Türkiye ve Almanya aralarındaki siyasi gerilimlere rağmen ekonomide birbirinden vazgeçemiyor. Alman hükümetini 15 Temmuz darbe girişiminden arananlara arka çıkmak ve PKK’ye yataklık yapmakla suçlayan, dilini “Nazi artığı” diyecek kadar keskinleştiren ve iadesini istediği Türk vatandaşlarına karşı beş Alman vatandaşını “rehine” gibi tutan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugünlerde Berlin’den gelen misafirleri keyifle ağırlıyor. Erdoğan borç krizindeki mali çarkı döndürmek, sermaye kaçışını önlemek ve döviz-faiz-enflasyon kıskacındaki kriz döngüsünü kırmak için Avrupalı dostlarla el sıkışmaya şiddetle ihtiyaç duyar hale geldi. "Türkiye'nin ekonomik gelişimi stratejik açıdan çıkarımıza" diyen Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Türkiye’nin istikrarını siyasi konuların üzerinde tutma eğilimi, Erdoğan’ın işini kolaylaştırdı.
Almanya hem Türkiye ekonomisinin ana dinamiklerinden biri hem de AB’nin geri kalanıyla ilişkilerin anahtarı. Haliyle Berlin’le dalaşmanın Türk ekonomisine maliyeti doğrudan reel sektörlere de yansıyor. Almanya açısından da Türkiye’nin istikrarsızlığı Avrupa’yı etkileme kapasitesine sahip. 80 milyon nüfusu ve 800 milyar dolar gayrisafi milli hasılası ile Türkiye’yi türbülansa bırakmak Almanların göze alabileceği bir durum değil.