Türkiye’nin politik bir mit haline getirdiği “Masada olmak için sahada olmalıyız” prensibi Suriye’deki kısmi başarısına karşın Libya ve Kafkasya’da yürümüyor. Bu mantık, 1991’de Birinci Körfez Savaşı sırasında “Bir koyup üç alacağız” hesabıyla Irak’a kuzeyden cephe açmak isteyen ama ordu ve hükümetten gelen istifalar yüzünden planını hayata geçiremeyen, bunun yerine Çekiç Güç’e lojistik destek sağlayan dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın çizgisini güncelleyen bir vizyona dayanıyor.
Mart 2003’te, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarının henüz beşinci ayında, ABD’nin Irak işgaline ortak olmak için meclise getirilen tezkerenin altında benzer bir mantık yatıyordu. O tezkereyi reddeden meclis, 13 yıl sonra Kürtlerin Kobani ile Afrin’i birleştirme planlarını bozmak için Fırat Kalkanı Harekâtı’na yeşil ışık yakarak iktidara istediği oyun alanını açmıştı. Suriye’de parolanın “sahada olma” bölümüne uygun adımlar Türkiye’yi en azından Astana platformu çerçevesinde masaya taşısa da saha ve masa arasındaki ilişki her zaman doğru orantılı olmadı.