Uluslararası medya ve siyasi yorumcular, birkaç ay öncesine kadar Kürtlerin kısa vadede devletleşeceğini öngörüyordu. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde (KBY) de Türkiye’ye bağımsız petrol ihracatı ile kalıcı, özerk bir gelir kaynağı yaratılabileceği inanışı yaygındı ve belki de hâlen öyledir. Erbil’le Ankara arasında yapılan “enerji anlaşmaları”, Türkiye ve Irak’ın o günkü başbakanları Recep Tayyip Erdoğan ve Nuri El Maliki arasındaki soğuk savaş ve uluslararası petrol şirketlerinin Kürdistan bölgesindeki menfaatleri bu yöndeki beklentileri güçlendiriyordu.
Ne var ki bugün gelinen noktada bağımsızlık ya da daha ileri düzeyde bir özerklik şöyle dursun, hâlen Irak’a bağlı olan KBY’nin Türkiye’ye de bağımlılığı artmış durumda. Bu bağımlılığı derinleştiren etmenler olarak İslam Devleti’nin (İD) bölgeye yönelttiği tehdit, Irak’taki toprak ve doğal kaynak anlaşmazlıklarının çözümsüz kalması ve Ankara ile Bağdat’ın ilişkilerini düzeltme girişimleri sayılabilir. Bu durum, KBY’nin bölgesel güçler arasındaki sıkışmışlığını, Erbil’in enerji ve siyasi gündemi üzerindeki Türk kontrolünü artırıyor.