama yine de kızım bu işe çok meraklı.”
Aile mesleği sabunculuğu sürdüren Maya Hasun da işini iki çocuğuna devretmek konusunda endişeli. 34 yaşındaki Hasun, hukuk alanında lisans ve yüksek lisans yapmış ama sabun yapımı bunlardan daha cazip gelmiş. Büyükbabası, güneydeki Sayda kenti yakınlarında yer alan Karhata köyünde zeytinyağı ve defne yaprağından sabun yaparmış. Hasun da çocukken imalathanede epey zaman geçirmiş. Ömrünü sabun yaparak geçiren büyükbabası, tüm tarif ve bilgileri yazdığı defterini ölmeden önce torununa bırakmış. 18 yıl önce mutfakta ufak denemelerle bu işe başlayan Hasun, bugün eşiyle birlikte Sabbouna isminde büyük ve başarılı bir işletmenin sahibi. Şirketin Sayda’da bir mağazası ve Çuf bölgesinde büyük bir imalathanesi bulunuyor.
Fakat bu süreç onun için kolay olmamış. İşi çocuklarına bırakma konusunda tereddütlü: “İki arada bir deredeyim. Çocuklarım bu işi çok seviyor. Tehlikeli olmadığı zaman bazen onları da yanımda getiriyorum. (...) Sevdikleri işi yapsınlar istiyorum. Öte yandan çok yoruldum, çok çalışıyorum. İkisinden biri bu işi sürdürmezse yazık olacak.”
Muallim de aile geleneklerini yaşatan başarılı zanaatkârlar olduğunu, ancak gerekli destek sağlanmazsa LZS’deki 100’ü aşkın kadın dâhil pek çok kişinin ekmek teknesinin tehlikede olduğunu söylüyor: “Bu bir trajedi. Zanaatçılık Lübnan’ın ufak bir unsuru değil, bu ülkedeki kültürün temeli. Bunları kaybedersek kimliğimizi de kaybederiz. Bu zanaatlar asırlardır aileleri geçindiriyor.”
Dana ise aşılması gereken çok engel var, diyor. Hükümet desteğinin ve teknik okulların olmayışı, pazardaki zorluklar, piyasaya daha ucuz ürünlerin girişi… Genç seramikçi yine de gelecekten umutlu. Arkadaki rafta babasının yaptığı seramikleri işaret ederek şöyle diyor: “İyi ki ısrarla devam etmişim, pes etmemişim. Çünkü bakın neleri yaşatmaya çalışıyorum. Benim bu işi yapmadığımı ve bunların mazi olduğunu düşünün. Ben, insanlar bu muhteşem şeyleri görebilsin diye çok güzel bir işi sürdürüyorum.”