Koronavirüs krizinin Türkiye’deki her kriz gibi ilk olarak etkisini hak ve özgürlükler üzerinde göstereceği beklenen bir şeydi. Nitekim koronavirüs vakaları hakkında hükümetin açıkladıklarından farklı rakamlar veren doktorlara karşı soruşturmalar açıldı, vaka sayılarının resmi rakamlardan daha fazla olduğunu söyleyen İzmir Tabip Odası’nın sosyal medya hesapları erişime kapatıldı. Gazeteciler ise koronavirüs vakalarıyla ilgili yaptıkları haberler nedeniyle gözaltına alındı, hatta bir gazeteci de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın IBAN numarası vererek halktan yardım istemesine ilişkin attığı, “Ey İban edenler” şeklindeki mizahi bir tweet mesajı nedeniyle tutuklandı.
Bunlar öngörülebilir gelişmelerdi. Ne var ki koronavirüs vaka sayıları hızla artar ve hükümetten sürekli olarak “evde kalın” çağrıları yapılırken, beklenmedik bambaşka bir kriz patlak verdi. İçişleri Bakanlığı İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyelerinin hesaplarını dondurdu. Kendi başına hak ve özgürlükler açısından oldukça endişe verici olan bu olay, daha yakından bakıldığında Türkiye’de siyasetin içine sıkıştığı kısır döngüler, Erdoğan’ın korkuları ve önümüzdeki döneme ilişkin çok şey anlatıyor.