Recep Tayyip Erdoğan başbakan iken partisinin her salı düzenlenen Meclis grubu toplantılarında TV kanallarının çoğu tarafından naklen yayınlanan uzun konuşmalar yapar ve toplumla siyasi iletişimini düzenli olarak bu mecra üzerinden sürdürürdü. Başbakan iken bu konuşmalar sırasında karşısındaki sıralarda oturan milletvekillerinin yerini cumhurbaşkanı olduktan sonra köy ve mahalle muhtarları aldı. Şimdi Türkiye’deki 53 bin muhtar arasından seçerek muayyen aralıklarla Ankara’ya davet ettiği birkaç yüzünü sarayında ağırlıyor ve karşısında onlar otururken yaptığı konuşmaları yine hemen bütün televizyon kanalları canlı olarak yayınlıyor.
Geçenlerde yine bu konuşmalarının birinde, dış politikasının tıkandığı noktadaki kuşatılmışlık haline şöyle meydan okudu: “13 yılda yaşadığımız badireleri geride bıraktıysak sorunları da aşacağız. Şu ülke bize karşıymış, şu bizim aleyhimizdeymiş; hiçbiri önemli değil. Birisi kalkar Moskova’ya gider (Kürt partisi HDP’nin Eş Genel başkanı Selahattin Demirtaş’ı kastediyor) Onun arkasında olan terör örgütüne (PKK’yı kastediyor) silah yardımı yapacaklarmış; ne yaparlarsa yapsın. Ne diyorlar emirde? Allah bize yeter, o ne güzel vekildir. Eğer biz bu imana sahip olmasaydık Malazgirt’te 20-30 bin kişilik kuvvetle o dönemin en büyük askeri gücü olan Bizans ordusunun karşısına çıkamazdık. Bu inanca sahip olmasaydık 600 yıl boyunca tarihin en kudretli devletini kurup yaşatamazdık.”