Hükümete yakın kaynaklara göre Ankara’yı siyaseten yalnız bırakmayı amaçlayan uluslararası bir kampanya söz konusu. Türkiye'nin Filistin barış sürecini baltaladığına dair İsrail basınında çıkan bazı haberler de bu varsayımı güçlendirdi.
Erdoğan'ın Şam yönetimini zorla devirmeye odaklanan tek yönlü politikası, Suriye iç savaşına müzakereyle çözüm getirme girişimlerinde Türkiye’nin rolünü azalttı. Ankara, İsrail ile ilişkilerdeki kopukluk ve Hamas'a yönelik desteği nedeniyle de Orta Doğu barış sürecinin dışında kaldı.
Ankara'nın Orta-Doğu'daki barış görüşmelerini engellediği iddiasının etkili İsrail gazetelerinden Haaretz'te yer alması bu kapsamda dikkat çekti. Haaretz’in haberi, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Hakan Fidan hakkında, önce Wall Street Journal ve Washington Post, sonra da New York Times'da yer alan makalelerin hemen ardından geldi. İddialara göre Fidan Türkiye'de faaliyet gösteren İranlı MOSSAD ajanlarının isimlerini Tahran'a sızdırmıştı.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu iddiaları yalanladı. AKP çevrelerine göre bu haberlerin arkasında İsrail var. Zira, İsrail’in bir medya kampanyası başlatarak, Erdoğan'ı gözden düşürmeye ve Türkiye'nin Orta Doğu'daki rolünü olabildiğince azaltmaya çalıştığı düşünülüyor.
Al-Monitor'a konuşan AKP'li kaynaklar da bu düşüncelerini yineleyerek, Haaretz’in haberini yalanladı. Filistin'in Ankara Büyükelçiliği'nden üst düzey yetkililer ise haberdeki iddiaları doğrulayacak her hangi bir bilgiye ulaşamadıklarını kaydetti.
İsrailli gazetenin iddianın kaynağı olarak Mısır’ın El Ahram gazetesini göstermesi önemlidir. Zira El Ahram’ın bu bilgileri Filistinli kaynaklardan aldığı söylendi. Haaretz ise 21 Ekim'deki haberinde El Ahram'ın iddiasına şöyle yer verdi: "[Erdoğan] El Fetih'le uzlaşma için net bir plan ortaya koymaması ve Mısır'la ilişkilerini düzeltmemesi için Gazze Başbakanı İsmail Haniye’ye baskı yapıyor".
AKP’li yetkililer iddianın kaynağının El Ahram olduğunu öğrenince şaşırmadı. Yetkililere göre, Mısır’ın Türkiye karşıtı bir kampanyaya ortak olması beklenmedik bir gelişme değil. Zira Ankara-Kahire ilişkilerinin Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'yi deviren darbeden bu yana dibe vurduğu açık.
Haaretz'e göre Erdoğan görüşlerini Haniye’ye 18 Ekim'deki telefon görüşmesinde aktardı. Bu görüşme, Haniye’nin İsrail askeri Gilad Şalit’e karşılık bin 21 Filistinli’nin serbest kalmasını sağlayan esir takasının yıl dönümü vesilesiyle gerçekleştireceği konuşmadan bir gün önceydi.
İsrailli gazetenin haberinde şu ifadeler yer aldı:"Haniye görüşmede yapacağı konuşmanın ana hatları konusunda Erdoğan'ı bilgilendirdi. Erdoğan da Haniye'yi konuşmasında bazı değişiklikler yapmaya ikna etti. Bunlar arasında Filistin uzlaşma sürecine sadece değinmek, Mısır’daki rejimin tanınmasının yolunu açacak net bir plan sumaktan kaçınmak da var. Zira böylesine bir plan Müslüman Kardeşler’in Arap ve İslam dünyasındaki meşruiyetini sarsabilir.”
Bu iddialar, İsrail ile Filistin Bölgesel Yönetimi Lideri Mahmud Abbas arasındaki müzakerelerin hız kazandığına ilişkin haberlerle aynı zamanda ortaya çıktı. Nitekim Erdoğan Orta Doğu'da Hamas'ı baypas ederek ulaşılacak böylesi bir çözüme soğuk yaklaşıyor.
Ankara Hamas'ı terör örgütü olarak görmüyor ve Gazze'deki yönetime güçlü bir şekilde arka çıkıyor. Ankara’ya göre Hamas seçimlerle iş başına gelen siyasi bir parti. Lakin, sadece Washington ve İsrail değil, Hamas'ın Abbas liderliğindeki rakibi El Fetih de Ankara'nın bu tutumundan rahatsız.
Bu ay başında Ankara'yı ziyaret eden Hamas'ın Siyasi Büro Şefi Halid Meşal, 8 Ekim'de Erdoğan ile bir araya gelerek üç saat süren bir görüşme gerçekleştirdi. Davutoğlu, Hakan Fidan ve Erdoğan'ın Baş Dış Politika Danışmanı İbrahim Kalın'ın da görüşmede hazır bulunması Ankara'nın Hamas'la kurduğu sıkı ilişkilerin göstergesidir.
Basında çıkan haberlere göre Meşal bu görüşmelerde Gazze'deki kamu çalışanlarının maaşlarının ödenebilmesi için Erdoğan'dan maddi destek sözü aldı. Zira Hamas, bilhassa da Kahire'nin Gazze'ye giden tünelleri kapatma kararının ardından ciddi ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya.
Haberlere göre, Meşal ayrıca Hamas'ın siyasi bürosunun Katar'dan Türkiye'ye taşınması konusunda Ankara'nın nabzını yokladı. Resmi kaynaklar ise içeriğe ilişkin bu iddiaları doğrulamazken, üç saatlik görüşmede hangi konuların ele alındığına dair sessiz kaldı.
Diplomatlar ise Hamas'ın Ankara'ya bağımlılığının artığını söyledi. Zira Hamas bölgesel müttefiklerini ve üslerini bir bir kaybetti. İç savaştan sonra Suriye'den ayrılmak durumunda kalan Meşal'in Katar'dan da memnun olmadığı iddiaları söz konusu. Zira Katar son zamanlarda Filistin Bölgesel Yönetimi'ne desteğini artırdı. Fetih’e yönelik borç yardımlarının 150 milyon dolara çıkarılması da bunun son örneği.
İsrailli yetkililer ise Meşal’in Ankara ziyaretini Jerusalem Post gazetesine değerlendirdi. İsmi açıklanmayan yetkililer Hamas'ın şu an uluslararası alanda “emsalsiz bir tecritle karşı karşıya" olduğunu belirterek şöyle konuştu:"Böylesine üst düzey görüşmeler, görüşmelere ev sahipliği yapan kişiler hakkında çok şey anlatıyor."
Hamas ise İsrail ile Filistin Bölgesel Yönetimi arasında 2010'da dondurulan barış görüşmelerinin yeniden başlamasına şiddetle karşı çıkıyor. Haniye, Erdoğan’ın girişimleriyle değiştiği iddia edilen 19 Ekim konuşmasında bunu bir kez daha dile getirdi. İsrail'e karşı her türlü mücadeleyi sürdüreceklerini belirten Haniye, halk ayaklanması, basın kampanyaları ile silahlı, siyasi ve diplomatik mücadele de dahil tüm seçenekleri deneyebileceklerini kaydetti.
Hükümetin barış müzakerelerini engellediğine ilişkin iddiaları ele alırken bütün bu gelişmelerin de göz önünde bulundurulması gerekiyor. Zira gelişmeler, halihazırda İran ve Irak'la Suriye nedeniyle, Suudi Arabistan'ın nüfuzu altındaki Sünni güçlerle de Mursi'nin devrilmesi ve Müslüman Kardeşler nedeniyle anlaşmazlık yaşayan Ankara'yı daha da yalnızlaştırabilir. Bölgedeki oturmuş rejimlerin çoğu Müslüman Kardeşler'i tehdit olarak algılıyor.
İsrail Başbakanı Benjamin Netenyahu'nun Mavi Marmara baskını için Washington'un teşvikiyle Ankara'ya resmi özür iletmesinin de henüz olumlu bir yansıması olmadı. Knesset Dışişleri ve Savunma Komitesi Başkanı ve eski Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman 19 Ekim'de yaptığı bir açıklamada Türkiye'nin İsrail ile ilişkileri düzeltmeye niyetli olmadığını söyledi. Lieberman 22 Mart'taki özre ilişkin de Facebook sayfasından şu yorumu yaptı: "Türkiye'den özür dilenmesine hep karşıydım. Bunu özürden önce de sonra da açıkça ifade ettim."
Türkiye-İsrail ilişkilerinin durumu, Ankara'nın Orta Doğu barış sürecinde faal bir rol oynamasını engelliyor, ve Türkiye'nin uluslararası basında çıkan haberlerden İsrail'i sorumlu tutması işleri kolaylaştırmıyor. Zira AKP, İsrail'i, başbakan ve bakanları rahatsız eden her bölgesel gelişmeden sorumlu bir güç odağı gibi lanse ediyor.
Hatta Erdoğan Mısır'daki darbenin arkasında İsrail'in olduğunu iddia ederek, bunu açıkça dile getirmişti. Hükümete yönelik iddialar yalansa bile, başbakan ve bakanların düşüncesizce dile getirdikleri benzer yorumlar ve Ankara ile Hamas arasındaki üst düzey ilişkiler bu iddiaları uluslararası kamuoyunun gözünde daha inanılır kılıyor.
Bir başka anlatımla, eğer Ankara, AKP kaynaklarının iddia ettiği gibi uluslararası bir karalama kampanyasıyla karşı karşıyaysa, buna zemin hazırlayan hükümetin kendisidir.
Semih Idiz Al-Monitor'un Türkiye’nin Nabzı bölümünün yazarlarındandır. Türkiye’nin önde gelen gazetelerinde 30 yıldır diplomasi ve dış politika alanında habercilik yapan İdiz’in köşe yazıları, Hürriyet Daily News ve Taraf gazetelerinden takip edilebilir. Financial Times, The Times of London, Mediterranean Quarterly ve Foreign Policy gibi yabancı yayınlar için de makaleler kaleme alan İdiz, ayrıca BBC World, Amerika’nın Sesi, NPR, Deutsche Welle, El Cezire ve çeşitli İsrail medya kuruluşlarına sıklıkla katkıda bulunmaktadır.