Orta Doğu’da adeta medeniyet çatışması düzeyinde yaşanan derin kırılma ve durmadan tırmanan mücadele, bölgenin kilit aktörleriyle uzun yılların emeği olan dostane ilişkilerini korumaya çalışan Rusya’yı olağanüstü esnekliklere zorluyor. Bu ilişkilerde tarihi hafıza önemli bir etken oluşturuyor. Bölgede sömürgeci geçmişi olmayan Rusya, Sovyet döneminde milliyetçi Arap bağımsızlık hareketlerini her daim destekledi, birçok ülkede sanayi altyapısının kurulmasına yardımcı oldu ve Filistin davasına destek verdi. Ancak daha yakın dönemlere baktığımızda Moskova, 1990’larda birçok Orta Doğu ülkesinin ayrılıkçılara yakınlık duyduğu Çeçenistan’daki çatışmanın ve şu an Suriye savaşında izlediği politikanın yansımalarını hafifletmek için uğraş vermek zorunda kalıyor. Suriye konusundaki Rus tutumunun bölgesel oyuncular tarafından artık daha iyi anlaşıldığının işaretleri de görülüyor.
Bu bağlamda Moskova, bölgesel ortaklıklarını daha da çeşitlendirmeye çalışıyor. Bunu yaparken de sadece etkili diplomatik araçlara değil, muhataplarına bazı kazanımlar sunabildiği askeri teknolojik iş birliği alanına da bel bağlıyor. Bu alanda ekonomik ve siyasi çıkarlar başka hiçbir alanda olmadığı kadar iç içedir. Uluslararası yaptırımlara maruz kalan Rusya’nın ekonomik çıkarları son dönemde daha da büyük önem kazanmıştır.