İranlı yetkililer, Sana’nın 21 Eylül 2014’te Husilerin kontrolüne geçmesinden bu yana Yemen’i yeni bir nüfuz alanı olarak görüyor ve zafer kazandıklarına seviniyor. Bu konuda en çok ses getiren açıklama Tahran Milletvekili Alirıza Zakani’den geldi. Zakani, Sana’yı Beyrut, Şam ve Bağdat’tan sonra İran’ın ele geçirdiği dördüncü Arap başkenti olarak tanımladı. Ancak Yemen’deki kargaşayı ve Sana’daki otorite boşluğunu Beyrut, Şam ve Bağdat’taki durumla kıyaslamak ne kadar doğru?
İranlılar, Yemen’deki hassas durumun Husilerin başkenti almasıyla son bulduğuna inanıyorsa fena hâlde yanılıyor. İran Beyrut’ta Hizbullah üzerinden güçlü bir nüfuza sahip. Hizbullah, farklı partiler arasında açıkça yürütülen net bir sürecin parçası olarak siyasi rolünü oynuyor. Suriye’de ise rejimin mezhepsel boyutu ortaya yeni yeni çıkıyor. Bu boyut geçmişte marjinal düzeydeydi. Çünkü rejim daha çok Irak’taki Baas Partisi tarzında milliyetçi diktatörlüklere meylediyordu. Irak’ta da şimdi farklı bir durum var. 2003’teki ABD işgalinin ardından Irak’ta Şiileri kayıran mezhepçi bir rejim kuruldu. Ancak Yemen’deki durum bambaşka. Yemen’de devlet yok. Devlet başkanı ve hükümet gerçek iktidardan tamamen yoksun sayılır.”