Ağustos başında yaşanan döviz türbülansı ile Amerikan doları, Türk lirası karşısında iki haftada yüzde 11’e yakın değer kazandı. Merkez Bankası bu sert artışa TL faizlerini artırmak yerine, 20 Ağustos’taki Para Kurulu toplantısında bankalara verdiği likiditeyi daraltarak cevap vermeyi sürdüreceğini açıkladı. Merkez Bankası faizleri doğrudan artırmak yerine bunu bankalara bıraktı ve bankalar, ihtiyaç duydukları likiditeyi piyasadan, döviz bozdurarak, mevduat faizlerini artırarak bulmaya çalıştılar. Bunun kaçınılmaz sonucu kredi faizlerini de artırmaktı ve öyle oldu. TL faizlerinin artırılması ile ekonomi ısınmadan soğumaya geçerken, bir başka soruna odaklanmak gerekti: Borçları çevirmek.
Dışarıdan ihtiyaç duyduğu dış kaynak girişi yerine iki yıldır sürekli dış kaynak çıkışı sorunu yaşayan Türkiye ekonomisi, vadesi gelen borçları nasıl, neyle ödeyecek? Bu soru giderek önem kazanıyor çünkü önümüzdeki 12 ayda 171 milyar dolar tutarında dış borç ödenmesi gerek.